Sevgili okurlar,
Türkiye’de her şeyi siyasete alet ettiğimiz için, hizmetlerde ayaklarımıza dolanmaya başladı!
Ne acı bir durumdur!?
Vatandaş hizmet bekliyor, hizmet üretilmesini ve projelerin uygulanmasını istiyor, siz “inadına siyaset anlayışı” ile “biz biliriz, biz yaparız” anlayışlarındasınız!?
Oldu mu?
Yakıştı mı?
Hani siyaset, vatandaşa hizmet için vardı?
Hani, siz Millet için vardınız?
Ne oldu?
Sahi, ne oldu bu siyasi anlayışlarınıza?
“Siyasi iradeyi” şimdi yok mu sayıyorsunuz?
Gerek İstanbul, gerek Ankara ve diğer kentlerdeki,” belediyecilik anlayışını karalamak, sekteye uğratmak, iş yapamaz, hizmet veremez hale getirmek,” size ve siyasi anlayışınıza, kar mı sağlar zannediyorsunuz?
Millet aptal mı?
Yapılanları, canlı yayınlar ile bizzat izliyor, dudak büküyor, kafa sallıyor!
Ve dünden daha fazla, verdikleri siyasi desteğin arkasında duruyorlar..
Bu “siyasi mesajı”, iktidar almamış görünüyor!
Bu bağlamda, üç kente kayyum atamasından sonra İstanbul, Ankara ve İzmir için gündeme gelen “kayyum atamaları” neyin nesi, kimin fikridir?
Ülkeyi içinden çıkılmaz bir hale dönüştüren “Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sistemi” ile bir yere varılamayacağını, artık dağdaki çoban bile biliyor..
Öyle hizmet yapacakların önüne,” engel koymak, set çekmek, tehdit etmek, ipin uçu bizdedir” demekle bir yere varılamaz!..
Türkiye’nin birçok iç ve dış sorunu varken, yerel yönetimlerle kavga etmenin alemi nedir?
İşte tam bu kavganın alevlendiği anlarda, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 30 kentin belediye başkanlarını Ankara’ya” istişare toplantısına” çağırması anlamlıdır..
Öte yandan, “gittikçe merkezileşen siyaset ve hizmet anlayışı” bakımından, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na, da beş yıl aradan sonra verilen ağır ceza, “gündemin tuzu biberi” olmuştur!
Bu yargı kararıdır ancak, “Türkiye’den yargıya güvenin dibe vurduğu bu günlerde”, bu verilen cezanın büyük taraftar bulduğu söylenemez..
“Alelacele” verilen ve “gözdağı niteliği” taşıyan bu ceza, “bir hukuk garabeti” içine giren Türkiye’ye de yakışmamaktadır!..
Kaldı ki, AK Partili kurmaylardan Bülent Arınç bile, bu yargı kararını eleştirmekten çekinmemiştir!
Daha öncede bu tip kararlara tanıklık eden Türkiye’de, “hukuka güven” iyice sarsılmıştır..
Tansiyonun yükseldiği bu günlerde, “Diyarbakır’da HDP İl Başkanlığı önünde, evlatlarını arayan analar olayı da” gündemin sıcak maddeleri arısında yerini aldı..
Elbette konu çok nazik!
Bir yanda, “HDP’nin, terör ile ilişkilendirilmesi, itibarsızlaştırılması ve hatta pasifize edilmesi” planlandığı ima ediliyor..
Hatta daha ileri giden AK Parti Kurmayları, yandaşları, sözcüleri “HDP’nin, terör ile arasına mesafe koymasını” yüksek telden sürekli seslendiriyor..
Fakat, “aklı-selim siyasi görüş sahipleri” ise, halkın seçtiği, belediye başkanlığı görevine getirdiği, hatta meclise gönderdiği kişiliklerin ötesinde, “seçme ve seçilme hakkının gasbı ve tecelli eden siyasi iradeye saygı gösterilmediğini” vurguluyorlar..
Demek ki, ortada, “terör ile mücadele mi” denir, “PKK Terör örgütü ile mücadele mi” denir, ne denirse densin, bu işin bir kenarında “AK Parti’nin HDP sorunu” yatmaktadır!?..
Kısacası, AK Parti iktidarı, “HDP’yi kapatmaya” yanaşmıyor, yanaşamıyor?
Böyle bir kararın, “AK Parti’ye umulmayacak bir zarar vereceği” biliniyor..
O nedenle, “ortaya ince bir siyaset tarzının konması tercih nedeni” oluyor..
Korkunun nedeni ise, “2023 Yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi” olarak gösteriliyor..
Kapatılacak bir HDP’nin ardından, bu partinin oylarının nereye gideceği çok iyi biliniyor..
Bu nedenle, “terör silahı” ile hem HDP’nin ve hem de CHP’nin bir şekilde, “ karalanması, kirletilmesi, terör ile ilişkilendirilmesi, itibarsızlaştırılması” hedefleniyor..
Bunda ne kadar başarılı olunabilir bilinmez ama bilinen bir gerçek var, bu eylemlerle birlikte, “terör ile mücadele” ötesinde Devletin, hem sıcak bölgelerde ve hem de büyük kentlerde vatandaşının, ”can ve mal güvenliğini” sağlayamadığıdır!..
İşlenen “kadın” cinayetleri!..
İstanbul’da işlenen “haraç” cinayetleri!..
Dağa kaldırmalar!..
Bölgede süren infazlar!..
Bizlere, acı gerçeklerin ipuçlarını vermektedir!..
Bakınız, Sakarya’da bile bu tür cinayetler işlenmektedir..
Sakarya Ticaret Borsası 2.Başkanı Ahmet Erkan’ın “menfur bir haraç cinayetine kurban gitmesi” ve sonrasındaki “sessizlik” ne ile izah edilebilir?
Belli ki, bir korku vardır!?..
Hakim korku, ülkeyi fellik, fellik kaplamıştır!..
Millet burnundan solur haldedir!
“Hukuksuzluk silahını eline alanlar”, ne kural, ne kanun tanıyor ve çatacak kurban arıyor!
Ülkede durum içler acısıdır!
Bu manada Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın attığı adımı, olumlu değerlendirmek ve bu toplantı sonuçlarından gelecek adına, umut etmek gerekir..
Sakarya’ya dönecek olursak, Kırkpınar’da vatandaşlarımız, bir hizmete karşı bir araya gelerek tepkilerini dillendiriyor..
Yani millete karşı, “biz biliriz, biz yaparız da mı” inat edeceksiniz?
Halka karşı hizmet, hizmet değildir!..
Bu millet artık, “Cumhurbaşkanlığı Sistemine” güvenini hepten yitirmiştir!..
Bu sistemde inat etmenin, milleti yormanın ve daha önemlisi ülkeyi germenin ve ülkeyi sorunlar yumağına dolamanın alemi yoktur!..
AK Parti içindeki çatlaklarda, su yüzüne çıkmıştır..
AK Parti’nin de kendi siyasetlerini gözden geçirmenin vakti çoktan gelip geçmiştir..
“Ülkenin birliği ve dirliği, geleceği” için, geç kalınmadan, “uzlaşma siyasetine” dönülmelidir..
Zira, aklın yolu birdir!
Bunda mecburiyet değil, zaruret vardır..
Gereği yapılmalıdır!