Zor olan adil olmak, adaletli olmaktır. Hukuk tek başına ADALET demek değildir.Yasalar adilse ve herkese eşit uygulanıyorsa o zaman ADALET den bahsedilebilir.Benzer durum DEMOKRASİ için de geçerlidir.Bir ülkenin isminde CUMHURİYET veya DEMOKRASİ olması o ülkenin hür ve demokrat olduğunu göstermez.Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti buna en iyi örnektir.Kanunların ADİL,DEMOKRASİNİN gerçek olması lazım.Ancak öyle bir ülkede insanlar kendilerini güvende hissederler.

Gelelim bizim Ülkemize. TBMM dolayısıyla iktidar nasıl oluşuyor?Seçimlerle.TBMM nin teşekkül ve işleyiş tarzın da yanlışlıklar varsa gerisi hikayedir.Bu tip hikayelerin sonu da hep hüsranla biter.Milletvekili listelerini genel başkanların yaptığı,yüzde on gibi barajların bulunduğu,temsilde adalet değil, yönetimde istikrar anlayışıyla, adalet den vazgeçilen  ,propaganda çalışmalarında eşitlik olmayan bir şekilde teşekkül ediyor, koskoca TBMM.Peki nasıl işliyor?Bizim sistemimiz komisyon ağırlıklıdır.Hükümet den gelen kanun tasarıları ile milletvekillerinin hazırladığı kanun teklifleri önce ilgili komisyonlar da görüşülüp,daha sonra kanunlaşmak üzere Genel Kurula iner.Komisyonlar iktidar partisine veya partilerine en az bir fazla üye vermek esassıyla kurulur.Dolayısıyla komisyonlarda muhalefetin yapacağı bir şey yoktur.Genel Kurulda çoğunluk iktidar da olduğu için oradan da  tasarı veya teklifler çoğunlukla otomatik olarak geçer.Yani bizim yönetim tarzımız daha çok LİDERMATİK ve OTOMATİK dir.Başkanlık sistemiyle de üzerine tuz biber ektik.Biz de milletvekilinin aslın da tek seçmeni vardır,o da Genel Başkanıdır.Meclisin de tek hakimi iktidar partisinin Genel Başkanıdır. Bu iktidar için de muhalefet için de böyledir.Genel Başkanlar partilerinde istedikleri kişiyi belediye başkanı adayı yaparlar,belediye meclis listelerine bile karışılar,beğenmedikleri il ve ilçe yönetimlerini görevden alırlar,bu mevkilere atamalar yaparlar.Bu  noktada sağ tandanslı partiler biraz olsuna anlayabiliyorum,onlar otoriteye yatkındırlar,anlayamadığım sosyal demokrat veya halkçı olduğunu iddia eden partilerdir.Bizdeki sistemde en demokratik seçim muhtar seçimidir.Adayın belirlenmesi dışında Devlet Başkanı seçimi de demokratik sayılabilir.

Bunları bu günlerde dile getirmemin bir sebebi var,başımıza iyi kötü ne geliyorsa bu sistem yüzünde geliyor.Birileri çıkıp her şey iyiye gidiyor diyor.Başkaları da kötü gittiğini iddia ediyor.

Evet doğru yapılan işler var.Bunların başında salgından dolayı hastalananların ücretsiz tedavisi gelmektedir.Aksamalara rağmen maske dağıtımının ücretsiz yapılması da doğrudur.İlaç ve ekipman tedariki ve hasta yatak sayımızın şimdilik yeterli olması da bu doğrular arasındadır.Sağlık ordumuzun tedavi yöntemleri de gösterdikleri başarı, gayret ve fedakarlıkları takdire şayandır.Ancak salgının yönetimi için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Türkiye de kanunla kurulmuş Sivil Toplum Kuruluşları,Meslek Odaları,Sendikalar gibi kuruluşlar var.Pandemi Kurullarında neden buların temsilcileri yer almadılar.Bu salgın yalnız sağlımızla ilgili sonuçlar vermedi.Ekonomimizi,sosyal psikolojimizi,eğitimimizi,kültürümüzü,geleceğimizi gibi bir çok şeyi etkiledi.Saha da olanları bu kurum ve kuruluşların temsilcileri inanın çok daha iyi bilir.İçlerinde çok kıymetli isimler var.İşlerini iyi bilen ülkelerini seven bu insanlardan neden yararlanma yoluna gidilmez.İllerdeki Pandemi kurullarında bu kuruluşların temsilcileri hatta muhtarlar derneğinin de bir temsilcisi olmasının büyük faydaları olur.

Günlük hayatımızdan bir çok örnek verebilirim.Kredi kartı ve kredi ertelemelerinde bankaların nasıl bir faiz uyguladığını,insanları ne yaparsan yap dedirtecek ,sistemi çökertecek  hale getirdiğinden,kredi taleplerine hangi zorluklar çıkarılarak,lanet olsun dedirttiğinden haberiniz var mı? Küçük esnafı denetleyip ceza kesmek kolaydır.İnternet alışverişiyle cirolarını ikiye üçe katlayan büyük marketlerin fiyatları ne kadar arttırdığını biliyormusunuz?Sayaç okumayan elektrik şirketlerinin ortalama yerine faturaları en az yüzde elli arttırdığından haberiniz var mı?Günlük kazancıyla  geçinen esnafın ödeyemediği  kirası nedeniyle,işyerinden olabileceği aklınıza geliyor mu?Sizin kayıtlarınıza geçmeyen milyonlarca muhtaç insan olduğunu size ancak muhtarlarımız anlatabilir.

Dünyadaki Bilim İnsanları,Ekonomistler son yüzyılın en büyük sağlık ve ekonomik kriziyle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor.Biz diyoruz ki  her şey iyi gidiyor, Dünya da birinciyiz.Yapmayın,imkanlarımız belli, kaynaklarımız kısıtlı.En büyük gücümüz insan kaynağımız,Vatan aşkımızdır, gelin bunlardan bütün insani zaaflarımızdan arınarak doğru yararlanlım.Bir ülkenin doğru yönetimi yalnız o ülkede yaşayanlar için değil bütün insanlık için gerekli.Gurur ve kibir şeytanın işidir.Bu nedenle biraz tevazu.

Bu arada fedakarca görev yapan Türk polis ve Jandarma teşkilatın da,belediye personelimizi ve toplu taşıma görevlilerini de unutmayalım.

Sağlıklı günler dileğiyle.