‘’Bu yüzünün hali ne? Ne oldu? Biz seni okula yolluyoruz sen neler yapıyorsun? Of, ne yaptım ne ettim de sen böyle bir çocuk oldun? Halbuki babanla seni böyle mi yetiştirdik? Seni şu okula bile verirken en az elli tane okul gezdik ve öğretmen araştırdık ama senin yaptığına bak! Serseri gibi kavga edip gelmişsin. Yakan ortada yok, yüzün de çizikler var, önlüğün yırtılmış. Ah be oğlum biz seni adam ol diye okula yolluyoruz sen de kavga edip eve geliyorsun. Çabuk banyoya git. Çıkar üstünü başını, yıka elini yüzünü bir de öyle bakayım bir şeyin var mı diye. İyice temizlen, ağrıyan bir yerin olursa söyle. Bende bu arada babanı arayacağım ona söyleyeceğim. Hiç babamı arama deme sakın. Bunun elbet cezası olacak küçük bey, doğru banyoya marş marş!’’

Çocuk banyodan çıkmıştır ve annesinin yanına gelmiştir. Annesi çocuğu sanki görmemiş ya da sanki hiç orada değilmişçesine bir tepki vererek konuşmaya başlar:

‘’Çıktın mı bakayım banyodan? Gel başına bakayım, çiziklerine, yaralarına bakayım.’’ Kafada bir yara var mı diye bakılırken anne o sırada hem bit hem de kepek kontrolü de yapmaktadır. Bu araştırmasını yaparken konuşmaya devam eder. Büyük an o andır. Çocuğa verilecek ceza açıklanacaktır: ‘’Sen yıkanırken ben babanla konuştum. Durumunu anlattım ve çok sinirlendi. Ceza olarak iki hafta boyunca sadece okula gitmek için evden çıkacaksın. Onun haricinde sokağa çıkıp top oynamak yok! Hatta seni bakkala bile göndermeyeceğiz. Otur evde çek cezanı.’’

Anne bu sözün bile çocuğu korkuttuğunu düşünür. Çocuk itiraz eder. Bazen ağlar bazen sinirlenir evde bir yerlere ya da odasına kaçar. Akşam olunca babası eve gelir. Önce anneyle sessizce konuşurlar. Sonrasında sofrayı kurmaya yardım etmesi için çocuğa seslenilir. Aslında sofrayı kurmak bahane, onu saklandığı yerden çıkarmak şahane. Çocuk üfleye püfleye bulunduğu yerden çıkar. Yüzü asık şekilde sofrayı kurmaya yardım eder. Sofraya oturulur. Yemek yenmeye başlandığı anda baba söze başlar.

‘’Oğlum, kavga etmişsin bugün. Sana nedenini sormayacağım. Sadece bana şunu söyle sana vereceğimiz cezayı hak ettin mi hak etmedin mi?’’ Babanın bu sözü anneyi şaşırtır. Yüzünü kırıştırarak babaya bakar ama baba ona sakin ol gibilerinden bir hareket yapar. Çocuk kavganın çıkış nedenini anlatır. Kalemini aldıklarından ve onunla dalga geçtiklerinden dolayı kendini üç kişinin kucağına atmıştır. Bu kavganın neden çıktığını bilmeyen diğer öğrenciler de kavgaya atlamış. Ortalık tam bir kargaşa ve karmaşa şekline gelmiş. Kimin kimle kavga ettiği veya kimin kime vurduğu belli değilmiş. Babası oğlunu dinledikten sonra tekrar söz alır: ‘’Oğlum bak, hakkını her zaman savun ama şiddete başvurma. Şiddet en son hatta hiç kullanılmaması gereken bir alternatiftir. Sen olabildiğince sözlerinle, aklınla, mantığınla bu tip meseleleri hallet tamam mı? Cezanı da karmaşa olduğundan dolayı üç güne indiriyorum. Üç gün odanda otur bir de kitap oku soru soracağım, tamam mı?’’

Anne bu konuşmayı beğenmemiştir. Sinirini belli etmemek için bitirdiği tabağı mutfağa götürür. O sırada baba oğluna bakar: ‘’Çok dayak yememiş gibisin sen de bir şeyler yaptın mı bakayım?’’

‘’Ne diyorsun sen baba? Bana ne bakıyorsun sen bir de onları gör!’’