Ramazan bayramı sonrası yarım bir hafta ile piyasalara merhaba diyoruz. Öncelikle “nerede o eski bayramlar”ı bile özletir bir bayram yaşadığımı belirtmek isterim. Toplumsal ayrışmanın tepe yaptığı şu dönemler de corona salgını ile de iyice ayrıştık, aile bağları ve arkadaşlıklar daha da zayıfladı. Telekomünikasyon şirketlerinin yetersiz alt yapı ve yanlış politikaları da buna eklenince iletişim, sosyal ve haber ağları da çöktü. Tv reklamların da sempatik mesajlar ile duygusal bağ oluşturmaya çalışırken, yolladıkları faturalar ve kalitesiz hizmetleri ile duyguyu bırakın, ruhsuz bir kurumsal olduklarını bu zor zamanlar da bizlere gösterdiler. Velhasıl tek suç onlarda mı? Tabi ki hayır, devletin denetim mekanizmasını çalıştırmayan, sevgili hükümet yetkilileri de burada pay sahibi oldular.

Corona’nın getirdiği kısıtlamalardan sebep bayramı ailelerinden ayrı şehirler de geçiren benim gibi insanlar, kendilerini arife akşamından psikolojik terapiye alıp güzel bir bayram sabahına uyanmak için yattı. Sabah kalktık ki; vergisi ödenmiş; anamızın, ak sütü gibi helal paramızın değerini korumak için alacağımız altın ve döviz alımlarına %500 zam yapılmış. Sosyal medya’ya biraz baktım, en çok parası olanların sesi çıkıyor. Kimse bu zorlu süreçte geçim sıkıntısı yaşayıp işsiz bir şekilde hayat sürmeye çalışan vatandaşları konuşmuyor. Hoş onlar da seslerini çıkartmıyor ya, o da bir enteresan. Bu süreçte eşinden, dostundan veya akrabasından aldığı, faizsiz ödemeyi planladığı her 100 gr altın ya da 100 DOLar için 1gr altın veya 1 DOLar devlete vereceği aklına gelmezdi.

Daha önce ki yazılarımda da defalarca söylediğim gibi, döviz fiyatlarının yükselmesi ile kimse zengin olamaz, sadece elindeki döviz miktarı kadar alım gücünü korumuş olur. Şimdi bu olay ile alım gücü, daha döviz fiyatlarında yükselme yaşanmadan %1 azalmış oldu. Her geçen gün fakirliğe, yoksulluğa en kötüsü muhtaçlığa doğru bir adım daha atıyoruz.

Daha yeni 800 ithalat ürününe kısıtlama ve yasak gelmişken, bu yeni vergiler de üzerine eklenince serbest ekonomiden uzaklaşıp, karaborsa ürünlerin satıldığı kapalı bir ekonomi modeline doğru ilerliyoruz. 1983 de rahmetli Özal’ı iktidar yapan ve karaborsayı bitirip ülkeyi dünya’ya açmasına oyları ile vesile olan bizlerle bugün ki yaşananlara vesile olan bizler arasında ki fark nedir acaba? Uzun zamandır yormadığınız organınızı, bu konu da biraz düşünmeye davet ediyorum sizleri.

Şimdi sizlere 21.10.2019 tarihli köşe yazımdan bir paragraf okutayım. “Ekonomide ki tüm olumsuzlukları, geçen hafta açıklanan yeni bütçe tasarısında gördük. Pek gündemde kalamadı ama yeni ve daha keşfedilmemiş vergilerin yola çıktığını müjdeliyor gibiydi.”

Bir de 06.01.2020 köşe yazımdan bir paragraf okutayım. “Daha, daha çok sebepler var. Bir de gözden kaçırdıklarım var tabi ki. 2020 yılı kışı sert olmasa da ekonomisi çok sert olacak.”

Aslında bugünleri ve gelecekte olması muhtemel olayları sizlere her hafta yazıyorum. Siz sadece okuyorsunuz. Önlem almayıp, tepki vermiyorsunuz. Sonra kızıyorsunuz. Geçmişte yazdıklarımı okuduğunuzda göreceksiniz ki, söylediklerimin hepsi gerçekleşmiş.

Şuraya hafta’nın atasözünü bırakıp yorumlara geçiyorum. “Sözü söyle alana, kulağında kalana”

BİST100: Bulutlar müsaade edince yukarıların görüldüğü bir haftayı geride bıraktık. 3 günlük piyasalar da sırası ile 103.850, 104.950 ve zorda olsa 105.945 direnç olarak karşımıza çıkacak. Desteklerimiz ise sırası ile 102.500, 101.700 ve 100.620 olacak.

DOLar: Türlü hamleler ile DOLar’da ki baskı sürüyor. Swap haberi gelir ise 6.75 / 6.57 aralığına bir çekilme söz konusu olabilir. Swap haberinde olumlu gelişme olmaz ise tepeden bu düşüş sadece düzeltme olarak kalır. DOLar alımında uygulanacak yenilenmiş vergi sistemi $ ın zinde kalmasına sebep olmaktan başka bir ise yaramayacaktır.

ONS ALTIN: Ons altın tarafında ki fiyatlamalar bir sıkışmaya işaret ediyor. Bu sıkışmanın sonucunda yeni rekorları hedef alabilir.

Hepimize bol bereketli ve sağlıklı iyi bir hafta diliyorum.