Sevgili okurlarım bu yazımda ordumuzun kızıl elmaya doğru yol alması ile ilgili olarak kızıl elma üzerine duracağım. Önemli bir Türk Milliyetçisi olan Ömer Seyfettin Kızıl Elma Neresi? kitabında şu şekilde anlatır:

Kanuni Sultan Süleyman, günlerce, haftalarca "kızıl elmaya kızıl elmaya, kızıl elmaya dek gideceğiz" naralarını duyduktan sonra kendisinde bir merak başlar; "Nedir bu Kızıl Elma" diye...

Kazaskerden, defterdara, nişancıdan, bölükbaşına ve zabitlere kadar herkesi huzuruna çağırıp, şehzadeliğinden beri duyduğu Kızıl Elma’nın neresi olduğunu onlardan öğrenmek ister.

Tüm ahaliye dönüp, “Kızıl Elma neresidir, bilen var mı?” diye soran padişah, çeşitli cevaplar alır bu sualine. Kimi viyana, kimi Roma, kimi Çin, kimi Maçin, kimi Hint diye yanıtlar; fakat kimse hemfikir olamaz Kızıl Elmanın neresi olduğuna dair...

Padişah, anlamak istediği şeyi kimsenin bilmediğini görünce canı çok sıkılır ve kazaskerlere dönüp, "Yazık sizin ilminize!" diyerek öfkelenir.
İçlerinden bir fakih sonunda bu horlanmaya dayanamaz ve cesurca öne atılarak, "Padişahım!" der. "Bu Kızıl Elma, halk kullarının uydurduğu bir efsanedir, ne aslı vardır, ne de faslı, bir hakikat değildir ki, biz bilelim. Halk ise padişahım, bilmez söyler."

Fakat hakim Süleyman buna cevaben şöyle der:
"Halkın dediği! Hakkın dediği!"

Fakih bu sözden anlamaz ve padişah devam eder:
"Bu bir hakikattir! Madem ki halk söylüyor; halktan gelen ses, hakkın sesidir, mutlaka bir aslı vardır ama siz bilmiyorsunuz."

Bunun üzerine mahcup olan ahali önüne bakarak mahcubiyetlerinden susmaktan gayrı bi şey diyemez. Sonunda padişah, İskender Paşaya halkın yani ordunun içine girerek "Kızıl Elma, Kızıl Elma" diye bağıran kişilerden üçünü rastgele seçip, padişahın otağına getirmesini emreder.

İlki, el pençe padişahın huzuruna yeri öperek çıkar. Padişah sorar:
"Kızıl elma, Kızıl elma dersin, neresidir burası?" diye. Gariban korkarak; "Herkes bağırır Padişahım, ben de bağırdım." der.
Padişah öfkeyle tekrar sorar: "Neye bağırdığını sormam, kızıl elma neresidir? onu söyle" der. Garip, tereddütsüz cevap verir:
"Padişahımızın bizi götüreceği yer!"
"-Orası neresi?"
"Padişahımız bilir" diye yanıtlar.

İkinci kişi de suali yine,
"Önümüze düşüp, bizi götüreceğin yer padişahım!"
"-Orası neresi?"
"Sen bilirsin padişahım." diye yanıtlar.

Üçüncü kişiye sorulur:
"Atınızın gittiği yer padişahım!"
"-Orası neresi?"
"Neresi olduğunu ancak padişahım bilir." der.

Üçünün cevabında da bir fark yoktur ve padişah bu cevaplardan memnun olarak herbirine hediyeler verir. Sonra Padişah, "Gördünüz ya der, Kızıl Elma benim gitmek istediğim yer işte, Hakk'ın beni
göndereceği yer!

Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,

Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!!

Bozkurtlar ordusu geçti hücuma

Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!!

Suriye’de Kızıl Elmaya koşan askerimizin Mevla yardımcısı olsun…