Bu ülkede muhalefetin işi gerçekten çok zor…

Bir yandan vatandaşların demokratik haklarını kullanmalarını, her türlü demokratik sürece dahil ve müdahil olmalarını sağlamaya çalışıyor öbür yandan da mütemadiyen ‘bunlar gitmez, gitse de yerine kim gelecek, bu ülkede siyaset bitmiştir, boşuna uğraşma, sen bak çorbana, sen mi kurtaracan memleketi’ diyen umutsuz insanları motive etmeye çabalıyorsunuz,

Bütün bunlar, iktidarın icraatları ve algı operasyonlarının bir sonucu olarak, ‘öğrenilmiş çaresizliğin’ birey ve toplum üzerindeki etkisinin epey arttığını gösteriyor.

Şu kayıp 128 milyar Dolar olayı ve halkın tepkisi de öğrenilmiş çaresizliğin’ ülkemizdeki zirve yapmış halinden başka bir şey değil…

Unutanlar için; neydi o ‘öğrenilmiş çaresizlik’ bir hatırlayalım;

Bir sosyal deney gereği, içinde beş maymunun bulunduğu kafesin tepesine muzlar asılır.

Altına da uygun mesafede bir sehpa veya merdiven vardır…

Ortam uygundur ama maymunlar muzları yemek için hamle yaptıkça üzerlerine tazyikli su sıkılır.

Zamanla maymunlar hamle yapmayı bırakıp bakıcılarının lütfettiği dandik yiyeceklerle karınlarını doyurmaya alışırlar.

Bir süre sonra kafesteki maymunlardan birisi yeni bir maymun ile değiştirilir.

Kafesin yeni misafiri içinden ’yahu tepede muzlar asılı, bu dangalaklarda oturmuşlar seyrediyorlar’ diye muzlara hamle yapınca diğer maymunlar tarafından tekme tokat engellenir.

Her maymun değiştiğinde önceki maymunlar geleni pataklarlar ve bu böyle sürer gider.

Artık maymunların muza ulaşmalarını engellemek için dışarıdan müdahaleye ve masrafa gerek kalmamıştır.

Artık maymunların tepesine asker/polis/bakıcı/bekçi koymanın bir gereği kalmamıştır.

Hamle yapsalar da başaramayacakları, hiçbir şeyin değişmeyeceği ve boş yere zarar görecekleri duygusu aşılanmıştır maymunların kafasına.

Artık maymunlar, çaresizliği öğrenmişlerdir.

Maymunlar ve köpekler üzerinde etkili olan bu deney, zamanla çeşitli versiyonlarıyla insanlar ve insan toplulukları üzerinde denendi.

Toplum mühendisleri, kolektif şuurumuzu ve milli hafızamızı dumura uğratmak için öğrenilmiş çaresizlik olgusunu kullandılar.

Ve başardılar…

Kararlarımızı öğretilmiş çaresizliğimiz belirliyor artık…

Haklarımız ve haksızlıklara uğramamızla ilgili tepkilerimizi…

Kime oy vereceğimizi veya vermeyeceğimizi…

Hangi sendikaya üye olacağımızı ve olmayacağımızı…

Hükümete yani hortumu elinde tutan güce karşı nasıl davranacağımızı…

Velhasıl, hayatın hemen her alanında tercihlerimizi öğretilmiş çaresizliğimiz belirliyor.

Bu birazda aldığımız eğitimle desteklendiği içindir ki çevremiz ‘yapamayız, başaramayız, ulaşamayız, beceremeyiz’ diyen insanlarla dolu.

En kötüsü de, mücadele etmeyi geçtim, mücadele edenlere ayak bağı olmaları…

Şimdi, şu kayıp 128 milyar Dolar olayı da böyle maalesef…

Kafesteki maymun sensin sevgili kardeşim!

O tepede asılı duran muzlar da senin devletinin bizzat sana hizmet etmek için, sana daha güzel bir hayat sunmak için, senin maaşını ödemek için biriktirdiği ve içinde senin hakkın olan bir hazine…

Ama yöneticiler öyle bir düzen kurmuşlar ve seni de buna alet etmişler ki, senin olana seni dokundurtmuyorlar da maaş yerine ve maaşını artırmak yerine sana örneğin bedava patates/soğan dağıtıyorlar gibi düşün…

Sen de maşallah çabuk alışmışsın bu duruma ki, mücadele etmeyi bırakıyor daha kötüsü de mücadele edenlere saldırıyorsun tıpkı toplumun bir kesiminin CHP ve sair muhaliflere saldırdığı gibi…

Sevgili kardeşim! CHP senin sandıkta verdiğin görevi yerine getirme adına, senin hakkını hukukunu korumak için soruyor; 128 milyar Dolar nerede?

Yani CHP, sana verilmeyen ve sonra ortalıktan kaybolan kafesteki muzların hesabını soruyor.

Peki, sana ne oluyor da canım kardeşim, muzların hesabını soracağına, muzların hesabını sorana destek vereceğine, köstek olmayı geçtim; saldırıyorsun yahu…

Tamam, maymunlar ve daha sonradan köpekler üzerinde etkili olan bir takım deneyler yapıldı, onlara çaresizlik öğretildi de; kardeşim sen insansın insan…