Birçok özel günümüz var, bu günlerde kutlama yapıyoruz. Ancak kutlamasını yaptığımız şeylerden eser kalmamış. Yerlerinde yeller esiyor diyemeyeceğim, çünkü o şeylerin yerine, abuk subuk, varlığına, ruhuna aykırı şeyler ikame edilmiş. Nerden çıktı demeyin, yılbaşı geliyor ya, işte oradan çıktı. Türkiye de yeni yıl kutlamaları, miladi takvimin kabul tarihi olan 26 Aralık 1925’ den sonra başlamıştır.1935 de çıkan kanunla 1 Ocak resmî tatil olmuştur. Konumuz aslında, yeni yıl kutlamalarının tarihçesi değil. Yeni yıl kutlamaları, eski yılın bitmesi, yeni bir yıla girmenin, heycanıdır. Birçok cahil veya geri zekâlının düşündüğü gibi bir Hristiyan Bayramı kutlaması değildir. Bizim gibi bir önceki yılı olumsuzluklara geçen toplumlar için, yeni bir başlangıç ümididir.

Bunları düşünürken yaptığımız diğer kutlamalar geldi aklıma. Mesela Cumhuriyet Bayramı kutlamaları. Bu bayramı kutlarken Cumhuriyetin bu topluma getirdiği bütün değerleri yok etmeye çalışanların ikiyüzlülüğünü düşündüm. Bu bayrama katılmamak için zamanın da yaptıkları üçkâğıtlar geçti gözümün önünden. Cumhuriyetin bütün kurumlarına düşman olanlar, mecbur kaldıklarını, işlerine gelenleri yozlaştırarak istismar edenler, Cumhuriyetin maddi varlıklarını üç kuruşluk menfaatleri için, yerli yabancı ortaklarına peşkeş çekenler, cumhuru bir kuru ekmeğe muhtaç edenler, Cumhuriyetin arkasına sığınıyorlar.

30 Ağustos için aynı şeyi söylemeyeceğim. En aptal Cumhuriyet düşmanları bile bu bayrama dil uzatamazlar. İşin içine asker girince tarihi korkuları gün yüzüne çıkar. FETÖ ile beraber halletmeye çalıştıkları TÜRK ORDUSU bugün en çok muhtaç oldukları müessesedir.

kutladığımız günler var. Öğretmenler günü, kadın hakları günü, anneler günü, babalar günü, insanlar hakları günü gibi…Bu günleri kutlamaktan çok, anma günü yapalım. Öğretmenlerin durumu ortada; ya kadın hakları, imza attığınız sözleşmeyi bile inkâr ediyorsunuz, annelerin, babaların gözleri yaşlı, çocuklarının, torunlarının geleceğinden emin değiller, insan hakları, adalet desen hak getire. Anmak, anlamaktan geçer. Kutlamak yerine anarsak, anlamamıza yardımcı olur diye düşünüyorum.

Bu memlekette toplumu iki şeyle aldatmak kolaydır. Birincisi Allah ile aldatmak, ikincisi de Atatürk ile aldatmaktır. Milletin her şeye rağmen vazgeçemeyeceği bu iki değer, daima bir aldatma aracı olmuştur.1938’den sonra Mustafa Kemalin ismini, resmini, Cumhuriyetin ruhunu yok edenlerde, 1950’ den beri ülkeyi yönetenler de aynı yöntemi kullanmışlardır. Tanrı üzerine konuşmayacağım. Tanrı ile aldatmak, bu dünyada yapılacak en aşağılık faaliyettir, başka söze gerek yok. Mustafa Kemal ATATÜRK dünyaya gelmiş geçmiş en büyük liderdir. Onun yaptıkları bütün mazlum milletlere örnek, emperyalizme karşı verilen savaşların önderi olmuştur. Yalnız TÜRK MİLLETİ için değil, bağımsızlığını kazanmış bütün milletler için de en büyük liderdir. ATATÜRK TÜRK TARİHİNE değil DÜNYA TARİHİNE mal olmuştur. Dünya çapında böyle bir lidere sahip olduğumuz için çok şanlı bir milletiz. Tek yapacağımız, Dünyanın tanıdığı bu lideri, bizim de iyi anlamamızdır. Birçok karanlığı yaşadığımız bu günlerde, geleceğimizi aydınlatacak ışık MUSTAFA KEMAL Atatürk’ tür. GAFLET DELALET HATTA HIYANETİN kol gezdiği bu günler de onun anlamak tek çıkış noktamız olacaktır.

Bu nedenle kutlamaları bırakalım, ANLAYARAK ANALIM.

Sağlıklı günler dileğiyle…