Hayat öyle güzel ki; hakkını verene ve yaşamasını bilene tarifsiz bir mutluluk! Her virajında kendini bulduğun bir macera. Düşsen de, kalksan da, cesaretin varsa; hayat elbet gülüyor sana! Hatta bazen, sanki aldıklarını geri vermek istercesine…

Sen yeter ki; doğru bildiğinden şaşma! Ama asla kırma, üzme ve ayıp etme. Sen nasıl ki umut ediyorsan dünyadan herkes ediyor, herkesin gökyüzünde taçlandırdığı bir umut ışığı her daim yanar.

Dilediğin gibi yaşamakta serbestsin ama yaşadığın her şeyden de sorumlu olduğunu unutma! Hayatının sonuna kadar bir ayıbı yaşamaktansa bir kez dur ve düşün! Her zaman temizle içini, süzgeçten geçir hayatını... Ama ne kız kendine, ne de kaç kendinden!

Pişmansan sevin, haklıysan da yaşadıkların için üzülme! Her şerde bir hayır vardır misali, hayatı avuçlarının içine alırsan ‘şükür’ her kapının anahtarıdır. Ama bil ki aldıkların değil, her zaman vereceklerin mutlu eder seni, çünkü her zaman en kötü şeyler yaşadıklarınla, en iyiler de ömrünle sınırlıdır... Yani ne kadar güzel bir hayat istiyorsan aslında her şey sana bağlı ama önce;

İNSAN OLACAKSIN!

Kul hakkına dikkat edeceksin, ne kendi hakkını yedireceksin ne de bir başkasının hakkına gireceksin.

Sözünün eri ve yüreği mangal gibi olacaksın... Haklıysan dimdik duracaksın! Elin armut toplamayacak ama kavgayı da en son çare bileceksin! Sözlerini yumruk gibi kullanacak ama en son söyleyeceğini de en baştan söylemeyeceksin! Dilin tartısı yok demeyecek, kalbini diline tartı yapacaksın, beynin adalet simgesini temsil edecek.

İnsanoğlu beşerdir, şaşarak yaşar, yaşayarak şaşar

Bu göreceli dünyada iyiyi kötüyü belirleyen bir davranışın arkasında yatan yegane şey niyet ve amaçtır. Sevgiyle yapılan hiç bir şey kötü değildir, ama egonun amaçlarına hizmet eden iyilik dahi, iyilik değil, en iyi şartlarda menfaat beslemektir.

Bilgeler iyi ve kötüyü ayırt etmezler, onlar her an'ın içinde tek doğru davranışı uygularlar.

Bu karşıtlar dünyasının sınırlarını aşmış olanlar için, karşıtlar yoktur. Tekliğin içinde gerçeğe hizmet eder ve ayrım yapmazlar, yapamazlar da. Bu tutumu günümüz insanı pek uygulayamasa da, en azından nefsini dizginlemeyi öğrenmek için daha duyarlı, kederlere daha az zemin sağlar.

Kederin tarlası olan egonun toprağı çürütüldüğünde, tohumları açmaz, susuz bırakıldığında, yok olur gider.

Mevlana ne demiş?

Kötülük yaptın mı kork, çünkü o bir tohumdur, Allah yeşertir karşına çıkartır. Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz, Şu tertemiz tarlaya başka tohum ekmeyiz biz.

Yine Mevlana’nın güzel bir sözüyle;

"Ne fark eder ki, kör insan için elmas da bir, cam da … Sana bakan kör ise SAKIN kendini camdan sanma! " Ne kadar derin ve güzel bir sözdür bu. İnsanın kendi değerinin farkında olmasının ne kadar önemli olduğunu çok keskin bir dille vurgulamıştır.

Aslında çok derin ve karmaşık olan insan olmak kavramının pek çok çarpıcı örnekle altı çizilebilir. Lakin yaşamın içinde dehşete düşüren, trajikomik, insan olan herkesin yüreğini burkan, içini acıtan o kadar çok olayı okuyor, izliyor, görüyor ve yaşıyoruz ki ben bu konuda bir örnekleme yapma ihtiyacı bile hissetmiyorum.

Son olarak maskesiz, doğal, açık, net, şeffaf, dürüst, kalbi örümcek ağları ile kaplanmamış, sevgi dolu, vicdan sahibi, merhametli insanların hayatımızdan hiç eksik olmamalarını temenni ediyorum.

Ve Allah kendini insan zanneden bütün insansı varlıklara da biraz akıl, fikir, vicdan nasip etsin, kalplerinde ki mühürleri kaldırsın ve onları gerçekten insan olma onuru ile taçlandırsın diyor ve susuyorum.

Ne olursan ol, önce insan ol.

Sevgilerimle, hoşçakalın..