“ İstanbul’a ihanet ettik!” sözü samimi ise, bu ülkeyi 17 yıldır tek başına Yönetenler şimdi O samimiyeti,” Kanal İstanbul Projesi!”’ne göstermeli.

Öyle bir samimiyeti görebileceğimizi hiç sanmıyorum. İstanbul BBB Ekrem İmamoğlu’nun kösteklendiğini, tüm dünya gibi, görüyoruz.

AK Parti hala 800 bin oy farkı neden oldu göremiyor. Şu gün, İstanbul veya ülkenin herhangi bir yerinde seçim yenilense belki GÖRÜR?

“ AKP gitti gidiyor.” diyenlere dellenilmesin; ama gelecek görülebilsin!

***

İstanbul’a ihanet ettik, samimiyetini açıp, sözü Sakarya İhaneti’ne getireyim!

İstanbul’da, Özallı zamanlarda başlayan ihanet, son 17-25 yılın yıkımlarıdır.

İstanbul imarı bugün, doğuda Kocaeli Kartepe ilçesine; batıda Tekirdağ ötelerine geçti.

E.5’ten İstanbul’a giderken, meşhur Başıbüyük semtine gelip, oralarda PTT tabelasını görünce, Göztepe’nin oralarda,“ Oh, İstanbul’a geldik!” derdik.

Bugün İzmit’i (geçebilirsen?) geçiyorsun; Adapazarı’na daha yakın olan Kocaeli Özdilek civarında İstanbul bitiyor.

***

Gelişmiş dünya şehirleri, Şehircilik Bilimi öncülüğünde gelişmiştir. Bunun ilk adımı da,” Bakabileceğin kadar çocuk yap!” gibi bir şeydir.

Gelişmiş şehirlerin imarlarını Ucu Açık olamaz! O şehirde yaşayabilecek nüfusun azami-asgari sayısı da bellidir.

Şehir, ilçe, köy nüfusları vilayetlerin imar arazilerini belirleyen kriterlerdir. Hiçbir şehir taşıyamayacağı kadar nüfusla sağlıklı gelişemez.

Sakarya’daki yaşamı yıkan ilk etken; Kanal İstanbul gibi toprak yağmalarıdır. “ Güneş çarığı, çarık da ayağı sıkar!” yola gidemezsin!

***

Sakarya; toprakları ve sanayisi ile hayatını yüzde yüz kendi ürettikleri ile yaşayan; ürettiklerini dışa satarak gelişen, büyüyen şehirdi.

Kandıra Bezi mesela? İpekçilik-İpek böceği fabrikası, Kiremit, sandalye, künk-büz yapımı;.. Deri fabrikaları…

Kabağı, patatesi, tüm tarımı; Süt ve Süt Ürünleri; peynir, yoğurt, tereyağı, tavuk-yumurta, et… İstanbul doymaz müşterimizdi. Ya bugün?

Kazımpaşa meydanındaki meydanda malum renkli gazozlar, bisküviler, çikolatalar… İyi ki Manda Yoğurdunu Köfteci Erdoğan’da bulurum…

Köylü, kasabalı, şehirli; Sakarya’da sanki yerel esnaf yok; herkes çarşıda, AVM’de yabancı marka ayakkabı, gömlek pantol, gözlük için Para harcar!

Buraya nasıl getirildik?

***

Üreten, kazanan, kendine yeten bağımsız, güvenli-varlıklı Sakarya’dan; tüketen, kaybeden, dışarıdan satın almaya muhtaç Sakarya’ya nasıl geldik?

Nüfusumuz 150-200 bindi; Avrupa Birliği Üyesi olmaya özendik. Eğitimli nüfus oranı ilk aranan şarttı. Yoldan geçene diploma dağıttık; eğitim oranı zirve oldu.

“ Köyde yaşayan nüfus fazla, AB öyle istemiyor!” dendi; Şehre göçü zorladık. “ İnşaat sektörü bilmem kaç yüz sektörün ekmek kapısı.” gibi doğru da vardı.

Şehir dışına akıl almaz ölçüde büyüyüverdik? Köyler boşaldı; köylü yok.. Artık üreten, satan, kazanan yok; herkes tüketici, para harcayan, işsizleriz!

Adapazarı nerede biterdi, yazayım, O yeter: Doğusu şu günkü Adapazarı Kaymakamlığı’nın orada; batısı Adapazarı İmam Hatip Lisesi’nin orada biterdi.

Kuzeyi Şeker Fabrikasında, güneyi Patates Hali’nde…Adapazarı şimdi nerde biter?

***

“ Geleceğin Sakarya Projesi ?” yapılıyor; gören, bilen şehirli var mı?

Hiç kontrolsüz büyüyen nüfusla, bize dayatılan İmar ve İnşaat Sektörü o kadar hızla gelişti ki, şimdi şehir Adapazarı’nı kuşaklayan dağları bile aştı…

Şu gerçektir, “ İnşaat sektörü yüzlerce sektöre hayat veren ekmek kapısıdır.”

Amaaa…“ Herkes İnşaat Müteahhidi olamaz. Her arazi imara açılamaz! Bu şehir en çok şu kadar nüfusu taşır! O nüfusa da şu kadar imar yeter.” diyen YOK.

Konut piyasası doydu, yıkıldık. “ Üret, dışarıya sat, kazan Sakarya!” denmedi; “ Tüket, parayı dışa harca, dışa muhtaç ol Sakaryalı!” denmiş gibi.

Sokakları yürünemeyen şehir olundu.

Kanal İstanbul ne alaka? “ Güneş çarığı, çarık da ayağı sıkar!” Kendini koru Sakarya ! Sakarya’nın da topraklarından İstanbul yıkımının devamı geçecek!