İster 70lik nineye sorun ister 20lik öğrenciye, herkesin mafyadan bir tanıdığı var şu ülkede. Bunu da büyük bir güven ve sevinç unsuru olarak görüyorlar.

Bu durumu yüzde kaçının işkembeden salladığını bilmiyorum, mafyanın içerisinde büyümüş ve inandığımız ilke ve ülküler için mafya ilan edilmiş bir aileden olarak çok da umursamıyorum açıkçası.

Biz hayatımız boyunca mazlumun ahını; fakirin hakkını yemedik, yedirmedik. Devletin içinde bulunamayacağı bazı durumların anahtarı olduk. Çok bedel ödedik ama hayatımız boyunca sahte kabadayı olmadık.

Bizim ailemizin mafyalığı bilge kişilikten, taşıdığımız asil kandan, yüreğimizde bitip tükenmeyen merhamet duygusundan ve de adaletten beslenmektedir.

Bizim mafya anlayışımız fakirden çalıp zengine vermez, bizim mafyalığımız kuru kabadayılıktan geçmez, bizler hayatlarımızı, tüm varlıklarımızı inandığımız doğrulara hibe etmiş insanlarız.

Hepinizin içinizden ‘’kimsiniz ki siz’’ dediğinizi duyuyorum.

Benim halam Nilüfer Özcan’dır, eşi de Hadi Özcan yani eniştem olur. Aynı bahçenin içerisinde, aynı çatının altında büyüdüm; hayatımız hep gökkuşağı kadar renkli geçti.

Bu rengin içinde mazlumun ahı, fakirin hakkı hiç olmadı. Elbet bizim de hatalarımız vardı, hatamız şuydu; biz kimseye eyvallah demedik. Neysek o olduk. Gelen ağam, giden paşam diye bir şey bilmedik.

Her zaman Hak olgusu her şeyin geldi.

Eniştem Hadi Özcan bilgi küpüdür, bilmediği şey yoktur. Çok kitap okur, çok dinler.

Canımızı devletin çıkar ve menfaatleri için adamışken mafya ritüelini değiştirdiler. Ya bizden ol bize itaat et ya da yok ol dediler. Biz şerefimizi satmadığımız gibi kişilik ve inandığımız duyguları da bir gün olsun satmadık. Bizi ve ailemizi Türkiye’de tanımayan yoktur.

Çok kişinin elinden tutmuş makam ve iş sahibi yapmıştır eniştem, çok kişiye aş; iş kurmuştur. Sapanca Kırkpınar’ın yarısı onundu. Sapanca Yanık köyünün yarısı da bizim.

Yediysek mazlumun değil kendi baba tarlalarımızı sata sata yedik; yedirdik, ama satmadığımız tek bir şey vardı bu hayatta onurlu ve dik duruşumuz.

Şu anda halam ve eniştem başka bir ülkede hayatlarını sürdürürken; bir sürü şey kaybetsek de onurumuzu ve şerefimizi asla kaybetmedik. Yaşadığımız hayatların bedelini hala ödüyoruz.

Lakabı ‘DAYI’ dır. Herkes ‘DAYI’ der. Adını kullanan çoktur, el uzatanı geri çevirmemiştir. Ailesine çıkar sağlamamıştır hayatı boyunca; biri bir şey der diye. İşi düşen tanımadığı kırk yıl yabancı olsa el verdiği yürüyüp gitmiştir.

Bunca iyiliğin yanında vefalı, hatırını sayan, saygı duyan insanlar olduğu gibi ahde vefa nedir bilmeyen de bir sürü insan ne yazık ki var.

Elbette ki bunlar övünecek şeyler değil; bilginin, eğitimin önünde hiç bir güç duramaz. En büyük mafya zannımca eğitimdir. Eğitim, güç verir.

Bunları neden mi anlatıyorum; asıl konuya gelelim. Mafyanın ritüeli resmileşti. Üzülerek söylüyorum ki artık mafya devleti haline geliyoruz. Mafyanın ta kendisi ‘DEVLET’ oldu.

Senden olmayanı ayrıştırmak, vatandaşı kin ve nefrete sürüklemek kabul edilir şey değildir.

Bu ülkenin vatandaşı olmanın güçlüklerine bir de mafya sistemi ile birlikte yaşama çilesi eklenmiştir.

Ya yaşa ya öl! Dercesine keskin hatlarda tepkiler günümüz şartlarında ağır sonuçlarla bizlere karşılık vermektedir.

İnsanın sahip olabileceği en büyük güç ne mafya olması ne de bir makamın gücüdür. En büyük güç inancın gücüdür. Bu inanç sadece sevdiğin insanlara olan bir inanç değildir. Bütün insanların gücüne olan inancındır. Sokakta gördüğün, evsiz bir adamın gözlerine baktığında, onun ne kadar büyük değişiklikler yaratabileceğine inanmaktan bahsediyorum.

Zira inanmadığın hiç bir şeyin sahibi olamazsın.

Yazarken şunu düşündüm: Birçok insanın hayallerine ulaşamamasının en büyük sebebi de bu olsa gerek. Ona koşulsuz inanan sadece TEK bir insan olsaydı hayatında, gerçekleştiremeyeceği hiçbir hayal olmazdı diye düşünüyorum.

Şimdi bırakın Mafyayı mufyayı; mafya olmak bize işin sonunda bir şey kazandırmadığı gibi size de kazandırmaz. Devlete katkı sağlamaz. Devlet hep 18 yaşında, bizler bunu unutarak hayatlarımızı hibe ettik.

Şimdi kimse beni onun yeğeni, şunun oğlu diye anmıyor şükürler olsun ki. İş adamı ve Yazar Canpolat Kuzey olarak anıyor. Şükürler olsun ki uzun yıllar eğitim sürecimi tamamladım, kendime kişiliğime ve öz ruhuma yatırım yaptım.

Bize mafyanın gücü değil; evrensel geçerliliği olan ‘SEVGİ’ nin gücü lazım.

Sevgi kuvvettir, çünkü bizdeki en iyiyi çoğaltır, ve insanlığın kör bencilliklerinde tükenmemesine izin verir.

Sevgi için yaşarız ve ölürüz.

Sevgi Allah’tır ve Allah sevgidir.

Bu güç her şeyi açıklar ve yaşama anlam katar. Bu bizim çok uzun süredir göz ardı ettiğimiz bir çelişkidir, çünkü belki insanın evrende kendi özgür iradesiyle kullanamayacağı tek enerji olduğu için sevgiden korkuyoruz.

Ne gerçek hayatta ne de bir filmde hayatının sonu güzel bitmiş bir mafya bulamazsınız. Eğer devlet mafyalaşırsa durum daha vahim.  Eğer amaç güç gösterisi yapmaksa gücünü göstermek için delikanlı olacaksın. Bunu bilgiyle taçlandıracaksın.

Bu vesile ile halam Nilüfer Özcan ve eniştem Hadi Özcan’a selam olsun.

Sevgilerimle, hoşçakalın.