Sevgili okurlar,
Sizin oralarda kar yolları kapatırken, tüm pislikleri örterken, bizim oralarda da insanlar, “kar görmek ve kardan adam yapmak, karlı resimler çektirmek” üzere, Arden dağlarına akın ediyor..
Ara sıra polis kontrollerine ve yasaklara takılsalar da, hafta sonları “bu kar merakı” için yollara düşenlere, polis “alternatif alanlar” göstererek, uzaklardan gelenlerin umutlarını kırmıyor..
Öyle buralarda “kar lastiklerini” taktık ama,” kar yağar bardan, bardan/Yollar kapandı kardan!./ şeklinde tanımlamalara, henüz tanıklık etmedik..
Ancak, memleketten karlı kış günü manzaraları evimize kadar geliyor..
Sevgili  okul arkadaşım Salih Yazıcı, bizim evinde içinde olduğu Karaçalılık mevkiinden, Alaağaç tepelerini ve çok ötelerde karlı tepesi ile Keremali dağı fotoğrafını paylaşmış..
Dört mevsimin yaşandığı ülkemizde, kuraklık rüzgarları eserken “kar bereketinin” gelmesi ne güzel..Ama bu karlı kış günlerinde, “evimizin çatısı çökmesin” diye karları kürerken, doğadaki bu zor şartlarda yem arayan vahşi hayatın içindekileri unutmamalıyız..
 Yazın onlar için “bir tas can suyu” neyse, kışın da belli yerlere “yemler bırakmak” o kadar evladır!
Sevgili dostum Karasulu gezgin, yazar Erdal Bıçakcı’da, bu manada “karlı kış günü” resimlerini, paylaşmadan edememiş..Hatta 90 Yaşına basan annesini aşı yaptırırken bile resimlemiş..
Ne güzellik!
Bu yaşta, korona aşısı ile tanışmak!
Allah sağlıklı güzellikler nasip etsin!
Öyle ya, kim öle, kim kala!?
“Yaşam, sağlık, hastalık “ bağlamında, akan sular duruluyor..
İnsan o zaman Sevgili Zeki Al kardeşim gibi “daldan, dala zıplamaya, her soruna, her güzelliğe dokunmaya” çalışıyor.
“Ah yaylalar, yaylara yosun bağladınız mı?
Ben askere giderken, kızlar ağladınız mı?”

Rahmetli annemin de çok sevdiği dizelerdi..Allah gani, gani rahmet eylesin! Ne insanlar, gelip göçtü, bir haber var mı artlarından?
Evet,”bizim oralar” dedik..
Yani Belçika’da “ne var, ne yok”, bilmek ister misiniz?
Hani anlatırlar ya, bizimkisi Amerika’da uzay istasyonunu geziyor..Uzaya gönderilen bir robot ile  dertleşiyor bizimkisi..
“Ey Amcaoğlu, sizin oralarda ne var, ne yok” diye hasbıhale başlıyor..
Robot bu ya, bu “ ne var ,ne yok ” sorusuna takılıyor!..
Sonra düşünüp, cevap veriyor:
“İnşallah bu soruyu uzayda, ay’da soran çıkmaz” diye!
Gelelim Belçika’ya!
Korona tedbirleri, yani yasaklar sürüyor..Kreşler, ilkokullar, orta dereceli okullar açık..Yüksek okul ve üniversiteler online eğitime devam ediyor..Sağlık çalışanları, hasta sayısında azalmaların olduğunu yetkililer ile paylaşıyor..
Avrupa Birliği (AB)Koronavirisü salgını ile ilgili olarak, ülkelere yardımını sürdürüyor. Belçika’da, bu manada payına düşeni aldı..
Brüksel Bölge Hükümeti kendilerine öngörülen 50 Milyon Euro’luk yardım dilimini beğenmedi ve bu rakam 74 Milyon Euro’ya çıkarıldı..
Brüksel Bölge Hükümeti Başbakan Rudi Vervoort başkanlığında toplandı ve öncelikli olarak,” kimlere, hangi kurumlara yardım edileceğini” karara bağladı..
İkinci dilim yardımdan, “kahvehane, lokanta sektörü için 5 Bin euro ile 36 Bin Euro arası, diskotekleri için 60 Bin euro ile 100 euro arası, Otelcilik sektörü için 5 Bin ile 50 Bin euro arası, Kuaförler için Bin 500 Euro arası bir yardımın yapılacağı ve bu yardımların tüm detaylarının,  şubat ayı içindeki toplantıda belirleneceği” paylaşıldı.
Aynı şekilde ülkenin diğer iki siyasi kesimi Flaman ve Walon bölgesinde de yardımların paylaşılması için çalışmalarını sürdürüyor.
Bu çalışmalara paralel olarak belediyelerinde,” sosyal, kültürel, ekonomik ve sportif yardım paketleri” açıklanıyor..
Bir başka hususta, ülkede Koronavirüsü salgını nedeni ile işsiz kalanlar, maaşlarının yüzde 70 oranında ücretlerini almaya devam ediyor. Normal işsiz olanlar, hasta kalanlar ve emeklilerin maaşlarında ise bir değişiklik yok.
İşte Belçika’da,” sosyal devlet” anlayışı, her yerde egemen kılınmış durumda..
Öyle ülkede, “aşı yaptıran siyasetçileri, aşı yaptıran Kral ve Kraliçe’nin ekran pozlarını görmek” mümkün değil..
Öyle ulu orta, kent içine, kent dışına hizmeti ile böbürlenip, kendi fotoğraflarını asanlar ise hiç yok!
Normal aşılama çalışması, belirlendiği gibi devam ediyor.
Unutmadan söyleyeyim, burada kimse, kimseyi “hain, terörist, militan, sözde” kelimeleri ile yaftalamıyor..
Sevgide, saygıda, genel ahlak kurallarında kimse bir kusurda bulunmuyor..
Herkes işinde, gücünde ve yasalar çerçevesinde, kişi hak ve özgürlüklerine alabildiğine saygılı..
Kurallar en geçer akçe!
“Ben yaptım, oldu, bittiye” kulak asan, tınlayan yok!
“Ben seçilmişim” naraları havada uçuşmuyor!
Öyle ekranlarda, “iktidar için övgü düzen, güzellemelerde bulunan gazeteci ve bilim adamları da” yok..
Yedi siyasi partinin oluşumu ile gerçekleştirilen Alexandra De Croo Hükümeti çalışmalarını büyük bir özveri ve uzlaşma içinde sürdürüyor..
Hem de Türkiye’de “koalisyonlarla hizmet verilmez” diyenlere inat, 7 siyasi partiden oluşan bir hükümet işbaşında..
Burada “koalisyonun adı, ittifak” olmadı daha!?
Burada siyaseti, siyasiler hizmet için önemsiyorlar..
”Benim bacım, benim savcım, benim yargıcım, benim iktidarım” şarkılarını söyleyenler hele hiç yok..
Varsa, yoksa hizmetler “insan odaklı” sürdürülüyor..
“Partim, şahsım” anlayışı, lugatlarında yok!
Diyeceksiniz ki, Türkiye’de olduğu gibi Belçika’da sakıncalı partiler yok mu?
Elbette var!
Ama aşırı sağcı, ırkçı bu partilere büyük bir rağbet olsa da, demokratik temayüller gereği, iktidar şansı bulamıyorlar..
Demokratik temayüller,buna izin vermiyor..
Ama, öyle her gün, her sabah, her dem, bu grubu, bu cenahı “tu-kaka” edenlerde ortada yok..
Yani bu söylemlerden nemalananları göremezsiniz!..
Belçika’da öyle, “ben seçilmişim” diyerek, ülkenin bürokrasisi alt-üst edilmiyor..
Ülkede yasalar var..
Her memur, bir seçilmiş kadar önemli haklara sahip..Çalışma koşulları yasaların  güvencesinde, sendikaların takibinde.. Öyle,” ballı-börek atamalar,maaşlar,üç beş yerden nemalanmalar” burada yok!..
Herkes bulunduğu yeri, mevkiini ve ön önemlisi haddini biliyor!
Öyle haddini bildirenler de, ağzını açıp, gözler yumulmuyor!
Ne varsa paylaşılıyor, ne yapılacaksa, istişare ve plan ile yerine getiriliyor..
Burada öyle “beşli çete mi ne”, pardon, beşli işadamları oluşumu yok..
İşler açık ve net ihale usulü ile yapılıyor..İşler hizmet adına, en uygun fiyatı verene veriliyor..
“Benim partilim, beni iş adamım” anlayışı burada geçmiyor usta!
Mesela,Türkler,Türk işadamları hizmet ve inşaat sektöründe çok başarılı.. İhalelere girerek büyük işler alıyor ve üstesinde de geliyorlar..Hani bu yolda taltif edilenlerde çok..
Uzatmayalım, bizim buralarda da “her iş güllük, gülistanlık” değil..
Türkiye’de AK Parti döneminde, açıklanan raporlara göre, 27 Bin kişi cezaevlerinde işkenceye tabi tutulmuş!..
Acı ama gerçek bu!..Bu durum, buralara kadar yansıyor!..
Belçika’da da bu manada hapishanelerde, polis gözetim noktalarında, göz altılarda ölümler var!..Ama bunlar gizlenmiyor, gizlenemiyor..
Geçtiğimiz Çarşamba günü Brüksel’in altını üstüne getirdi protestocular..
“Afrikalı 23 Yaşındaki İbrahim Barrie’nin nezarethanede şüpheli ölümü” hala sırrını koruyor..
Bu pazarda(yarın) Brüksel’de büyük gösteri ve protestolar için sanal medyadan çağrılar yapıldı..
Polis mi, diken üstünde!?
Yetkililer mi, diken üstünde!?
Halk hesap verilmesini istiyor!..
Yetkililer de bu isteklere, bu söylemlere kayıtsız değil..
Bu manada geçtiğimiz hafta, olayların ortasında kalan Kral Phillipe’nin otomobili bile silkelendi, taşlandı.. Kral göstericileri hoş karşıladı.. Öyle hemen  mahkemeye veren olmadı..”Bu adamları bulun getirin” diyen de çıkmadı!
Bu protesto ve dokunuşlara,” gaz fişekleri, boyalı, pisli sular, gazlar” sıkılmadı!
Ah be usta!
En iyisi mi, şiirde olduğu gibi ”lapa, lapa yağarken/ Onu uzaktan gören/Kuş tüyleri sanacak!” Ahmet Haşim’in bu dizeleri ile sizlere veda edelim..
Dünyanın derdi, siyasilerin ki ise hiç bitmez!
İktidarda kalmak için ne gerekiyorsa onu yaparlar,” yalanı bile boyatıp”, bize satarlar!
Sonra “ aldatıldık” diyerek,  mağdur rolü üstlenirler!
Ah ulan yalan dünya!