Sevgili okurlar,
Ülkemizdeki gelişmeleri, sizlerle birlikte irdelemeye devam ediyoruz..
Buradan elbette sizlere, en doğruları paylaşmaya devam ediyoruz..
Elbetteki herkesi memnun etmek mümkün değil!
Herkesin bir doğrusu var, o da kendisine ait tabii ki!
Beni her zaman hayrete düşüren bazı tespitleri de sizlerle paylaşmak istiyorum..
Memleketim Sakarya'nın Akyazı İlçesi Alaağaç Köyü ilkokulunda eğitim almaya başladım..
Bir kere iftiharla söylemeliyim ki, Başöğretmen Bilal Bilmiş'in tedrisatından geçtik..
Allah gani, gani ahmet eylesin, Bilal Bilmiş Artvin kökenli bir öğretmen idi..Alaağaç Köyü'ne büyük hizmetleri oldu..
Beraberindeki öğretmenlerden Fevzi Hancı ve Mehmet Hashalıcı ile diğerlerini de anmak gerek..
Cahilliğin dizboyu olduğu, okuma yazma bilenin çok az olduğu yıllarda, köyümüzde 1946 Yılında açılan ilkokulu bitirmek bizim için onurdur..
Uzatmayalım, daha sonra Akyazı Ortaokulu yılları başladı..
Bu defa Okul Müdürümüz İbrahim Erol ve çok seçkin öğretmenlerimiz vardı;Turgut Altınköpü, Evliya Parlak, İsmail Bayraktar, Muzaffer Kuruggöl ve diğerlerinin nezaretinde eğitimimizin bu bölümünü de başarı ile tamamladık..
O Yıllar Akyazı'da lise yoktu..Sonra Akyazı Lisesi'de Ortaokul bünyesinde açıldı ve biz bu lisenin ikinci dönem öğrencileri olduk..
Burada da çok değerli öğretmenlerimiz mevcuttu..Mustafa Kaya, İlhan Türeman, Sevim Türeman ile birçok öğretmenimiz bizi ihtimamla,yüksek okullar için hazırladı..
Akyazı'da daha sonra İmam Hatip Lisesi ve Kız Meslek Lisesi'de kapılarını öğrencilere açtı..
Şimdilerde ise Akyazı'da Sakarya Üniversitesi'ne bağlı Meslek Yüksek okulu olduğunu biliyorum..
Demem o ki, o yıllarda çok değerli öğretmenlerimizin elinde yetiştik.. Birbirinden farklı etkinliklerde kendimizi gösterme imkanı bulduk.. Okul arkadaşlarımız ile tatlı bir yarış içinde yarınlara koştuk..
O dönem, Akyazı merkezde sol ağırlıklı partiler de kazanabiliyordu..Ama ağırlıklı olarak Demokrat Parti geleneğinden gelen partilere ilgi daha fazla idi..
Fakat bu geleneğ yıkan siyasilerde oldu..
Sakarya Senatörü Hasan Fehmi Güneş, Sakarya Milletvekili Barbaros Turgut Boztepe, CHP(Cumhuriet Halk Partisi) saflarından seçim kazandılar..Daha sonra Barbaros Turgut Boztepe, siyasi nedenlerle Adalet Partisi'ne geçti..
İlçe'de öğretmenlerin buluştuğu TÖB-DER lokali, Halk Evi, Memurlar Kulübü ve ülkücülerin buluştuğu Ülkü Ocakları gibi mekanlar mevcut idi..
1980 Öncesi siyasi çekişme, klikleşme Akyazı'da bir gencimizin  hayatına mal oldu!
Akyazı Gençlikspor formasından arkadaşım Halit Çotur, Ülkücü bir genç idi..Bir kavgayı ayırırken hayatını kaybetti..
Bu cinayet Akyazı'da büyük etki yarattı..Sağcısı da, solcusu da bu kirli siyasete lanet etti..
Derken 1980 Darbesi oldu.. Herkes bir rahat nefes aldı derken, bu sefer darbecilerin mağdurlarının sesleri ülkede yankılanmaya başlandı..
Darbeciler, bir sağdan, bir soldan gençleri idam sehpasına götürdüler..
Acı günler, yıllar yaşandı..
Yoksul Akyazı'nın evlatları sağ ve sol diye ayrışmıştı..
Kendilerine ne kadar teşekkür etsek azdır, bu bataklıktan bizleri alıkoyan spor adamlarımız ve yöneticilerimiz vardı..
Hacı Naci Fazlıoğlu(Oflu), Fuat Aktürk(Hıristo), Hacı Aliosman Uygun önderliğinde Akyazı Gençlikspor(1949),Akyazı Akınspor(1957), Akyazı gençliğinin bir bölümünü bu bataklıktan kurtarmayı bildi..
Kulüp yöneticileri ve didol futbolcuları unutmamak gerek..
Bizi bu bataklığa çekmek isteyenler çok oldu..
Her iki kesime de mesafeli yaklaşarak “futbolcu” olmanın keyfini yaşadık...
Tatlı çekişmeler, maçlar ardından, birbirinden güzel dostluklar kuruldu..
Hayata atıldığımızda, dönüp arkaya baktığımızda siyaset adına bir olumsuzluk emaresi bile görünmüyordu..
Ama benim gibi arkadaşlarımızı bir yere yamayanlarda yok değildi?.. Kimine göre, sağcı,kimine göre solcu idik..
Aslında yanıldıkları ortadaydı..Biz bu değerli öğretmenlerimizin sayesinde ülkesini seven, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde,yolunda yurtseverlerdik..
Siyaset dışında, bir tarikata, bir kümeye, bir cemaate mensubiyetimiz yoktu..
Bütün bunları sevgili Portre Yazarı Fahri Tuna ile birlikte hazırladığımız “ Hakikatin Peşinde bir Ömür;Yusuf Cinal” kitabında enine, boyuna anlatıyorum..
Kitap baskı için hazır, ama bu sağlık koşullarında kitabın baskısını beklemeye aldık..İnşallah hazırlamak ve dostlarımız ile olduğu kadar meraklılarla buluşturmamız nasip olur..
Böyle bir geçmişten sonra öğrencilik, futbolculuk, öğretmenlik ve gazetecilik yaşamımda hep çizgim bellidir..
Bu doğru çizginin, çizilmesinde Atatürk, ilkelerinin, düşüncesinin yeri büyüktür..
Şimdi yazılarımız okuyanların düşünceleri, bizi gerçekten şaşırtmaktadır?
Bizi, bir siyasi kümeye, bir siyasi cenaha, bir tarikat grubuna yapamaya çalışanların yazılarını okuyunca, insan üzülmeden edemiyor..
Biz ne zaman bir partiye, bir gençlik örgütüne üye olduk da biz bilmiyoruz!
Akyazı gibi sülaleciliğin hakim olduğu topraklarda çıkardığımız “Akyazı'nın Sesi gazetesi” ile haksızlıkları yazan sanki biz değiliz!
O gazetenin sayfalarına girseniz bile, devrin siyasi anlayışlarını nasıl yerden yere vurduğumuz ortadadır..
Kaldı ki, bu çizgimizi Sakarya Gazetesi'ni çıkardığımız günlerde de devam ettirdiğimiz görülür..
Ülkesini seven, geleneklerine bağlı, sosyal yaşam içinde paylaşımcı, Cumhuriyet değerlirini özümsemiş, Atatürk düşüncesini hayata geçirmeye çalışan bir öğretmen, bir gazeteci olarak yaşamımı sürdürüyorum..
Çabamız, ülkemizin kalkınması, yoksulluğun yenilmesi, zenginliklerin paylaşılması, adaletin hakim kılınması, laik,d emokratik Türkiye'nin yaşatılması ve korunmasıdır..
Ülkemizdeki gelişmeleri sizlere yorumlarken, elbette endişe ve kaygılarımızı dile getiriyoruz..
Bunlara katılır, katılmazsınız..
Bu sizlerin takdiridir..
Ne diyebilirim ki?
Ama bizi, illa bir yere yaftalamak neyin nesi?
Bakınız, biz FETÖ yapılanması ile ilgili olarak görüş ve düşüncelerimizi önce yakınlarımız, sonra sevdiklerimiz ve ardından ülke yöneticileri için paylaşırken, umursamayanlar, sonunda helallik isteyerek,”yanıldık” demediler mi?
Her şey gözlerimizin önünde cereyan etmedi mi?
Türkiye'nin gidişatında bizim söz hakkımız yok mu?
Deneyimlerimizi, tecrübelerimiz şimdi söylemeyelim de, ne zaman söyleyelim?
Son Amiraller duyurusu,Türkiye için gerçekten farklı ipuçları içeriyor!..
Bakın altından neler çıktı?
Kumpaslara devam Türkiye!
Şimdi Fezlekelerin zamanı!
Evet, yavaş, yavaş yolun sonu görünüyor!..
Hani büyüklerimiz hep der ya,”perşembenin gelişi çarşambadan belli olur”diye!
Türkiye'nin içinde bulunduğu bu buhranı, krizi, belirsizliği görmemek, umursamamak olmaz..
Bunun üzerine, birde bu illet salgın, ülkenin geleceğini hepten tehlikeye soktu..
Bu durumdan kurtulmak, korku ve baskıyı kaldırmak, kötü gidişatı önlemek için acilen  sandığa ihtiyaç var..
Aydınlık yarınlara çıkışın anahtarı sandıktadır..
Gerisi yalan!..
Bu böyle devam edemez!..
Yarın, söylemedi, yazmada demeyiniz!
Zira, son pişmanlık fayda etmez!