Sevgili okurlar,
Hani her  zaman söyleriz ya,” her şeyin başı sağlık” diye!
Hatta, sevdiklerimiz ile eş dost ile karşılaştığımızda, o kelimeleri sıralarız ya,” nasılsınız, iyimisiniz, babanız, anneniz, çocuklar..” diye devam eden, hal hatır sorma işi, nihayet “sağlık yoklamaları “ ile noktalanır..
Sonra konuşmanın seyri, tarafların tercihine göre değişir..
Ya güncel bir olay, ya ülke sorunu, ya yerel bir sorun, velehasıl sıra gelirse, bir ailevi sorun gündemi oluşturur..
Bugünlerde okul telaşı yanında, salça çekme, domates, biber bulma telaşı da yaşanıyor ya?!
Kimi de bu telaşların ötesinde, internet ortamından çoktan kışlık salça ihtiyacını karşılamıştır bile!
Konomuz elbette, ne domates, en biber?
Hale patates, soğan hiç değil?
Bugün sizlerle yine sağlık üzere bazı yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum..
Sakarya Araştırma Hastanesi’ni bu yıl iki defa yolum düştü..
Sigortalı olmama rağmen, ben ve eşim henüz sağlık hizmetlerinden  yararlanmak üzere sıraya girmedik!
Allah eksikliğini vermesin de, herkese “ağız tadı” ile sağlıklı güzellikler dilerim..
Sakarya Araştırma Hastanesi’nin yükü büyük!
Özellikle “acil servis” yoğunluğu, korona salgını mağdurlarının çokluğu, diğer hastaları sıkıntıya sokmuyor değil!
Elbette sağlık önceliği olanların, bu önceliği en güzel şekilde kullanması temennimizdir..
Acil servise gelen hastalar, hemen kayıt altına alınarak, hastalık durumlarına göre çeşitli sağlık birimlerine göre dağıtılıyor..
Burada bir sıkıntı yok!
Acil müdahalelere, büyük bir özveri ile koşuluyor, hatta çok acil durumlarda hasta başka yerlerede sevk ediliyor..
Mesela şu an, Sakarya’daki hastanelerde doluluk oranı yüksek!..
O yüzden hastalar,  Kocaeli, İstanbul, Yalova,  Düzce ve Bolu illerine  gönderiliyor..
Allah şifa versin!
Sakarya’da devletin bu kadar sağlık merkezi varken, bunlara ilaveten özel hastaneleri de düşünürsek, merkezdeki insanlarımızın yanı sıra, ilçe merkezlerinden gelen hastalar ile bu yük dahada artıyor.
Bu sefer,”Allah kolaylık versin” diyeceğim ama nasıl?
Demem o ki, sadece bina yapmak işi çözmüyor!
Bu binaları ekipmanlar ile donatmak, yetişmiş, dalında uzman hekimlerle, tepeden tırnağa donatmak görevimizdir.
İşte bu noktada sıkıntı çekiliyor..
Ücretler yeterli olmadığında, iş yoğunluğunda sağlık sektörünün yükünü omuzlayanların da durumunu gözden geçirmekte yarar var..
Bu yükü, sadece siyasilere bırakmak, devlete havale etmek işin kolayıdır!..
Elbette  eskiden bu sektöre büyük katkıları olan ve hatta hastane odalarına adları verilenhayırsever iş adamları olurdu..
Bugünlerde bunu göremiyoruz!
Acab neden?
Devletimiz mi çok zengin, ihtiyaç mı yok?
Vatandaşa” iban numarası” verenler, bunu unutmuş olamazlar!?
O zaman imkanı olanların,  bu hizmet sektöründe” hayır ve hasenatta yarışması”,sağlık sektörünün  sıkıntılarına bir nebze olsun çözüm getirebilir..
Bunu sadece sağlık sektöründe değil, eğitim, kültür ve diğer alanlarda da yapmalıyız..
Sakarya Araştırma Hastanesi’ne önce damadım Engin Marduç’u götürdük..
Küçük bir kaza sonrası, sol kol alt kemiği kırılmıştı!.
Hemen müdahale edildi..İki yerden kırılan kemik ameliyatla yerine kondu ve kaynaması sağlandı..
Orada gördüğüm manzara filimlerde bile yoktu!..
Herkes hastasının başına üşümüş, tedavi için koşturuyordu..
Herkesin bir acelesi vardı, ama ortada yaşanan bir curcunayı aktarmam gerek!
Doktorlar ise, farklı bir müdahale yarışında idiler..
Şimdi öyle, bu işler kolay değil?
Bir tedavi öncesi yapılacaklar var..
Kalp kontrolü, rontgen çekimi, tansiyon, şeker ölçümleri..vs..
Bütün bu işlemlerden sonra asıl tedaviye iş geliyor..
Kolay değil vesselam!
Allah kimseyi düşürmesin dedik ya?
Bu kurumların eksiğini de vermesin!
Ee gördüklerimizin, yaşadıklarımızın bir bölümü bizde kalsın!
Ama bilgilendirme çok önemli..
Bu yoğun bakıma alınanların durumunu hasta yakınlarına iletmede bir sıkıntı yaşanıyor..
Bu acilen giderilmeli..
İkinci olarak sevgili gazeteci arkadaşımız, emekli öğretmen meslektaşımız aslen Giresunlu olan Zeki Al kardeşimizi ambulans ile hastaneye yetiştirdik..
Kendisine Akyazı’nın bir güzel insanı, sporcu kardeşim, benim de okul arkadaşım Dr. Yaşar Yılmaz’a telefon ettik.
Geç saat olmasına rağman, kalktı geldi..
Zeki Al’ın evinde buluştuk..
Zeki Al kardeşim çok sıkıntılı, kanser tedavisi görüyor, ciğerleri parelenmiş.. Üçte biri ile hayata tutunmaya çalışıyor..
Nefessiz yani!
Sevgili Dr. Yaşar Yılmaz kontrol etti,”hemen 112’ye telefon edin, doğru acil servise” talimatı verdi..
O ana kadar, hastaneye gitmek istemeyen Zeki Al kardeşim, istemeye, istemeye hastaneye sevke razı oldu..
Ambulans geldi..
İki civan gibi genç hemşire ile birlikte Zeki Al kardeşimizi üçüncü kattan indirip, ambulansa koyduk ve doğru Akyazı Devlet Hastanesi..
Orada kendisine konan tanı gereği, Sakarya Araştırma Hastanesi’ne sevki yapıldı..
Bizde peşinden hastaneye yollandık..
Aynı koşuşturmalar başladı..
Zeki Al Hocamızın kalbi ve ciğerleri su toplamış..
Gereği yapıldı, ama Sakarya’da yatak sorunu olduğu için Yalova’ya sevk edildi..
Şimdi tedavisi Yalova’da sürüyor..
Allah şifa versin elbette!
Yine, Akyazı Akınspor ve Alaağaçspor’un eski başkanı, CHP Akyazı İlçe örgütü eski temsilcilerinden,  iş insanı İrfan Özmert, tedavi için kaldırıldığı Pendik Devlet Hastanesi’nde maalesef vefat etti.
İrfan Özmert, herkes tarafından sevilen, sayılan ve dik duruşu ile bilenlerimizdendi..
Onu hem spor camiası iyi tanır..
Hem de iş dünyası..
Kereste ticareti konusunda, yıllarca Kurişlere temsilcilik yaptı..
Hatta ağaç ithali konusunda yurt dışına bile gitti..
Benim de yakınım olan çok sevdiğim, saydığım, sohbetimiz olan İrfan Özmert’i son yolculuğuna uğurlamak için köyüm Alaağaç’a gittim..
Taziye yanında, 36 Yıldır görmediğim arkadaşlarımı, eş dost, ahbapları görme imkanı buldum..
Cenaze törenlerinin bu yanı da var!..
Ama önemli olan ahde-vefadır!..
Yıllarca dostluk, arkadaşlık ettiğiniz, sohbetinde bulunduğunuz kişileri unutmak yakışır mı?
Şahsen bu cenazede bu vefasızlığı görmek beni ziyadesiyle üzdü!..
Gençlerin çoğunluğunun olması ise gözden kaçmadı..
Din adamı İbrahim Avcı kardeşimizinde söylediği gibi İrfan Özmert “gençliğe yatırım” yapmıştı..
Bu güzellik ona yetti bile!
Ya hiçbir yatırım yapmayanlar?
Veya ölüm anında kayıtsız kalan, uzak duran bir başsağlığı için vakit ayıramayan, imtina edenler?
Bilsinler ki, o bir köprüdür, ondan herkes geçecektir!
O bir badedir, ondan herkes içecektir!
Yüce Mevla’m sağlık afiyet versin, elbette!
Ama, kültür geleneklerimizi unutmayalım, bu güzel hasletleri yaşatmak için birlik ve beraberliğimizi muhafaza edelim ve birbirimize yabancılaşmayalım!..
Allah gani, gani rahmet-cennet mekan eylesin!
Her şey yalan, gerçek olan, bu dünyada bir hoşseda bırakmaktır!
Ne mutlu bunu başaranlara!
Yusuf Cinal, 25 Eylül 2021 Cumartesi,www.bizimsakarya.com.tr