Sevgili okurlar,
Bu yazımda sizlere “İstanbul Sözleşmesi”nden, kadınlarımızın sokaklara dökülmesinden, Merkez Bankası müdürlerinin değişiminden ve “Labe-leb AK Parti kongrelerinden ve illet salgın korona virüsünden” bahsetmeyeceğim..
Hele de “din elden gidiyor” çığırtkanlıklarında bulunan “İstanbul Ayasofya İmamı açıklamalarından ” hiç, ama hiç söz etmek istemiyorum.
Bir ülkede, “din, vicdan, inanç, mezhep, tarikat “ temelinde bu kadar ayrışma yaşanırsa, elbette bu siyasete de sirayet eder..
Tarikat şeyhleri el öpmeleri, tarikat şeyhi dizinin dibinde oturmalar ve onların açıklamaları paralelinde kararların değiştirilmesi gündeme taşınır..
Bütün bunlar temelinde sadece Sakarya’dan bile yükselen çığlıkları anlamaz, anlayamazsak, bu işin sonu nereye varır siz düşününüz!
-Aile içi şiddet hala alabildiğince yaygın mı?
-Hala, eş dost, akraba, yakın hasım cinayetleri işleniyor mu?
-Hala, belli tarikat yurtlarında bademle meler gündeme taşınıyor mu?

Bu kadar camiye, bu kadar imama, bu kadar vaaza ve bu kadar nasihate rağmen, herkes bildiğini okumuyor mu?
Bu da gerekli ama, hani fabrikalar, tüten bacalar?
Öyle ya din elden gidiyor!
“Depremlerin, ahlaksızlıkların hırsızlıkların, yoksullukların, bin bir musibetlerin” temelinde bu anlayış var!
Her işe partizan bir anlayış ile ehil insan yerine kendi adamını veya sana dayatılanı seçersen, bu kokuşmuşluğun, bu başıbozuk gidişin, bu acımazsızlığın, bu yoksulluğun bedeli elbette ağır olur!
Bu bedeli de elbette altta kalanlar, daha çok çeker, hisseder!
Bütün bu sıraladıklarımın altında;” cahillik, yani eğitimsizlik, kültürsüzlük, görgüsüzlük..” yatar!..
“Toplumlar, nasıl isterlerse, öyle yönetilirler” diyenler, bunu boşuna söylediler..
Siyasetin elinde oyuncak durumuna düşenler, aslında kendi kazdıkları kuyuya düşenlerdir!
Yani bir “etme-bulma dünyasıdır” bu gidiş ve durum!
Din elden gidiyor ya?

***
Sevgili okurlar,
Dün sabah yazımı hazırlamaya başlarken,şöyle gazetelere bir göz attım..
Bizim Sakarya’daki bir haber, beni ziyadesiyle mutlu etti..Bu kültür içerikli haberi başından sonuna kadar okudum.
Haberin özeti şu;” Sakarya Büyükşehir Belediyesi, Sakarya İl Kültür Turizm Müdürlüğü işbirliği ile düzenlenen 1. Ulusal Sait Faik Abasıyanık Hikâye Yarışmasına katılımlar 31 Mart Çarşamba günü son bulacak. 1906 yılında Adapazarı’nda doğan Türk edebiyatının önemli isimlerinden Sait Faik Abasıyanık’ı genç nesillerle tanıştırmayı hedefleyen ‘Ada Hikâyeleri’ konulu hikâye yarışmasıyla ilgili katılımcılar detaylı bilgilere www.sakarya.bel.tr adresinden ulaşabilirler. Yurt içi ve yurt dışından 16 yaş üzeri herkesin katılabileceği yarışmanın seçici kurulunda ise Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu, Doç. Dr. Gülsemin Hazer, Yazar Ali Ural, Yazar Ercan Yılmaz ve Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Resul Narin yer alıyor. Sonuçların 7 Mayıs Cuma günü www.sakarya.bel.tr adresinden ilan edileceği hikâye yarışmasının ödül töreni ise 11 Mayıs Salı günü gerçekleştirilecek.”
Keşke, bu seçici kurul içinde Sakarya’nın genç ve çalışkan, dürüst değeri Portre Yazarı Fahri Tuna veya Sakarya basınından bir arkadaşımız da olsa iyi olmaz mıydı?
Sakarya Büyük Şehir Belediyesi ile İl Kültür Turizm Müdürlüğü’nün, Sakarya Basını ile bir sorunu mu var acaba?
Pekala Sakarya’nın güzide basını içinde eli kalem tutan,bu kentin sorunları ile hem-dem olan,yazarı, çizeri,muhabiri, çalışanları var..
Her neyse, bu haber bile beni gerçekten mutlu etti.
Sakarya’dan bu tür haberleri daha sık okumak istiyoruz..
Sakarya’nın kültür değerleri var..
Sakarya’nın siyasi değerleri var..
Sakarya’nın sportif alanda başarıya imza atmış değerleri var..
Sakarya’nın iş dünyasında etkin değerleri var..
Sakarya’nın sanata, müziğe, güzel sanatlara,resime gönül veren değerleri var..
Sakarya’nın velhasıl kitaplarına imza atanları var..
Sakarya’nın yeşil-ile siyahını bile anlatmak her şeye değer..

Ama gelin görün ki, siyaset her ilimizi, her ilçemizi tarumar ettiği gibi köylerimizi de haritadan sildi!..
Köyler gitti, yerine mahaller geldi!
Seçim kazanma uğruna, köylerimiz ve kültürümüz feda edildi!
Bu nasıl anlayış?
Ah be siyasetçim, kime tanıştınız, “köylerin yerini mahalle” tutar mı?
“Mahalle” bizim köyde bir bölgenin adı olarak öne çıkardı..Bu bazen “Aşağı, yukarı  mahalle” olarak olduğu gibi isim olarak ta tanımlanırdı..
Ya sokaklar?
O sokakları neden numaraladınız ki?
Avrupa başkentlerinde bile, yıllara damga vuran isemler hala yaşatılıyor..
Bu aklın, bu fikrin sahipleri sahi kimlerdir?
Bir kültürü yok ettiğinizin farkında mısınız?
Siz insanlarımızın gönlünden, belleğinden “Karaosmanoğlu sokak, Fayton durağı, Ekrem Alican sokak, Atatürk Bulvarı, Atatürk stadı, Değirmen sokak, Süpürgeciler mahallesi, Bakırcılar sokak, Kalaycılar sokak, Semerciler Mahallesi, Kunduracılar sokak, Mudurnu Caddesi, Ada Caddesi, İnönü mahallesi…” bu isimleri silmek ile neye, kime hizmet ettiğinizin farkında mısınız?
Asıl olan ,bu kentin kültür değerlerini yaşatmak olmalıdır!
Bu kentin, bir ilçenin, bir köyün, bir mahallenin kültür değerleri, nasıl olurda hayatımızdan çıkarılır, belleklerimizden silinir?
İman ve inanç temelinde bu millete büyük zarar verenler, maalesef kültür değerlerimiz konusunda da büyük ve derin yaralar açmada  adeta birbiri ile yarışarak, bu güzel isimlerin yerine,” 51 Nolu Cadde, 54 Nolu sokak..” adlar vermeyi nasıl içlerine sindirirler..
Akyazı’da doğmuş, büyümüş, Adapazarı’nda mesleği icra etmiş, yurtdışında ülkemi temsil etmiş biri olarak soruyorum:
“Kültür değerlerimize” yazık etmediniz mi?
Bu vesile ile umut ediyorum ki, bu yanlıştan dönülür..Ülkemde, ilçemde, köyümde kültüre değer verenler işbaşına gelir ve Sakarya bir kültür kenti olarak öne çıkar!
Buradan Akyazı Belediye Başkanı Bilal Soykan ve diğer belediye başkanlarına sesleniyorum;
Kentinizin, ilçenizin, köyünüzün önde gelenlerini unutmayınız! O ilçeye, o yöreye hizmet etmiş, adı bir döneme damga vurmuş, öne çıkmış, başarıları ile gönüllerde taht kurmuş, “Zeynep Değirmencioğlu, Yıldırım Gençer, Ahmet Sarıçizmeli, Necati Temel, Mehmet Niyazi Özdemir, Naci Fazlıoğlu, Fuat Aktürk, Hacı Aliosman Uygun, İhsan Necati Sarı, Kamil Özdağ, Barbaros Turgut Boztepe, Dr. Zekeriya Özcan Recep Yıldırım, Yaşar Yazıcı, Suat Boztepe, Hüsamettin Bayraktar, Turgut Altınküpe..” ile yaşamımızın bir parçası olanların, adlarını yaşatma yolunda, lütfen bir adım atalım!..
Sizin de eseriniz okunsun, anılsın bu manada!..
“Yol, asfalt, kaldırım, su, elektrik..” işleri de önemli ama, ya kültür değerlerimiz?..
Onları unutursak, bu kokuşmuşluğu, bu çürümeyi, bu erimeyi, bu kültür erozyonunu durduramayız!..
Bu memlekete daha fazla yazık etmeyiniz!