Martin Luther King diyor ki: "eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michelangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’ın beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. o kadar güzel süpürün ki gökteki ve yerdeki herkes durup 'burada işini çok iyi yapan biri, dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş.' desin"

Tam yerinde bir söylemdir, olaya sadece çalışmak açısından bakmamak gerek; bende o anlamı ifade etsin diye dile getirmiyorum.

Allah bizlere yaşam hakkı vermiş; bugün bu köşe yazısını okuyorsan sabaha seni kavuşturduğu içindir.

En yüce hikmetin, yeri göğü yaradan Allah’ın mükâfatına nasıl karşılık vermek gerek?

Sabah uyandığımda şükre sığınmıyor ve mutsuz olmak için sebepler arıyorsan sen isyan içindesin, düşünsene bir sabaha kavuşmak isteyip de kavuşamayanları..

Mesela yatağında yatan kötürüm hastası gencecik bir delikanlıyı düşünsene; ‘ya bir kalkabilsem de şunları yapabilsem’ dediğini..

Elinde tüm imkanlar varken hala neden harekete geçmediğini sorgulamayacak mısın? Her şeyden önce kendi hayatın için, kendi var oluş sebebin için üzerine düşeni yaptığına inanıyor musun?

Benim rahmetli anneannem 93 yaşında gözlerini hayata yumdu; verdiği son nefeste, yoğun bakım ünitesinde bile tebessüm etti.

Yaşadığı 93 yılın içerisine iman dolu bir hayat, sevgi dolu bir yürek sığdırdı. Aramızdan ayrılışından 1 yıl önceye kadar çok sağlıklı ve dinçti, evinden çıkıp kuaförüne gidebilecek kadar..

Çünkü Allah’ın ona verdiği mucizevi yaşamın hakkını veriyor, kıymetini biliyordu.

Biz ne yapıyoruz? İnsanlarla dünyevi işler için yarış halindeyiz, insanlar mutsuz, insanlar umutsuz..

Sizden yaşamanız istenmiş; bunu en iyi şekilde yapmalısınız, kendiniz ve çevrenizdekiler için. Size verilen şansın bir başkasına verilmediğini düşündüğünüz de kul hakkını da unutmamak gerek.

Diyelim ki ateistsin, evrenin bütünlüğüne inanıyorsun; eee ya sonra o da aynı kapıya çıkmıyor mu? Evrenin bir parçasıysan kendini ve sana ait olan diğer parçaları nasıl sevmezsin?

Harekete geçmek için neyi bekliyorsun?

Bugün ki aklım olsa diye başlayan cümleler vardır hayatta; hep geçmişin hatalarını keşke diye taçlandırırız da bugün için bir şey yapmayız.

Bakış açınızı değiştirerek; dünyayı değiştirebileceğinizi biliyormusunuz?

Kendinizi keşfetmek için geç kalmayın, hayatının değerini sorgula..

Neden? Niçin sorularını bir kenarıya bırakma vakti gelmedi mi artık? Nasıl? Nasıl başaracağım ? Diyerek hedefe odaklan ve yaşamın hakkını ver.

Unutma! Aldığın her nefeste yaşasaydı hayatın hakkını senden daha iyi alabilecek kişilere karşı borçlusun.

Zümrüdü Anka misali küllerinden yeniden doğmaya ne dersin?

Sağlık iyi yaşamaya yeter ama güzel yaşamaya yetmez. Güzel yaşamak için mutluluk, dahası huzur gerekir. Beden sağlam olacak evet ama ruh da güçlü olacak. Bir şeylere inanacaksın. Maneviyatın dayanıksız olmayacak, mütevekkil olacaksın. Bu doğuya özgü bir özelliktir, batılılarda tevekkül diye bir şey yoktur, kıymeti bilinmeli.

Geçmiş sıkıntılar geçmişte kalmalı. Hep olumlu düşünmeli. ''bu da geçer ya hu'' nefis bir sözdür ve o da bize özgüdür; şükür önemli, yetinmek önemli.

Yaşadıklarının farkında olup onlardan haz duyacaksın

Hataları mümkün mertebe hoş görmek iyidir. Affedici olmaktan zarar gelmez. Böylece her şeyden önce kendi kafan rahat olur. az eleştiri yapmalı, onun yerine övgüyü, teşekkürü arttırmalı. Bunlar her kapıyı açar, kapıların gereksiz kapanmasına da mani olur. Ayrıca teşekkür, iyileştirir.

Sen en önce kendi hayatına borçlusun.

Sevgilerimle, hoşçakalın..