Dava, fikir, inanç, düşünce ve ideoloji birbirine yakın kavramlardır.

Belli bir inancı ve fikri savunan ve o fikri yaymaya çalışanların, yaymaya çalıştıkları bir düşünce; o insanların davası oluyor. Herkesin kendi doğruları vardır, uğruna savaştıkları ve inandıkları..

Bir köprü gibi sırtında taşırsın hayatı, acında sevginde yanındadır. Bu yolda insana yakışan en yüce kavram adalettir. Olaylara ve bireylere yaklaşırken adil olmanın verdiği o yüce haz hep yanında olmalı.

Ama ne hazindir ki bu dava kavramı çok sulandırıldı ileri gidil ki olayın aslı asli mecrasından çıktı. Kendini boy aynasında görmeyenler; insanları mercekle gözlüyorlar.

Savunduğun bir dava varsa önce kendin o davanın adamı olmalısın, eğilip bükülmeden.. Dava adamı olmak sıradan bir söylem değildir. Artık çıkarları için de bir araya gelenler bu kavramı kullanır oldu.

Bana dokunmayan yılanlar cirit atsın mantığıyla dava adamı olunmaz, inandığın ve uğrunda bükülmeyeceğin olaylar için yaşamalısın.

Tek bir günüm yoktur ki menfaatlerim için eğilip, büküldüğüm. Yeri geldiğinde babamın bile karşısına dikilip doğru bildiğimi savunmuşumdur. Her birey inandığı doğrular için yaşar.

Adalet kıpırdamamalı, yoksa terazi bir tarafa yatar ve karar adil olmaz… demişler. Ne terazi şaşsın, ne ayna kör olsun misali.

Örnekler çoğaltılabilir tabi ki, yanlış hesaplar Bağdat’tan döner ve Bağdat uzak değil.

Kişisel menfaatlerin üzerine dava kurulmaz. Ne halt ederseniz edin ama dava adı altında, kişisel menfaatlerinize yöneltmeyin çevrenizi.

Kötüler karşısındakini çiğner, aldatır... Bunun sonunda da üzülmezler ama iyi insanlar öyle mi? vicdan, merhamet, cömertlik, affetmek gibi bu devirde beş para etmeyen özellikler yüzünden mutsuz olurlar ve bunu bile bile iyi olmaya devam ederler.

Bu yüzden iyi olmak zor ve asil olandır.

Kimseyi incitmeden, kırmadan yaşamaya çalışmak çok zor.

İnsan olmak başlı başına bir şey, önüne iyiyi koyduğumuzda milyon bilinmeyenli bir denklem ile baş başa kalınıyor.

En büyük hayat motivasyonlarımdan biridir. İyi bir insan mıyım bilmiyorum ama en azından kötü olmadığımı düşünmek, vicdanın rahat olması çok iyi hissettiriyor.

Çünkü insan herkesi kandırıyor da, başını yastığa koyduğunda bir kendini kandıramıyor. Kendine dürüst olmak, olabilmek ve kendinle yaşayabilmek en büyük gerçeğin bu hayatta.

Sormazlar mı insana kaç tane yetimin başını okşadın, kaç tane sokak hayvanını doyurdun, kaç tane haksızlığa hiçbir çıkarın yokken ses çıkardın diye?

Ah ah; dava dava diye mırıldanıp; kendi hayatlarınızı menfaat dünyasına çevirmişsiniz..

İyi olmak diyorum hani, kötü olmamak değil, nötr kalmak hiç değil. sahip olmadığımız sıfatlara sahipmiş gibi sarılıp da o ödlek vicdanlarımıza pansuman yapmasak keşke. Kimsecikler ayna tutmasa bile size, gece yalnız başınıza kaldığınızda seyrettiğiniz o tavan var ya, iyi olmadığınızı haykırıyor aslında suratınıza suratınıza.

Taktığınız maskelerle etrafınızı kandırmak kolay, her gece o maskeleri çıkarırken kanıyor ya vicdanınız, kabukları kopuyor da görünüyor ya yaranız; siz de biliyorsunuz aslında kim olmadığınızı. Sonrası aynı döngü işte, BİR DEMET TİYATRO misali…

Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün.

Sevgilerimle, hoşçakalın.