KIZILAY’dan tekzip kısmen de bilgilendirme babından bir açıklama geldi.

Önce onu paylaşalım ki hak yerini bulsun;

“Sayın Erol Afşar,

Malumlarınız olduğu üzere, son günlerde belirli çevreler tarafından ülkemizin en büyük, dünyanın ise sayılı insani yardım örgütlerinden olan Türk Kızılay’a yönelik maksatlı bir karalama kampanyası yürütülmektedir.

Şeffaflığı ve hesap verebilirliği ana ilkelerinden biri haline getirmiş olan Kızılay’a yönelik eleştirilerin bir bölümünün karalama maksatlı ve iftira niteliğinde olduğu açıktır. Önemli bir bölümünün ise Kızılay’a yönelik bilgi eksikliğinden kaynaklandığı görülmektedir. Kamuoyunu bilgilendirmek için hazırlanan ve eklerde sizlere de takdim edilen çalışmalarla, Kızılay’a yönelik bilgi eksikliğini gidermeyi amaçladık.

Eklerde, iddialara ilişkin soru ve yanıtları, 2015 - 2019 Bağış Değerlendirme Raporunu ve Bağımsız Denetçi Raporunu sizlere sunmak isterim. Ayrıca konuyla ilgili hazırlanan videoya da buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Her şeyden önce bilinmelidir ki Kızılay, tüm milletimizin büyük bir hassasiyetle üzerine titrediği, köklü bir geçmiş ve geleneğe sahip, milletin en temiz değerlerini temsil eden kıymetli bir kurumumuzdur. Kurumumuz hakkında ortaya atılan iddiaların ve yapılan yorumların bu itibarla değerlendirilmesi gerektiğini dikkatlerinize arz eder, Kızılay’a verdiğiniz kıymet ve destek için teşekkürlerimizi sunarız.

Dr. Kerem Kınık, Genel Başkan”

Yazıyı okudum, eklerini inceledim videoyu da seyrettim.

Yazdıklarımdan pişmanlık duymak şöyle dursun, az bile yazdığımı fark ettim.

Önce şu kıssayı paylaşıp, hissesini kerem Kınık’a hediye edeyim;

Çölde devesi üzerinde seyahat etmekte olan bir Arap, kumların üzerinde yatmakta olan bir adam görür. Telaş içinde devesini o yana doğru sürer ve adamın yanına geldiğinde devesinden inip adama yaklaşırken yerde yatan adam birden yerden fırlar, deveden inen adama bir yumruk atıp koşar ve deveye binip deveyi çılgınca koşturmaya başlar.
Yediği yumrukla yere yığılan adam yattığı yerden devedeki adama bağırır; “Bu olayı sakın kimseye anlatmaaaaa!”
Devenin üzerindeki adam önce aldırmaz ama sonra kafasına takılır, deveyi durdurur ve geri dönüp bağırır; “Nedeeeen!”
Yumruk yiyen adam da cevaplar; “Eğer bunu anlatırsan bir daha hiç kimse kimseye çölde yardım etmez. İyilik ölüüüür!”

İşte, Kızılay ayyuka çıkan haltlarıyla bizdeki iyilik kavramını öldürdü.

İyilik öldü sayın Kınık, iyilik…

Ve bunu siz öldürdünüz, daha ne olsun?

Ama hakkını da yemeyelim, sayın Kınık da, yardımlarımızın üzerine kurulan tezgahın diğer tarafı gibi telefon açıp ana avrat düz de gidebilirdi.

Evet, böyle yaptı BAŞKENTGAZ’ın sahibi…

“Ben sana vereyim. Sen ENSAR'a yolla. O da TÜRKEN’e postalasın. Bu dolambaçlı yola niçin gerek duydular? Kızılay, getir götürücü, indirmeci, torbacı, takkeci, peçe örtücü, çarşafçı niçin yapıldı?” diye soran gazeteciye Başkentgaz’ın sahibi telefon açıp, “niye yazıyorsun” diyerek küfürler etti.

Amma artık öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, birisi de çıkıp Kızılay başkanına istifa et demiyor, gaz şirketi sahibine “niçin küfür ediyorsun” diye sormuyor.

Kimse gereğini yapmıyor.

Gereği ne? Alacaksın Kızılay başkanının ifadesini, inceleyeceksin gelirini giderini, gerisi çorap söküğü gibi gelir.

Gelir amma ucu kime dokunur? İşte sıkıntı burada…

Necati Doğru’nun dediği gibi; Kızılay'a yapılan bağışların tamamı vergi matrahından indirilebilir. Ensar ve TÜRGEV gibi vergi muafiyeti tanınmış vakıflara yapılan bağışın ise sadece yüzde 5'i vergi matrahından düşülüyor. Mali tabloları bilmiyoruz.

Belediyenin malı iken özelleştirme yoluyla özel ellere geçen Başkentgaz şirketinin, 2017 yılı kurum kazancından Ensar ve benzeri vakıflara yapabileceği yüzde 5'lik bağış limiti dolmuş muydu? Bunun için mi Kızılay, takkeci, çarşafçı, kuryeci yapıldı?

Maliye Bakanı biliyor.

O Maliye Bakanı! Bilmesi gerekir. Kaçırılan kuş değil. Vergi.

Amerika'ya giden milyon dolarların yolculuğu ise tam belli değil. 7 milyon 925 bin doların Amerika'ya gidinceye kadar başına neler geldi?

Onu da bilmiyoruz.

TÜRKEN defterlerinde 7 milyon 925 bin doların geldiğini gösteren bir kayıt yok. Ayrıca, Kızılay'ı kurye yapıp yollanan ve vergi matrahından düşülen paralarla Amerika'da yurt yaptırmanın ne derecede yasal olduğunu da bilmiyoruz.

Maliye Bakanı! Hepsini biliyor. Bilmesi gerekir. O Maliye Bakanı. Susuyor!”

Ama küfrü yiyen Saygı Öztürk ve yine okkalı birer küfrü hak eden gazetecilerden Yılmaz Polat, Murat Ağırel, Çelal Eren Çelik ve belgeleriyle yazdılar;

TÜRKEN, Amerika'da ENSAR ve TÜRGEV tarafından kuruldu. Genel Başkanı Halil Mutlu idi. Halil Mutlu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dayısının oğlu. Bugünkü başkanı Behram Turan, Rizeli. Yönetim Kurulu üyesi İbrahim Bacacı, aynı zamanda ENSAR’ın da yönetim kurulu üyesi. Genel Sekreteri Haluk Gani, Bilal Erdoğan'ın okul arkadaşı. Saymanı Memiş Yetim de Rizeli. Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın akrabası Ahmet Bayraktutar da yönetim kurulu üyesi. Cumhurbaşkanı'nın kızı ve Maliye Bakanı'nın eşi Esra Albayrak da yönetim kurulu üyesi.

TÜRKEN, dünyanın en pahalı ve lüks mahallesi Newyork Manhattan’da 15.5 milyon dolara bir bina satın aldı. ABD'de 11 yurt binası işletiyor. Tek kişilik odaları 1300, çift kişilik odaları 800 dolardan öğrencilere kiralıyor.

TÜRKEN Vakfı, rahmetli boksör Muhammed Ali'nin Michigan'da nehir kıyısında 328 dönüm arazisi olan çiftliğini de satın aldı.”

Yani bizim bağışlar, bu yapı sayesinde kuş olup ABD’ye gitti.

Karşılığında bizden istenen de yazmayın, konuşmayın. Yoksa!!!

Kerem Kınık en azından küfür aşamasına gelmemiş. Bilgilendirmeye çalışıyor ama ortaya koydukları bilgiden ziyade çalınan minareye kılıf uydurmaktan ibaret…

Yine de teşekkür ederiz…