Malumunuz üzere kendimizi paralayıp duruyoruz ‘şiddete hayır’ sloganlarıyla.. Yok kadına şiddet, aile içi şiddet, toplumsal şiddet; bu maddeleri sayfalarca çoğaltabilirim.

Durup düşünüyorum ‘neden’ diye epey zamandır üzerinde çalışıyorum ve asıl problemin toplumsal zayıflıklarımızı, duygu boşluklarının yerini şiddet eğilimi ile doldurduğumuzu farkediyorum.

Türkiye’nin yönetildiği, Cumhuriyetin temsili mecliste bile yumruklar havalarda uçmuyor mu ?

Topluma böyle mi örnek olacak vekillerimiz? Konuşarak anlaşmaktan müzdarip bir Ülke ve rn doğru iletişim kanalı olarak ‘şiddet’ ardına sığınmış bir toplum.

Ne kadar acı bir tablo değil mi? Bu ülkenin sorunu ‘kadına şiddet’ değildir, bu toplum şiddeti bir iletişim aracı olarak kabul etmiş ve benimsemiştir.

Toplum olarak kemiklerimize kadar işlemiş olan şiddet toplumun en zayıf noktası kadınlarımıza kolay işliyor çünkü gövde gösterisine toplumda en zayıf kalacak kesim kadınlar.

Psikolojik bir rahatsızlık olan şiddet göstergesinde bile toplum olarak dişimizin keseceği kişiyi hedef alıyoruz.

Genlerimizle nükleer bir silah ile oynandığı kanaatindeyim biz böyle bir toplum olamayız, olmamalıyız.

Toplum şiddet toplumu oldu, aklı bilime yetmediği için yumruğunu ve şiddet öğelerini kullanmaya müsait bir toplum.

Evde çocuğumuzu severken bile en ufak uyuşmazlıkta ‘ağzına bir tane’ çakmak vardır, çözüm olarak ilk akla gelen bu; çünkü iletişim eksikliği ve sevgi yetersizliği yaşıyoruz.

Şiddet düşkünlüğü erkek egemenliğinde gözükse de, kadınlar da kafaları bozunca muhataplarının orasını burasını yırtmaya, yolmaya pek meraklıdır.

Cinsel eylem bile bu toplumun aşağılama aracıdır, vicdan, empati gibi duyguları bu tür şiddet hevesiyle yanıp tutuşan toplumlar gün geçtikçe yitirmektedir.

Hele ki bu gözü dönmüş ve insanı esir almış duygular bir takım dinsel, ideolojik ve siyasi kitlesel birleştiriciler üzerinden harekete geçmişse sınır tanımazlar.

Kimi bedende kadına şiddet, kimisinde hayvana ve ilerlemiş vakalarda kendi çocuğuna tacize kadar giden bu aşağılık duygular yönetilmediklerinde bugün yaşadığımız toplumla karşı karşıya kalıyoruz.

Ülkenin meclisinden tutunda; sokaktaki vatandaşa kadar durum aynı, toplumun örnek alacağı kesim köreldi. Vay halimize. !

Buna yönetimsel bazda yapılacak çok şey varda; olayların olağanlaşması ve yönetimlerinde düşünce tarzlarının körelmesi sebebiyle çok sıradanlaşan bir ‘ŞİDDET’ ile karşı karşıyayız.

Bunun en somut örneklerinden biridir; mecliste yumruk yumruğa kavga, pişkin gibi orası şişti, kızardı diye de basın yoluyla ağızları sulandırırız.

Türkiye kendine gel; böyle giderse 50 yıl sonra Teksas filmlerinden farkımız kalmayacak.

Bizi ayrışmak değil, kucaklaşmak kurtarır. Sevginin ve en önemlisi saygının gücüne inanın, kimse birbirini sevmek zorunda olmasa da; yaşadığı çevrede hayati şartlarına saygı duymak zorundadır.

Ve iddia ediyorum ki Korona Virüsü naletinden çok daha zehirlidir bu toplumun başındaki şiddet eğilimi. Yavaş yavaş kökten öldürür, Allah sonumuzu hayır etsin.

Sevgilerimle, hoşçakalın.