Büyükşehir 16. Uluslararası Sapanca Şiir Akşamları kapsamında düzenlenen söyleşi ve imza gününde konuşan şair Naida Mujkiç, “Şiirde ele aldığınız konu savaş bile olsa içinde ruhani bir öpücüğe sahip olması ve kulağa hoş gelmesi gerekir” dedi.

Nergihan Yeşilyurt, Zeynep Arkan gibi Türk şairlerle birlikte Bosnalı şair Naida Mujkiç söyleşiye katılarak öğrencilerin sorularını cevaplandırdı. Vali Mustafa Büyük Kız İHL öğrencileri şairlerle sohbet etme ve kitaplarını imzalatma imkânı elde ettiler.

Kulağa Hoş Gelmeli

Söyleşide ilk söz alarak yazdığı şiirin yetiştiği çevreden etkilendiğini belirten Naida Mujkiç, “Şiirlerimi etkileyen konu savaş olmuştur. Bosna savaşı olduğunda ufak bir çocuktum. Sıcak savaş bitti ama ülkemde politik savaş devam ediyor. Bu bakımdan şiirlerimin temel esin noktası hep savaş ve kadının gündelik yaşamı olmuştur. Fakat şiir dil olarak estetik bir fonksiyona sahiptir. Ele aldığınız konu savaş bile olsa içinde ruhani bir öpücüğe sahip olması ve kulağa hoş gelmesi gerekir. Ayrıca şunu da vurgulamam gerekir: Yazmak benim için bir karar değildir. Çok kitap okuduğunuz zaman içinizde bir duygu oluşuyor. O duygunun üstünden gelemiyorsunuz. Ben kendim için yazıyorum. Yazmak benim için bencilce bir süreç. Aklıma bir şey geldiği zaman direk yazıyorum” ifadelerini kullandı.

Sayısız Duyguyu Yansıtır

Söyleşide söz alan ve şiirle ilgili konuşan şair Zeynep Arkan ise, “Şiirde ilhama ve kurguya dayalı olmak üzere şairlerin farklı yöntemleri vardır. Ben açıkçası ilhamı seven ve onu tercih eden bir şairim. İçimde bir duygunun ve düşüncenin birikmesiyle bir şey keşfediyor gibi oluyorum. Biriken şeyler yazılmak isteniyor belli bir süre sonra. Bu bakımdan şairler ve yazarlar birbirine çok benzer. Çocuklukları aynı hikâyeye dayanır hepsinin. Yalnız bir çocukluk, çok kitap okumak, asosyal olmak şair ve yazarların ortak özellikleridir. İşte tüm bu durum ve duygular bizi yazmaya, derdimizi kâğıtlara haykırmaya davet etti. Ama şunu da belirtmek gerek, şiirin tek bir duyguya indirmeye çalışmak yanlış olur. Her ne kadar bazen tek bir duygu insanı yazmaya zorlasa da bir şiirin içinde birçok duygu vardır ve olmalıdır” dedi.

 

Toplumumuzla Özdeşleşmeliyiz

Şairin yazma sürecinde ne yapması gerektiğini açıklayan Nergihan Yeşilyurt, “Ben aslında kurgucu bir şair sayılırım. Ama bir şairi yazmaya sevk eden birçok şey olabilir. Duygular evet çok önemli, şiirin temel elementidir ama şiir kelimelerle yazılıyor. Kelimelerin içine girerek, dili sizleştirerek şiir yazmak daha önemlidir. Şunu da belirtmek gerekir ki; şiir hiçbir zaman sadece şiir değildir. Kendimiz için de yazsak toplum için de yazsak bir hikmet görevi vardır şiirin. Hakikatin çok uzağında olan birisi ‘çok doğru şeyler söylüyorum ve herkesi peşimden sürüklüyorum’ diyemez. Mehmet Akif toplumun hakikatini özümsemiş ve onu kendi varlığıyla bütünleştirmiş bir şiirdir. Bu yüzden İstiklal Marşını başkası değil o yazmıştır. Bizim de yapmamız gereken budur. Toplumumuzla özdeşleşmek” şeklinde konuştu.

Büyükşehir 16. Uluslararası Sapanca Şiir Akşamları kapsamında düzenlenen söyleşi ve imza günü TES-İŞ Anadolu Lisesi öğrencileri tarafından ilgiyle takip edildi. Buluşmada şiirin ‘his ve müziğin birleşimi’ olduğu yönündeki yorumlar dikkat çekti.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi 16. Sapanca Şiir Akşamları programı kapsamında TES-İŞ Anadolu Lisesinde önemli şairlerin yer aldığı ‘Söyleşi ve İmza Günü’ düzenlendi. Şafak Çelik, Sevgi Yerlioğlu gibi Türk şairlerin yanında Makedon şair Katitsa Kulavkova da söyleşiye katılarak öğrencilerin sorularını cevaplandırdı. Söyleşi sonunda TES-İŞ Anadolu Lisesi öğrencileri şairlerle sohbet etme ve kitaplarını imzalatma imkânı elde ettiler.

Şiir Kimliklerimizin Çatışmasıdır
Söyleşide ilk söz alarak şiirin tanımı ile ilgili konuşan Makedon şair Katitsa Kulavkova, “Herkes şair olamaz ama birçok insan şiiri hissedebilir. Şiirde imgelerden yararlanırsınız ve imgeleri savaş ya da barış gibi hangi amaçla kullanacağınız size kalmış. Örneğin kılıçla hem savaşılabilir hem de kılıç barışçıl amaçlarla bir müzede sergilenebilir. Kılıcı ne olarak kullanacağınız size bağlı. Şunu da unutmamalıyız ki; hepimizin birçok kimliği var. Hem anneyiz, hem öğretmeniz, şairiz aynı zamanda kadınız. Bütün kimliklerimiz birbiriyle çatışır ama onların barışı sağladığı yerden şiir doğar. Yani şiir çatışan bütün kimliklerimizin toplamıdır ve kimliklerimizin harmoni oluşturduğu yerde ortaya çıkar” dedi.

Şiirin Özü Hissetmektir
Şiir yazma süreciyle ilgili konuşan şair Şafak Çelik ise, “Şiirle yapmak istediğimiz şey yeni bir şey söylemek değil. Yazarken tabii ki etkilendiğimiz bir güç veya bir etkiyle yazıyoruz. Ama bunu yaparken işin estetik kısmına önem veriyoruz. Bir söz söyleyip ortaya bir değer koyacaksak bunu en güzel şekilde yapmamız gerekir. İstediğiniz konuda bir şey yazabilirsiniz ama şunu da belirtmek gerekir ki; bunu belli kurallar içinde yapmalıyız. Çalışmayla, kuralları öğrenerek, kalıplara bakarak kendince bir metin oluşturabilirsiniz. Ama şiirin özü hissetmekle alakalıdır. Hissetme duygusu ise çalışarak, kafa yorarak kazanılmaz” ifadelerini kullandı.

Şiir Müziğe Daha Yakındır
Söyleşide son olarak söz alan ve şiirin geleceği hakkında ümitli olduğunu belirten Sevgi Yerlioğlu, “Şiir ne kadar okura ulaştıysa o kadar çok anlamı ve değeri oluyor. Ahmet Haşim ‘şiir söz ve müzik arasında ama müziğe daha yakın bir yerdedir’ der. Bu sebeple yabancı bir şarkı ya da şiir dinlediğimizde sözlerini anlamasak da duyguları anlayabiliyoruz. Şarkı nasıl his ve nota üzerine kuruluysa şiir de böyledir. Şiir çok okunmaz derler ama şiir etkinlikleri gittikçe artıyor. Bu tarz etkinlikler olduğu müddetçe de şiiri çok güzel bir gelecek bekliyor” diye konuştu.

Editör: TE Bilişim