Yolda yürürken sağına soluna bakıyordu. O sırada tam önüne bir kuş pisledi. Kafasını havaya kaldırsa da kuşu göremedi sanki görse ona bir şey yapabilecekmiş gibi. İstemsizce yukarı baktı ve sonra kafasını yere indirip pisliğin yanından geçip yürümeye devam etti. O sırada aklına ‘’İhtimal’’ kelimesi takıldı…’’Ya bu kuş kafasına pisleseydi?’’ o zaman her şey daha farklı olacaktı. Önce sinirlenecek, söylenmeye başlayacak. Daha sonra kafasını temizleyecek bir şey bulamayacağı için eve dönecekti. Bu da gittiği yere geç kalmasına hatta görüşeceği kişiyi bekletmesine sebep olacaktı. İhtimaller dünyasının birer piyonu olduğunu o an anladı.

İhtimaller dünyasında yaşıyordu. Bu duruma kimileri kader, kimileri ilahi takdir, kimileri şans gibi farklı farklı şeyler söylese de aslında durum sadece bir ihtimalden ibaretti. Bu ihtimaller öyle bir karmaşık denklemdi ki bazıları kendi lehine çevrilebilirken bazılarına ise yapılacak bir şey yoktu.

Bütün gün bu ihtimalleri düşündü. Her şeyin ihtimallerle olduğuna iyice inanmaya başladı. Aldığı nefesi bile kontrol etmek için derin bir nefes aldı, verdi. Nefesi derin çektiği anda içerisinde bir sorun çıkıp nefessiz de kalabilirdi. Bu da elinde olmayan ihtimaller arasında yer alıyordu. Hatta kendine gülüp ihtimaller listesi yapmayı düşündü. Elimde olan ihtimaller ve olmayan ihtimaller…

Birkaç tane kitap siparişi vermek istedi ihtimaller üzerine. Farklı görüşteki yazarların, bilim insanlarının hatta birkaç din kitabı bile araştırdı. Bu konu üzerine araştırmalarını ve düşüncelerini geliştirmeyi düşünüyordu. Tabii ki orada da önüne iki ihtimal çıktı; Ya bu kitapları okuyup bu konuda uzmanlarla görüşüp iyice derinlemesine düşünüp, kafasını sadece ihtimal konusuyla meşgul edecek ya da hiç bu konu hakkında ‘’Böyle ihtimaller olur, normaldir.’’ diyerek bu işe kalkışmayacaktı. O sırada sevdiği kişiyi gördü. Kalbi hızla atmaya başladı. Hemen ihtimal konusunu bir kenara bırakıp onu uzaktan izlemeye başladı.

Onu izlerken, bir anda ihtimal konusu yine aklına düşüverdi. Fakat bu sefer karşısında sevdiği, beğendiği kişi varmış gibi ona karşı konuştuğunu düşündü bu konuda:

‘’Duygular da ihtimal değil midir? İnsanoğlu zaten sevmek dediği duyguyla ihtimalleri sevmiyor mu? Yaşama ihtimalini? Sevme ihtimalini… Hep ilerisi için düşünüp, geleceğe umutlar yüklüyoruz. Bugün beni sevmeyen senin yarın beni sevme ihtimalini olduğunu düşünüyor, seni bekliyor ve senin beni sevme ihtimalini seviyorum. O ihtimal beni sevince mi ne olacak? O zaman da senin benimle yaşlanma ihtimalini seveceğim. Sonrasında da ölüm gelecek ve zaten bir ihtimal kalmayacak.’’ Ona böyle bir konuşma yapsa ne olacağı ihtimalini de düşündü fakat sonrasında onu aklında bir kenara koyup öldükten sonra ihtimalin bitip bitmediği zorladı düşüncelerini.

Öldükten sonra bir ihtimal olma şansı olabilir. Burada da insanlar ve ihtimaller birbirlerinden ayrılıyordu. İnanlar için sonraki hayat başlayacak, inanmayanlar için ise toprak altında böceklerin, karıncaların ve daha önce hiç bilmediğimiz canlıların yemeği, mezesi olacağız. İşte aslında bu kadar kısa bir çizgidir hayat. Bu çizginin üstünde duran bizlerin de ihtimallere tutulduğu bir yaşamdır bu.

Elimizdeki tek gerçek ihtimal, yaşama ihtimali…