Ölüm korkusunu unutunca, hiç ölmeyecek gibi davranmaya başladığımız aşikar…

Bizim gibi konumu gereği günde ortalama bir cenaze görenler bile bazen dünyaya kazık çaktığımızı zannedebiliyoruz.

Dolayısıyla ölümü anmak lazım…

Hazreti Ömer, hilafeti zamanında belki bir gün olur da bir haksızlık yaparım korkusuyla kendisine her gün ölümü hatırlatması için maaşını kendi ödemek üzere bir memur tutmuştu.

Bu memur, her gün Halife Ömer'in yanına gelir “Ölüm var ya Ömer!” der ve giderdi.

Bir gün Hazreti Ömer, artık seni bu vazifeden azlediyorum, dedi.

Sebebini de şöyle izah etti;

Artık sakalıma ak düştü. Ölümü bana haber veren, artık her zaman benimle beraber olduğu için senin ikazına lüzum kalmadı…

Tabi bu Ömer’e mahsus bir takva anlayışı…

Ona bir kıl yeterken ağarmadık yeri kalmayan bizlere her gün ölüm hatırlatılsa yeridir.

Bu amaçla ayet, hadis ve sözlerden bir demet sunalım;

Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden kimi de, biraz bilgiden sonra eşyayı önceki bildiği gibi bilmesin diye, ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir. (Nahl/70)

Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (Enbiya/35)

Hiç şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, diriltir de, öldürür de. Size O'ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı. (Tevbe/116)

Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız. (Nisa/78)

De ki; Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir. (Cuma/8)

Yoksa günah işleyip de kendisine ölüm gelince; İşte ben şimdi tövbe ettim diyen kimselerin tövbesi kabul edilmez. Kafir olarak ölenlerin de tövbeleri kabul edilmez. İşte bunlara ahirette can yakıcı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa/18)

Muhakkak ki inkâr edenler ve kâfir oldukları halde de ölenler, yeryüzü dolusu altın fidye verseler bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir. İşte dayanılmaz azab onlar içindir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur. (Ali İmran/91)

O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız. (Rum/19)

Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız, sonra sizi, olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üzere, ömrünün en fena zamanına ulaştırılır. Bir de yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir.(Hac/5)

Ölüme dair hadisler;

Kabir, ahiret menzillerinin birinci menzilidir. Kişi ondan kurtulabilirse, ondan sonrakiler daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa ondan sonrakiler bundan daha zordur, daha şediddir.

Ahiret aleminden gördüğüm manzaraların hiçbiri kabir kadar korkutucu ve ürkütücü değildi.

Sizden biri ölünce, kendisine akşam ve sabah (cennet veya cehennemdeki) yeri arz edilir. Cennet ehlinden ise, (yeri) cennet ehlinin (yeridir), ateş ehlinden ise (yeri) ateş ehlinin (yeridir). Kendisine; Allah seni kıyamet günü diriltinceye kadar senin yerin işte budur, denilir.

Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım şahsen işitmekte olduğum kabir azabını size de işittirmesi için Allah'a dua ederdim.

Ölüyü, (mezara kadar) üç şey takip eder; Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri baki kalır: Ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle baki kalır.

Mevlana; Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi. Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler.
Ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın ölüme dair şiirinden;

Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.