Fındık ve eğitim konusunda otorite kabul ettiğim değerli kardeşim, meslektaşım ve okuldaşım Şenol Kabaoğlu’ndan, ilimizi günlerdir gündemde tutan şu meşum olayı değerlendirmesini rica etmiştim. Sağolsun ‘Mono kültür fındık hasadı ve parçası Kürt kardeşlerimiz’ başlıklı bir değerlendirme yapıp, Sakarya Yeni haber Gazetesi’nde yazmış.

Sözünün üstüne söz söylenmeyeceği için yorumsuz paylaşıyorum;

“Kocaali bölgesinde yaşayan ve üç kuşaktır fındık üreten ailenin çocuğu, kendisi de fındık üretici olan bir kişiyim. Güneydoğunun bir köyünde 4 yıl öğretmenlik yapmış ve orada kurduğum sıcak ilişkileri otuzaltı yıldır devam ettirmekteyim.

Yine otuz yıldır Kürt kardeşlerimizle bu bölgede fındık toplamış ve derin bağlar kurmuş kişi olarak günün anlam ve önemine binaen sizlere tecrübelerimi aktarmak istiyorum.

Mono Kültür: Tarım ekosistemlerinde aynı alanda uzun süre tek bir ürünün uzun süre yetiştirilmesi ile o çevrede oluşan kültürdür.

Karadeniz’in fındık yetişen bölgelerinde her yıl tekrar edilen değişmeyen döngüdür bu.

Fındık mevsimi gelince Doğu ve Batı Karadeniz’deki fındık bahçelerine ulaşmak için o bölgede hayatını sürdüren, o bölgede büyümüş fakat farklı şehirlere göç etmiş binlerce insan yola düşer.

Asıl olan sadece fındık toplamak değildir. Bu Mono Kültür’de büyüyüp uzak şehirlerde kasabalarda yaşamak zorunda kalanlarda geçmişe ve doğup büyüdükleri yere ve bilinçaltına çakılmış ‘’Mono Kültür’’ün öğelerine özlem gidermek için yapılan yolculuktur bu.

Son otuz yıldır işçi olarak Güneydoğu bölgesinden gelen binlerce Kürt kardeşimizde bu kültürün parçası olmuşlardır.

Bölgemizin Mono Kültür’ü artık Kürt kardeşlerimiz olmadan asla düşünülemez. Bu döngü zaman içinde fındık işçiliği kapsamından çıkarak arkadaşlıklar, dostluklar, kız alıp verme, düğünler, cenazeler bayramlar gibi ortak sevinçleri ve acıları da beraberinde hissetme kültürünün bir parçası haline gelmiş ve et ile tırnak gittikçe birbirine sarmaktadır.

Fındık sezonu bitince de bu insanlar birbirlerinin parçası olan değerleri paylaşmaya devam ederler. Uzun lafın kısası fındık hasadı bu insanların zamanla ortak kaderi haline dönüşmüştür.

Bende bir fındık üreticisi olarak bu yaz köyüme gittim ve Kürt kardeşlerimizle birlikte fındığımı topladım. Dört gün boyunca aynı kaptan su içtik, aynı yemeği yedik ve onların demlediği çayı keyifle içtik. İşçilerimizin çavuşunun yanık sesiyle söylediği Kürtçe şarkıyla hüzünlendik, komşu bahçeden gelen diğer Kürt kardeşlerimizin şarkılarına düet bazen de misilleme yaptık.

Okul yöneticisi olduğum için üç yıl önce Çocuk İşçiliğini Önleme Kapsamında okulumda ‘’Fındık Bahane Eğitim Şahane” sloganıyla Güneydoğudan gelen işçi ailelerinin onbeş yaş altı çocuklarının eğitimi için Ağustos ayında yaz okulu açmıştık. Okul bölgemizdeki tüm işçi ailelerini ziyaret ederek onbeş yaş altı çocuklarını almış her türlü ihtiyacını karşılayarak okulumuza devamını ve eğitimini sağlamıştık. Bu etkinliğe zaman içinde bölgemiz çocukların da dahil etmiştik. İlk günlerde ürkek bir şekilde okulumuza gelen çocuklar eğitim sürecinin bitişi ile yaptığımız Gala Günü kurdukları gönül bağlarının sıcaklığı ile okuldan ayrılmakta zorlanmışlar hatta öğretmen, öğrenci ve çalışanların gözyaşları ayrılığın hüznüyle birbirine karışmıştı.

Eğitim sürerken okul dışına çıktığım bir saatte bir telefon gelmiş ve okulda iki grup öğrenci çocuk arasında kavga yaşandığı söylenmişti. Bende Güneydoğudan gelen çocuklar ile bölgemizin çocuklarının gruplaşarak kavga ettiğini düşünerek endişelenmiş ve hemen okula dönmüştüm.

Gördüğüm manzara şuydu.

Bir işçi çocuğu ile bölgemiz çocuğu sıkı fıkı arkadaş olmuş ve grup oluşturmuş, aynı şekilde diğer bir işçi çocuğu ile bölgemiz çocuğunun oluşturduğu grupla kavga etmişti.

Sonrasında tarafları bir araya getirmiş uzun bir sohbet sonucu işi tatlıya bağlamış ve eğitim süresince grupları bir araya getirip bağdaştırarak heterojen (çok türlü) dostlukların temelini atmıştık. Farklılıklardan ne beklediğiniz çok önemlidir. Ne ekerseniz onu biçersiniz. Biz dostluk ektik ve onu biçmek için mücadele ettik ve sonunda dostluk kazanmıştı.

Yani bu vatanın iki ayrı bölgesinin çocuğu uğruna kavga bile edebilecekleri dostluğu zaten tesis etmişlerdi. Bu çocuklar uğruna kavga edilen bu dostluğu ömür boyu unutmayacaklardır. Gelecekte bu vatan birlikte mücadele verecek o çocukların omuzlarında yükselecektir.

Biz fındık üreticileri de Kürt kardeşlerimizle otuz yılda biriktirdiğimiz kardeşliği, dostluğu, hısımlığı Mono Kültür’ümüzün paydaşlığını ömür boyu unutmayacak ve aramıza girmek isteyenler asla müsaade etmeyeceğiz.

Şimdilerde bölgemizde yaşanan Kürtlükle Türklükle ilgisi olmayan bahçe sahibi ve Kürt kardeşlerimizden oluşan bir işçi grubu arasında yaşanan münferit bir kavgadan hiç kimse hoşnut değildir. Anlaşmazlıkların kavga yöntemi ile çözülmeye çalışılmasını kesinlikle onaylamıyoruz. O kavgada kadınımıza vurulan tokat tabi ki hepimize vurulmuş bir tokattır. Keşke yaşanmasaydı. Olay yargıya intikal ettiği için söylenecek çok şey yoktur ve yargı gerekeni yapacak sorumlularını cezalandıracaktır.

Niyetinden her zaman şüphe duyduğumuz çeşitli çevrelerin bu olaydan ırkçı bir sonuç çıkarma ve genele yayıp kaos ortamı oluşturma çabası abesle iştigal ve oluşturduğumuz kardeşlik bağlarına vurulmak istenen kötü niyetli bir darbedir. Yüzyıllardır ortak kaderi paylaştığımız bu ülkede ve son otuz yıldır fındık döngüsüne birlikte hizmet ettiğimiz bu bölgede oluşturduğumuz yaşam ve kardeşlik kültürüne darbe vurmak isteyen her türlü kötü niyetli girişim ve niyet sahibi çevrelerin oluşturduğumuz kültürü hafife almaları amiyane tabirle aymazlıktır.

Sağduyu sahibi bölgemiz insanı ve bu bölgenin ekmeğini yemiş suyunu içmiş ve her zaman yeni fındık mevsimlerinde bizimle birlikte olacak olan sağduyulu Kürt kardeşlerimiz asla bu oyuna gelmeyecektir. Önümüzdeki yıllarda da fındık sezonlarında ve Mono Kültürümüzün devamlılığında Kürt kardeşlerimizle birlikte olup bu kötü niyetli çevrelere gereken cevabı vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.”