En keskin silah ilimdir. Bu sebeple dinimiz ilme, okumaya ve öğrenmeye büyük değer vermiş; ilim tahsilini her Müslümana farz kılmıştır.

O kadar ki, insanlığa doğru yolu ve gerçek saadeti göstermek üzere indirilmiş olan Kur'ân-ı Kerîm'in ilk emri "İkra'!" (Oku!) olmuştur.

İnsan olmanın temel kuralı bu ilk emirden geçer, İnsan olgusunun içini doldurabilmek için her ne vasıfta ve her ne konuda olursa olsun Oku emrinin neticesinde doğacak ‘bilgi’ insanı doğruya götürür. Bilgi sahibi olmadan, araştırmadan İlim sahibi olmak mümkün değildir.

Yazar Cemalnur Sargut hanımefendinin dediği gibi; İlim nefsini bilmektir. Nefsini bilince de insan Allah’ını bilir. Marifet ise, şükretmek, sabretmek, razı olmaktır. Bu da amel kısmıdır.

Nefis, insandaki manadır. Tevazu gösterirse yücelir. Şayet kibirlenirse, aksine kıymeti azalır.

Nefise sahip çıkmak için cehaleti yenmek gerekir, “Cahile laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.” diyor atasözü. Deve ki nasıl hendekten atlayamayacaksa; cahilde kendince bir şeyler öğrenmeye kapamıştır kendini. Ömrünü kulaktan dolma bilgiler ile geçirir.

Peki ya toplumun büyük kısmı cahil olur ise ne olur?

Cehaletin hâkim olduğu topluluklarda, birlik yerini ayrışmalara, sevgi yerini kine, saygı hoyratlığa, hukuk güce, eğitim cahilliğe bırakır; gerçekleri söyleyen aydınlar mahkum olur, sahte vaatlerle ve duygusal cümlelerle milleti kandırıp gazını alanlar yükselir. Çünkü toplum kulaktan dolma bilgilere aç olduğu kadar, ilime; gözünü ve kulağını mühürlemiştir.

Cahil toplumlarda Dini, siyasi ve milli duygular, siyasetçiler için vatandaşın kalbini çalmaya aracı olarak görülür ve tüm değerler tahrip edilir.

Bir millet için en büyük talihsizlik, cahil insanlar tarafından yönetilmektir. Cahil kişiler tarafından yönetilen milletler; gerilemeye, çökmeye ve tüm değerlerini yitirmeye mahkumdur. Bu, kaçınılmaz sondur.

İlmin ve ilim öğrenmenin kıymeti hakkında Sevgili Peygamberimiz (asm)'in yüzlerce hadis-i şerifi arasında şu ne kadarda dikkat çekicidir;

‘’Dünyayı isteyen ilme sarılsın, ahireti isteyen ilme sarılsın; hem dünyayı, hem ahireti isteyen ilme sarılsın’’

Derler ki: "Âlim ol ki, ölmeyesin!" Çünkü insanlar ölür fakat âlimler eserleriyle, talebeleriyle, arkada bıraktıkları hizmetleriyle yaşarlar. Âlim olmak içinse; ilim sahibi olmak gerekir.

Ken’an-er Rifai Hazretlerine göre: İlme olan meyil insanı tasavvufa meyleder. Eğer yalnız bir tanesine meyil ettiriyorsa yetersizdir.

Cahil bir toplumu alın; en zengin, en ileri, en güçlü bir ülke sınırları içine yerleştirin; hiç şüphe yoktur ki günün birinde o ülke batacaktır. Eğitimli bir toplumu alın; hiç gelişmemiş yoksul ve verimsiz topraklar üstüne kurulu bir ülkeye yerleştirin; o ülke yükselecektir. Millet olarak yükselmenin yolu; eğitimdir.

Aksi durum toplumun çürümesine yol açar.

Toplumun yarısı yapılan hırsızlık ve yolsuzlukları olağan karşılıyorsa çürüme tamamlanmış demektir. Cahil kitleleri yönetirken din unsuru bilerek ön plana çıkarılmış gibi gözükebilir, ancak bütün bu ülkeler yozlaşarak bu duruma gelmişlerdir, dindarlaşarak değil.

Her şeye rağmen çağdaş, donanımlı, iyi yetişmiş ve yetişmekte olan bir hayli fazla genç nüfus var ülkemizde. Ne yazık ki tek umudumuzda onlar. Onun için ortadan ikiye bölündük ya. Hala umutlarını koruyanlar ve diğerleri…

Hz. Mevlana buyuruyor ki: ‘Karşıma fazıllar, âlimler, akiller ve çok bilen iyi düşünen kimseler gelsinler de onlara güzel, ince ve garip şeyler arz edeyim, diye tahsiller ettim ve ilimde türlü zahmetler çektim.’

Milleti yükseltecek olan; müteahhitleri zengin ederek betonlaşmak değil, millete eğitimi aşılamaktan ve bunun altyapısını sağlam temellerle atmaktan geçer.

‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.’ (Mustafa Kemal Atatürk)

Sevgilerimle, hoşçakalın..