Adapazarı Türkiye’nin minyatürüdür.

Bu şehirde insana sorarlar:

       -Sen nerelisin?
       -Burada doğmuşum; ama, babam Yenipazar’dan gelmiş.

-Peki, sen?

-Adapazarı’na Priştine’den gelmişiz, ben Serdivanlıyım.

-Ya sen?

-Annem Düzceli, babam Adapazarlı, büyükbabam Batum’da doğmuş.

-Sen?

-Sofya’da doğdum, bizimkiler Jivkov’dan kaçınca Türkiye’ye göçüp Ferizli’ye yerleşmişler.

-Sen?

-Annem Tatar Türklerinden, babam yerli, bize Manav derler…

-Dedelerim İşkodralı olduğumuzu söylerler, ben gözlerimi Adapazarı Yenicami’de  açtım…

-Sen?..

-Dedemin babası Rus sürgünüyle Abhazya’dan gelmiş, doğma büyüme Kayalar Köyündenim…

-Sen?..

-Osmanlı eyaleti Şam düşünce atalarım buraya göçmüş, ben Adapazarlıyım…

-Sen?

-Karapürçek’te doğdum, bizim soyumuz Irak Kerkük’e dayanıyormuş…

-Sen?

-Bize Kınalı Muhaciri derler, eski Yugoslavya’dan kalkıp önce Bursa’ya sonra Adapazarı’na gelmişiz..

-Sen?

-Babam Karadenizli, annem Selanik göçmeni…

Göçmenlik mesleğimiz değil mi?

Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan, Ön Asya’dan, Ortadoğu’dan, Arap Yarımadası’ndan!

Ne serüven!

***

Göç serüvenimiz bitmemiş ki?

Hangi birimizin Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, İsviçre Avusturya, ABD’de, kısaca dışarıda akrabası yok?

Dışişleri Bakanlığı verilerine göre yurtdışında 5 milyon Türk yaşıyor.

Dışarıda 5 milyon gurbetçi, Anadolu’da 5 milyon ev ve aile demektir.

Evlerimizin çatısına gurbet kuşu tünemiş?

***

Göç bu kadarla da kalmamış.

Bir de iç göç var.

Karadeniz’den, İç Anadolu’dan, Doğu ve Güneydoğu bölgesinden…

Sakarya’da hemşehri dernekleri kadar bol ne var?

Kimse tedirgin olmasın, hayatımız göçle başlamış, göçle sürüyor.

Ne var ki göçmek var, göçmek var…

 

***

 

İçinden geçtiğimiz ateşten günlere bakın.

Bir yandan her gün şehit haberleriyle yanıp tutuşuyoruz; öte yandan terör karşısında biriken öfkemizin sokağa taşma biçiminden kaygı duyuyoruz.

Osmanlı İmparatorluğu geçen yüz yıl içinde, yıkana yıkana çeken fanila gibi savaştan savaşa daraldıkça, sınırları içinde yaşayan topluluklar olarak elde kalan son vatan toprağı Anadolu’ya göçmüşüz...

El birliğiyle yedi düvele karşı bağımsızlık savaşı vermişiz…

Bağımsız bir ülke kurmayı başarmışız…

Ulus devlet inşa edebilmişiz…

Peki, bugün yaşadıklarımız ne?

Kardeş kavgası!

Biz Türkler kendi kendimizle övünmesini biliriz de bir de kendimize sormasını bilsek:

-Bu gidişle kendi elimizle güzelim ülkemiz başımıza göçmez mi?

Kafayı mı yedik!