Bu sabah içimde derin bir düşünce ile uyandım. Ben kimim?

Kim olduğum, yaşım, cinsiyetim, nerede yaşadığım bile umurumda değil aslında. İçimde bir yerlerde hayatın sadece yaşlandığım bir yer olmasını istemiyorum.

Dünyanın en zengin yeri; keşfedilmemiş düşünceler, icat edilmemiş icatlar, söylenmemiş şarkılar, yazılmamış kitaplar ve bunlara engel olacak tek şey kişinin mezarlıkta olması değil mi?

Hayatı baştan yaşamak diye bir şey yok, içerisinde olduğumuz an gerçekten çok değerli. İçinde olmalıyız, yaşamalıyız; aldığımız nefesi bile doya doya hissetmeliyiz.

Bu dünyada yapılması mümkün gözükmeyen her şey yapıldı, yapılacakta. Uçak sadece 100 yıldır var, hayatımızı rehin alan; internet, bilişim sistemleriyse sadece 50 yıldır var.

Hayatlarımızı farkında olmadan ipotek ediyoruz, düşüncelerimizin ve duygularımızın farkında bile değiliz; ne için yaşadığımızı, ne uğruna kendimizi görmezden geldiğimizi bilmiyoruz bile.

Helen Keller'a sormuşlar; "Kör doğmaktan daha kötü ne olabilir?" O da, "Görme yetisiyle doğup etrafındakileri görememek çok daha kötü olur" demiş.

Biz gözleri gören; körler topluluğuyuz. Neden dünyada savaş var?

Herkes size akıl verir, size hayatınızı

Biz gözleri gören; körler topluluğuyuz. Neden dünyada savaş var?

Herkes size akıl verir, size hayatınızı yönlendirmek için akıllar verir. İnsanlar hayır, olmaz; imkansız dediklerinde ben onları dinleyecek miyim? Tabi ki hayır.

Birilerine özenmeyi bırakın, ortalama bir insan 25 yaşında ölüyor ama 75 yaşında gömülüyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Bir düşünün derim.

Hayatımı sorguluyorum, her sabah uyandığımda kendime yeni yollar üretiyorum; evet bana da çok zor olacak dediler, belki öncesinde defalarca başarısız oldum. Hor görüldüm, hayallerimle dalga geçtiler.

Ama ben yüzüme kapılar kapandı diye kendimden ve hayallerimden hiç vazgeçmedim, benim herkesten bir farkım var… Ben kendimi tanıyorum ve hayallerim için yaşıyorum.

Toplumun biçtiği ve çizdiği yolda değil, kendi yarattığım yeni yollarda yürüyeceğim. Bazı anlar gelecek; ‘neden bunu yapıyorum ki?’ diyeceksin.

İşte tam olarak tüm bu zorluklara meydan okuduğun an kazanan olacaksın. Hayatımda gördüğüm en korkaklar; hayallerinden vazgeçenlerdir…

Hayallerine giden yolu yaratmazsan; toplumun sana biçtiği rolü yaşarsın ve bu da insanoğlunu asla mutlu etmez. Harekete geçmek için neyi bekliyorsun ?

Kendini anlamak ve her şeyden önce tanımak için.. Uyan ve ayağa kalk, bu yazıyı okuduğun andan itibaren geçmişin kirli raflarını kaldır at.

Bir ordu dolusu ses; bu uyanışı uykuya tekrar yatırman için haykırıyor, çünkü ne toplum ne de dünya insanoğlunun hayallerini düşünmez.

Ayaklarını yere koy ve arkana tek bir an bile bakma, her gün doğru yol ve rahat yol arasında kalan düşünceler arasında boğulmaktan vazgeç.

Kim olduğunu anla, tıpkı benim anladığım gibi. Bir başkasının düşüncesiyle ve sana biçtikleriyle ömür yaşanmaz.

Haydi, hayallerin için mücadeleye başla ve hiçbir şey için geç olmadığını idrak et. Yarın her şey için çok geç olabilir.

Kimsin sen?

Sevgilerimle, hoşçakalın.