Sevgili okurlar,
Bugün Bayram!..
Şüphesiz, çocukluğumdan itibaren bayram sevinçlerini, burukluklarını hatırlamadan olur mu?
Bir çift pabuç, bir yeni gömlek, pantolon veya bir takım elbise özlemi ile yanıp tutuştuğumuz çocukluk günlerimiz gözlerimin önünden geçer..
Sabah ezanı ile anamın uyandırdığı bayram sabahları ve babam ile birlikte kıldığımız bayram namazları ve sonrası yaşanan sevinçler, kucaklaşmalar, el öpmeler…
Karaçalılık ve Alaağaç camilerindeki buluşmalarımız, din adamlarının uzayıp giden bayram nasihatleri ve iyilik reçeteleri akıllardan çıkar mı?
Komşu çocukları Ali Göktepe, Nurettin Kahraman, okul arkadaşlarım Hüseyin Sağır, Yusuf Sağır, Salih Yazıcı ve diğerleri ile buluşup bayram coşkusunu yaşamışlıklar..
El öpmeler, şeker toplamalar,mezar üstüne gitmeler..
Ahrete uğurladıklarımızı yad etmeler, dualar, hüzünler, sevinçler..
Çobanın kavalından dökülen nağmelere eşlik etmeler, hasret türkülerinde buluşmalar…
Öyle ya,”
Geceler yarim oldu, anam, anam, garibem .
Ağlamak karım oldu, anam, anam, garibem.
Evvel böyle değildim, anam, anam, garibem.
Sebebim zalim oldu, anam, anam, garibem.
Bayram gelmiş neyime, anam, anam, garibem.
Kan damlar yüreğime, anam, anam, garibem.
Yaralarım sızlıyor, anam, anam, garibem.
Gülmek benim neyime, anam, anam, garibem” dizelerindeki yanıklık, hasret, acı, özlem nasıl anlatılmalı…
Öyle ya, hatırladığımızda dokunsan ağlayacak hallerimiz, sevdiklerimizi yüreğimize gömmeler, yaşanmışlıklarda kalmalar nasıl anlatılır?
Bütün bu olumsuzluklara,yoksulluklara rağmen, bayram sevinçlerinde buluşmalar, sevinç yumakları oluşturmalar,kucaklaşmalar, el öpmeler, kin ve öfkeden uzak durmalar, güzellikler yaşatılmalı, yaşanmalı..
“Lanette ve bedduada” keramet arayanlara, söyleyeceğimiz bir çift sözümüz olmalı, bizlere bu güzellikleri bırakanlara, bu özgürlükleri sunanlara, bu ezanları gümbür, gümbür okutanlara, bu güzel vatanda, “hür iri, diri ve bir” yaşıyorsak, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve aziz silah arkadaşlarına ve onların arkasından,eline kazmasını, küreğini, silahını, kağnısını alıp yürüyenlere borçlu olduğumuz unutulmamalıdır..
Bu toprakları “vatan” yapanlar, toprağın kara bağrında yatanlar, Çanakkale’de düşman geçit vermeyenler, Sakarya’da, Dumlupınar’da, İzmir’de, İstanbul’da düşmana karşı aynı dili konuşanlara yapılan çirkinlikleri hoş göremeyiz!..
Onlar çini bir güzellik olarak gördüğümüz “duada buluşulmaması” ise, üzüntümüzdür..
Kim esirgiyorsa, onun da esirgenecek yanı vardır şüphesiz!
Allah ıslah etsin, böyle nankörleri!?
Bu topraklar, elbette ihaneti gördü, hainleri de biliyor!..
Kimse, kendi kendine,” oldubittilerde”, başka maceralar aramasın!
Bu Millet öyle bir millet ki, bağrından her zaman Mustafa Kemaller, İsmet Paşalar, Fevzi Çakmaklar, Kazım Karabekirler, Alifuat Cebesoylar gibi önderler, yiğitler, kahramanlar çıkarır ve verilmesi gereken dersi fazlası ile verir..
“Siyasi kliklerden, ikiliklerden, kutuplaşmalardan, sen-ben çekişmelerinden, ayak oyunlarından medet umanlar” bilsinler ki, düşman Sakarya’ya kadar gelmiş, ama nehrin öte yakasına geçememiştir..
Yerel kahramanlarımız, “Halit Molla, Kazım Kaptan, İpsiz Recep, Gavur Ali, Ahmet Aytaç ve Yusuf Çavuşlar ile diğerleri”, bu kutlu mücadelenin ateşi içinde, vatan topraklarını kurtarırken, aynı zamanda bu milletin namusuna el uzatılmasına, ezanların susturulmasına, camilerin yakıp, yıkılmasına da müsaade etmemişlerdir..
Bilmeyenler, bu gerçekleri,yaşayan büyüklerimizden, tarihten pekala öğrenebilirler..
Bu vesile ile sevgili eski Adapazarı Belediye Başkanımız Erkal Etçioğlu’nun bir paylaşımı çok önemlidir..

“Adapazarı İslam Ticaret Bankası Müzesi kuruluş vesilesi ile büyük dedem banka Sandık Emini İbrahim Etçioğlu ,(İmza Yetki Belgesi) ve Dedem Banka Müfettişi Aziz Etçioğlu'nu rahmet ve minnetle anıyorum.”
Bu ne güzel mutluluk,bu ne güzel vefadır!..
İşte bu millet, bu topraklar ve geleceğimiz için, elini taşın altına koyarak üzerilerine düşeni fazlası ile yapmışlardır..
İnsanlarımızı, büyüklerimizi, geçmişlerimizi, atalarımızı, bu bayram günü minnetle şükranla anmalıyız..
Kim ki, bu vatan uğruna canını, malını ortaya koyup gelecek için mücadele ediyorsa,  sevgide, saygıda, işte, aşta, çarşıda, pazarda, tasada, kıvançta, bizimle birlikteyse, onlar bizdendir..
Bu millet, o azim ve kararı, o ruhu, o hasleti tüm olumsuzluklara rağmen, tüm ayrıştırmalara, tüm ötekileştirmelere, tüm kutuplaştırmalara, yalana, talana rağmen kaybetmemişse, bunu o “Kuvayı Milliye ruhuna” borçluyuz!
Biz mi?
Biz Cinal oğullarının Brüksel’de yaşayan fertleri olarak, bu bayramda bir araya gelerek, küçüklerin el öpmeleri, büyüklerin kucaklaşmaları ve kaybettiklerimizin acısı, uzaktakilerin hasreti ile birlikte olacağız..
Siz sevdiklerimizi asla, ama asla unutmayacağız!..
Bu atan, bu millet, bu bayrak için şehit düşen, malını, canını  esirgemeyen, hiçbir fedakarlıktan çekinmeyip, ahrete uğurladıklarımız, sevdiklerimize, yüce Mevla’dan gani, gani rahmetler diliyoruz, mekanları cennet olsun!
Bu millete Yüce Mevla’m,  acılar yaşatmasın! Birlik ve beraberliğimizi daim eylesin!
Öyle görünüyor ki, “hasret türkülerinde buluşmalarımız”, daha sürecek!
Bayramınız, sağlıklı güzelliklere vesile olsun!