Sevgili okurlar,
Bir haftalık Türkiye tatili bitti ve Belçika’ya geri döndüm..Elbette bu tatil döneminde yaşadıklarımı, gördüklerimi, duyduklarımı sizlerle paylaşmak isterim..
Bir kere, Brüksel ile Eskişehir arasında düzenli  uçak seferleri yapılıyor.. Özellikle kış aylarında, haftada bir veya iki olsa da bu uçak seferleri aksatılmıyor..
Yıllardır şikayetlere konu olan ve bir türlü düzeltilmeyen Brüksel-Eskişehir arasındaki gidiş-gelişlerde büyük sorunlar yaşandığı hep dillendirilirdi.. Biz de bu duruma bizzat tanıklık ettik..
Şunu peşinen söylemeliyim, uçak seferleri sırasında, uçaklarda yeteri kadar temizlik yapılamıyor..
Bunda vatandaşların da rolü var!..
Bir kere “ucuz bilet” arayışı ve “talebi”, her şeyi ortaya koyuyor!.. Büyüklerimiz hep söylerdi ya,” ucuz etin yahnisi olmaz” diye, işte o hesap “ucuz biletin de” neyini sorgulayacaksınız?..
Bu salgın döneminde, yine koltuklar sıkışık dolduruluyor, yine hijyenik kurallara riayet edilmiyor ve hele de tuvaletler?..
Bir uçağın tuvaleti ancak bu kadar pis olabilir!?..
14 Ekim 2020 Tarihinde Eskişehir’den Brüksel “TUİ” uçağı ile dönüyoruz. Arkadaşım iş adamı Rüstem Liman, tuvalete gitmek istedi.. Gittiği gibi geri döndü!..
Dilinde o kilemi vardı,”rezalet!”
İnanamadım, bende gittim..Manzara gerçekten felaket idi.. Bu hali ile bile “gireni –çıkanı” eksik değildi..
Eskişehir’deki hizmet binasını ise anlatmaya gerek yok..Orası daha başka bir rezillik!?
Başımı çevirim, yerime geri döndüm..
Uçaktaki manzarayı anlatmak istemiyorum..
Hele de Eskişehir’deki o hava alanı!..
Kelimenin tam anlamı ile “ rezalet!”
Bunca uçak seferinin yapıldığı bu hava alanı, hiç mi denetlenmez?..
Artık böyle hava alanları Asya ülkelerinde bile yok!
Bunları yazıyorum, elbette az ötede komşu kentteki Zafer Havaalanını yazmazsam olmaz!..
Orada da rant için imzalar atılmış!..Hava alanı yapılmış ama, günde bir uçak iniyor..
“Bir uçak inecek” diye hava alanı yapan, bir başka ülke var mıdır bilmem?
Güya buradan “Eskişehir, Afyon, Denizli, Kütahya ve civar illerinde yaşayanlar “ faydalanacaktı..
AK Parti iktidarının “rant politikalarına” kurban edilmiş, bu Zafer Havaalanı?
Kim bilir kaç para harcanmış ve harcanıyor?
Yolcu yok, uçak yok!
Verilen sözler, atılan imzalar nedeni ile  “taahhüt edilen yolcu kapasitesi” nedeni ile milletin parasını harcamaya devam!..
Neyini anlatayım memleketin?
“Yolcu sarhoş, hancı sarhoş” misali bir durum işte!

***
Sevgili okurlar,
Bizim Sakarya Gazetesi haberine göre,”Yoksulluk sınırının 8 bin 304 lira olarak belirlendiği araştırmada, açlık sınır İstanbul’da 2 bin 527, İzmir’de 2 bin 588, Ankara’da 2 bin 310 lira olarak tespit edildi. DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş Sendikası Araştırma Merkezi’nin (BİSAM) Eylül ayı araştırmasına göre, Sakarya'da yaşayan 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenebilmek için aylık 2 bin 432 lira harcama yapması gerekiyor. Araştırmada yoksulluk sınırı ise 8 bin 165 TL olarak hesaplandı.”
Sıkı durunuz, Türkiye’nin gözde turizm cenneti olarak bilinen Akdeniz sahillerinde, otellerin büyük bölümü, bu salgın hastalık “Corona” nedeni ile kapalı..
Açık olan birkaç otel dışında, tüm oteller çalışanlarını eve göndermiş..
Zaten,” mevsimlik çalışanlar”, bu zorlu dönemi atlatmak için, bin bir güçlüğü yenmeye çalışıyor..
Antalya’da açık olan, yani müşterilerini ağırlamaya devam eden otellerden birinde çalışanlarla konuşuyoruz..Çoğu “asgari ücret” ile işbaşı yapıyor..
Yani 2 Bin 400 TL’ye talim! Küsuru da var ya?!
Türkiye şartlarında, artan fiyatlar karşısında, hele de bu zor günlerde, bu para ile geçinmek, gerçekten cambazlık ister..
Alla yardımcıları olsun!
İşine dört elle sarılan ve bu paraya yine de razı olan, cefakâr, emekçilerin en büyük kâbusu ise,” ya işyeri kış mevsimi kepenk indirirse” ne olacak?
Anadolu’nun çeşitli kentlerinden gelen, bu emekçiler gibi ülkenin diğer yörelerinde bulunan işsizler, bu kışı nasıl geçirirler?
İşçilerle tek, tek sohbet ediyoruz..
Öyle dertliler ki? Sormayın gitsin!
Ankara’nın gündemi ise bir başka, onların ki daha başka?
Açıklamalara, “gaz haberlerine” bile, kulak tıkamışlar? 
Neden mi?
Artık çoğu,” siyasete, siyaset makamına” güvenlerini kaybetmiş!
Kısacası, çoğunun “umutlar yok olmuş”, artık o güven dağlarına kar yağmış ve soğuğu da , onların canını acıtır durumda!..
Lamı, cimi yok, durum bu!
Dikkat ettim, çalışanların çoğunun yaşı 30’u geçmiş..Çoğu da bekar!
Hayattan umudunu kesenlere, kim nasıl deva olacak ki?
Ey Ankara, bu sese kulak ver!

***
Sevgili okurlar,
Uzatmayalım, Antalya’dan Eskişehir’e otomobille dönüyoruz.. Yollar bomboş! Tek, tük yük kamyonları ve yolcu otobüsleri bizi selamlıyor..
Bu pahalılıkta, bu salgın döneminde,” yolda, izde olanlar ise mecbur kalanlar” diye düşünüyorum..
Yol güzergahımda “Çiftlikçi” diye anılan bir İlçe’de duruyoruz.. Postaya bir mektup atacağım..Yol üstü ya , posta hane işareti görünce durduk.. İçeride yaşlı kadın ve yaşlı erkekler.. Hepsi de devlete olan borcunu ödemek için sıradalar..
Tepeden, tırnağa beni süzdüler ve sonra içlerinden biri,” Bayım siz yabancısınız galiba, siz buyurun mektubunuzu postaya veriniz..Biz nasıl olsa buralıyız, işimizi hallederiz” diye seslendi..
Posta hanede tık yok!
Hepsinin gözlerindeki feri sönük geldi bana!
“Hayır kabul edemem, sizin hakkınızın önüne geçemem “diye cevapladım, bu çıkışı..
Bir kenarda oturmuş, yaşlı  bir anne,” Oğul biz seni de bekleriz, devleti de, hizmeti de!.. Bizi merak etme, yolcusun, mektubunu postaya ver, yolcu, yoluna gerek” diye ekledi..
Gözlerim yaşardı, bu ne güzellik, bu ne hassasiyet, bu ne öncelik, bu ne anlayış, bu ne sabır!..
Hala Anadolu’da yaşıyor demek?
Görevli genç bir kız, “buyurun beyefendi” diye seslendi..Eksikleri tamamladı ve mektubu postaya verdim.. Hepsine teşekkür edip, oradan ayrıldım..
İşte Anadolu bu!
Anadolu insanı bu!
Aza da razı, çoğa da!
Bu insanlar, sazı ile sözü ile “gönül dağları” yapanların evlatları.. Onların iyi niyetlerini, onların güzelliklerini, onların hak ve hukuklarını, onların geleceklerini, onların alın terlerini çalanlara elbette sözümüz var..
Yapmayınız efendiler, bu memlekete, bu ülkeye, bu insanlara kıymayınız!
Ankara’da ,”bilmem neresinin ışıkları yanmış, yanmamış”  insanımızın umurunda bile değil!
Lütfen, bu sessiz çoğunluğun sabrını, daha fazla test etmeyiniz!
“Beceriksizliğiniz faturasını” bu yoksul insanlara ödetmeyiniz!
Gün gelir, bu yaptıklarınızın bedelini, bu millet size ödetir..
Aha buraya yazıyorum, vallahi de ,billahi de ödetir.. Zira bunun çok örneklerini gördük..
Bırakın artık bu palavraları!..
Liradan kaç sıfır silmiştik, şimdi durum ne farkın damısınız?
Bu gidiş nereye, Allah aşkına söyler misiniz?
Yok “eski Türkiye imiş, yok yeni Türkiye imiş” bu martavallarınıza artık inanan yok, bilesiniz..
Yetti gari,”Milletin yakasından” düşün artık!
16 Ekim 2020 /Brüksel