Malumunuz olduğu üzere yaşamış olduğumuz salgın devam etmekte, küresel bir tehdit ile karşı karşıya olduğumuz; bizleri buhrana sürükleyen zor bir süreç geçirmekteyiz.

Bu süreç içerisinde tüm vaktimizi evlerimizde; ailelerimizle birlikte geçirmekteyiz. Hepimizin en değerli gördüğü ve bu şekilde benimsediği ailenin bütünlüğü yaşadığımız zorlu süreçlerde, olağan dışı oluşan boşlukların da etkisiyle sarsılabilir.

Yaşadığımız bu salgın geçip gittiğinde; elimizde yaralar almış, farkında olmadan kalp kırıklıkları oluşmuş aileler olmaması için; aile içinde kuracağımız iletişime çok dikkat etmeliyiz.

Aile içi iletişim olmadığında ve ya eksik olduğunda üzeri kapalı birçok sorun biriktirilmiş ve nedenlerini bulmak, çözmek de bir o kadar zorlaşmış olur.

Anlık olarak ufacık şeylerin neticesinde ortaya çıkan iletişim eksiklikleri biriktikçe; damlaya damlaya göl olur misali ev içerisinde negatif bir atmosfer oluşturacaktır.

Örneğin, çocuklarla zaman geçirmeyen ailenin birçok nedeni olabilir. Bu nedenler bulunup çözülmezse çocuklar büyürken gereksiz ve kısa vadeli hazlar veren alışkanlıklar edinebilirler.

Daha sonra çocuklardan beklenen sorumluluklar ile onlara öğretilen ya da örnek olarak ebeveynlerin sunduğu modeller uyuşmaz, bu çocuklar üzerindeki baskı ebeveynlerin öfke sorunları olması, aşırı korumacı olması, narsist ya da yasakçı yapıda olmalarıyla artabilir.

Bu durum ile karşı karşıya kalan çocuklar kendi hayatlarını başka bireylerin sınırları dahilinde yaşarlar. Tasarlanmış bir hayatı yaşamak o çocuklarda, psikolojik huzursuzluklara ve doğruca hastalıklara yol açabilir.

Aynı modeli eşler arasında uygulamakta mümkün, eşler iletişimi eksik kurduğunda o durumu veya duygu halini kabullenmiş sayılır.

Konuşun ve çözün; konuşmazsanız sorunu bulamaz, çözmezseniz o sorunla yaşamayı kabul etmiş bir ailenin içinde takılı kalırsınız ve böylelikle aile birliği zedelenmiş olur.

Hayatın; kanımca mihenk taşını oluşturan ‘iletişim’ doğru kullanılmaz ise büyük sorunlara yol açacaktır.

Lord Chesterfield iletişim ile ilgili travmatik bir şey söylemiş; ''bazen bazı şeyleri söylemeye hakkım var diyorum ama söylersem karşımdakine haksızlık olacak, susuyorum. Yine bazen söyleyeceklerimi karşımdakinin duyma ve bilme hakkının var olduğunu görüyorum ama bu kez bakıyorum benim söylemeye hakkım yok, yine susuyorum. Ancak gördüm ki olgun ruhlar, sözcükler olmadan da duyuyorlar, anlıyorlar, konuşuyorlar ve paylaşıyorlar."

Siz karşınızdakinin olgun bir ruh olmadığını varsayarak iletişim kanallarınızı doğrudan kullanın, ‘sen değiş, her şey değişsin...’

Milyonlarca yıl biyolojik evrimler geçirdik, binlerce yıl kültürel evrimlerle geliştik, onlarca yıllık teknolojik evrimimizin sonunda iletişim kurabilmek için neredeyse her türlü imkana sahip olduk ama iletişim kurma yeteneğini bir türlü geliştiremedik.

Ergen gençlere bakıyorum; iletişim kurmayı bilmiyorlar, bir dertleri olduğunda bunu karşı tarafa trip atarak, küserek, soğuk davranarak anlatmaya çabalıyor. Genç erkekler sorunlarını saldırarak beceriksizce yumruk tekme sallayarak, küfrederek çözmeye çalışıyor. Hiçbiri okumuyor, bu yüzden bırakın kendi minik dünyalarındaki tek cümlede aktarılabilecek sorunları, kitlesel statükoların dahi bazen tarihte birkaç vurucu cümle ile sarsılabildiğini, kelimelerin kitle imha silahlarından daha etkili olabileceğini bilmiyorlar.

Biz aileler ve toplum olarak bu duruma sessiz kalmaktan başka bir şey yapmıyoruz çünkü kök nasıl yetişirse dallar da o yöne uzayacaktır.

Bu virüs başımızdan geçer geçmez hemen hemen her ilde ücretsiz ‘Aile içi iletişim ve Farkındalık Seminerleri’ vereceğim. Bu toplum için ve dünyaya sevgiyi yaymak için gece gündüz çalışmalıyız.

Sağlıklı günlerde görüşmek ümidiyle, sağlıcakla kalın.