Sevgili okurlar,
Ülkemizdeki,” siyasi ve ekonomik, sosyal gelişmeleri” sizlerle paylaşmaya büyük özen ve gayret gösteriyoruz!..
Sevgili dostum, emekli gazeteci olmasına rağmen, Sakarya’yı karış, karış dolaşan, sorunlarını dile getiren, bu konularla ilgili olarak dostları ile birlikte çözüm önerilerini kendi yayın organı Sakarya TV’den paylaşan Şaban Mergül ile bizlerde Sakarya’nın sorunlarını takibi sürdürüyoruz..
Önce bir ev kadını Zeynep Yiğit ile Sakarya Kent Konseyi duayenlerinden Hamdi Şenoğlu ve Haluk Abay’ın konuk olduğu programda, “Sakarya’da seracılığı, tarımı, hobi bahçelerini, o tarihi ürünlerimizin tohumlarını, üretimi, pazarlamasını” enine boyuna konuştuk..
“Kooperatifleşme” gündeme geldi..
“Sakarya’dan ve Belçika’dan” örneklemeler ile “çiftçilerimizin desteklenmesi, artan maliyetler, enerji, emek “ noktasında, işin içinden çıkamadık!
Ama en önemlisi bir ev kadını olan ve kendini tarıma, seracılığa veren Zeynep Yiğit’in söyledikleri kulaklarımda hala çınlıyor?
“Devlet bize damlama usulü destek vereceğine hiç vermesin” sözleri, Türkiye’de acı gerçeği, bir kere daha gözler önüne sermiyor mu?
Bu bana şu sıralarda yapılan “asgari ücret “tartışmalarını hatırlattı..
“Ülkede ekonomi dibe vurmuş, siyasi iradenin gemisi su almaya başlamış, fiyatlar uçmuş, asgari ücret” konuşuluyor..
-Şu kadar olsun?
-Bu kadar olsun?
-Önce hükümet tarafı ücreti açıklasın?
-Biz sonra açıklarız?

MARKETLERDE YENİ DEVİR!
Diyaloglar bu ya, “marketlerde insanımız kahveyi, şekeri, makarnayı, ayçiçeği yağını, mercimek ve diğer gıda maddelerini” tane ile almaya başladığı, “Euro-Dolar girdabında” pula dönen Türk Lirası ile ne alabilirsin ki?
Gel de, kara, kara düşünme!?
Sevgili Hamdi Şenoğlu, devlette görevliyken yaptıklarını, hazırladıkları raporları, projelerini sıralıyor, ama kime?
Çarpık, bozuk düzene rağmen, umutlarını tüketmeyen, “Sakarya’yı marka şehir yapma projelerinden” vazgeçmeyen sevgili Adapazarı Belediye Meclisi üyesi Haluk Abay ustanın söylediklerine, kulak veren olur mu ki?
Sen “köyleri”, bir çırpıda “mahalle” yaparsan olacağı bu!
İlçe merkezlerini ele geçirmek, köylerin oy katkısı ile seçimlerin kaderini değiştirmek için bunları yaparsan, başına elbette büyük “sosyal krizler” gelir!
E “biz çalışıyoruz” diyerek, “kepçe ve kamyon” göstermekle bu işler olmuyor?
İnsanların yaşamına dokunacak, etki edecek projeleri hayata geçirmezsek, her alanda daha çok patinaj yaparız!
Herkesin “telefonu” ve “otomobili” var öyle mi?
Varda değişen ne?

YAŞLI BAKIM YURTLARI?
Sevgili dostum Şaban Mergül, yine bir not düşerek, ”Yusuf vaktin varsa, bu akşam önemli bir konu ve konuğum var” diyerek, canlı yayına davet etmekten geri kalmadı.
Malatya-Galatasaray maçını izlemeye dalmışım..Bir de Türkiye ile Belçika arasındaki saat farkı var..Neyse geçte olsa mesajı gördüm, hemen canlı yayına bağlandım..
Konu; Serdivan Belediyesi’nin bir uygulaması..
Başkan Yusuf Alemdar ve arkadaşlarının takip ettiği bir projede görev alan Dr. Dursun Bostancı, proje hakkında bilgiler vererek, “özellikle yaşlılar, kimsesizler” hakkında yapılanları paylaşıyor..
Dikkatlice dinledim!..
Sonra Şaban Mergül’ün bizzat tanık olduğu hizmetlerden oluşan filmi izledim..
Gerçekten güzel, sosyal boyutu ve yardımlaşmayı içine alan bir proje..
İlçenin çeşitli adreslerinde yaşayanlar tespit edilmiş, onlara düzenli yardım yapılıyor..Bu yardımlar yanında, sağlık hizmeti veriliyor..
Sevgili Mergül, bu projenin konuşulması için Başkan Yusuf Alemdar’ı da davet etmiş ama, bir türlü kendisine ulaşamamış!?
Niye ki?
Aynı şekilde Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce’ye de ulaşamadığını dile getiren emekli, dalında oldukça başarılı olan arkadaşımız Şaban Mergül ile görüşmede ne beis görülmüş ki?
Programda, “yaşlıları, onlara verilecek hizmetleri, kimsesizler ve yaşlılar evleri “ konularını konuştuk, yine Belçika’dan örneklemelerde bulunduk.
Maalesef, ülkemizde en çok suiistimal edilen konulardan biridir, bu “sosyal yardımlaşma” boyutu!
-Kime, nasıl yardım edeceksin?
-Aracı kurum kim?
-Yardımlar yerine ulaşıyor mu?
-Kime, nasıl güveneceğiz?
Bu işleri yaparken, “bir elin verdiğini, diğer el görmemeli mi?”
-Askıda ekmek dağıtmak mı?
-Askıda fatura ödemek mi?

BU ÜLKE BİZİM!
Sırf,” bizim partiye oy versinler” diye, bu kesime yardım yapmak mı?
Neresinden bakarsanız, sorunlu bir platform?
Bir de bu işi,”kendilerinden başkalarına uygun görmeyen anlayışa” ne demeli?
Kendilerini “dindar ve ehil” ilan edenler?
Daha neler, neler?
Yine enine, boyuna konuştuk, dertleştik, bildiklerimizi, olması gerekenleri sıraladık..
Bu ülke bizim, bu insanlar bizim, öyleyse güzel hizmetlerde birliktelik esas olmalı!..
Bakıyorum da, normal projelerde, kültürel etkinliklerde bile partizanlık almış başını gidiyor?
Bir grup, “ordayım, buradayım, paranın peşindeyim şarkılarına” ne güzel de, eşlik ediyor!?..
Bu dağınıklık, bu akordu bozulmuş hal, ülke geneline dalga, dalga yayılıyor ve  güzel fikirleri, projeleri olanları da “hariçten gazel okuyanlar” olarak görerek, elimizin tersi ile itiyoruz!..
-Bunlara devlet teslim edilemez?
-Bizden gayrisi yalan!
-Bunlar hesap-kitap bilmez!
-Bunlar iki koyunu güdemez!
20 Yıldır sizleri, bu meydanlarda gördük,” yaptıklarınız ile yapamadıklarınız ile” artık bizde bir kanaat oluştu..
Lütfen, insanları aptal yerine koymayınız!
Biz biliriz ki, el elden üstündür!
Öyleyse millete gitmekten niye imtina ediyorsunuz?
Yusuf Cinal yazıyor/ 30 Kasım 2021 Brüksel