Bence Avrupa’nın en önemli keşfi ‘Türk milletinin soğuk savaşa pek aklının basmadığı’ gerçeğine öğrenmek idi.

Bu keşifle birlikte millet olarak kaderimiz, devlet olarak sınırlarımız değişti.

Bugün ülkemizde ve çevremizde olup bitenler, üzerimizde oynanan oyunlar ve sonuçları da hep bu keşfin ürünü…

Gerçekten de öyleyiz; Sıcak, erkekçe, mertçe, topla tüfekle yapılan savaşlardaki maharetimizi, soğuk ve sinsi savaşlarda bir türlü gösteremiyoruz.

Böyle bir savaşın varlığını kabul etmiyoruz bir kere.

Çoğumuz için soğuk savaş, komplo teorilerinden ibaret.

Hadi canım sende deyip geçiyoruz.

Rahmetli Seyit Ahmet Arvasi’nin de tespit ettiği gibi; Milletlerarası mücadele seyri değişmek kaydıyla alabildiğine sürüyor.

Hadi canım sende!

Emperyalizm, ordu marifetiyle değil, soğuk savaşın bütün teçhizatlarını kullanarak önce beyinleri sonra ülkeleri işgal ediyor…

Hadi canım sende!

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bize dikte ettirilen ama bizim milli refleksimiz sayesinde paçavraya çevirdiğimiz Sevr Anlaşması’nın bütün maddeleri günümüzde çaktırmadan uygulanıyor…

Hadi canım sende!

Düşman gemisiyle, askeriyle, topuyla geçemediği Çanakkale’den artık elini kolunu sallayarak geçti, ülkemiz ekonomik, kültürel ve siyasi bir işgal altında…

Hadi canım sende!

Bütün stratejik kurumlarımız, kuruluşlarımız, elimizde avucumuzda ne varsa üç kuruşa satıldı, artık ekonomik anlamda bir Türkiye yok. Yarın siyasi anlamda da olmayacağını kim garanti edebilir?

Hadi canım sende!

Biz algı operasyonlarıyla dünyayı dize getirdiğimizi zannederken, Dünya Su Forumu toplandı, iktidar, akarsularımızı, göllerimizi, su havzalarımızı hatta yaylalarımızı yabancılara satacak.

Hadi canım sende!

Arkadaş! Biz şu anda Toros Dağları’nın suyunu Fransızlara para ödeyip içiyoruz…

Hadi canım sende!

Yabancı sermayeye teslim edildik. Yakında biz Türkler, kendi ülkemizde müstahdem olacağız. Tıpkı arsasını arazisini İstanbul’un tuzu kurularına yok pahasına satıp da, şimdi onların köşkünde bahçıvanlık eden Sapancalılar gibi…

Hadi canım sende!

Haklısınız…

Tam da, dünyamız huzur(!) barış(!) ve sükûnete, emperyalizm de hakkın rahmetine kavuşmuş…

Diyalog(!) ve hoşgörü(!) sayesinde dinler arası mücadele yerini kardeşlik iklimine bırakmış…

Sınırlar kaldırılmış…

Ordular lağvedilmiş…

Ülkeler ve milletler birbirlerinin toprağında gözü olmadan kardeşçe yaşıyor…

Ben de kalkmış çıkıntılık yapıyorum durup dururken.

Özür dilerim!!!

TARİHTEN YAPRAKLAR

Goebbels'e sormuşlar: “İktidar nedir?” “Düşman yaratmaktır!” demiş.

II. Ramses'e gitmişler: “En büyük piramit hangisi?” demişler. “Kibrimizdir!” demiş.

Bilge Platon'a sormuşlar: “Devlet nasıl yönetilir?” “Ya ilimle ya zulümle” demiş.

Orhan Gazi'ye sormuşlar: "En büyük zulüm nedir?" "Geciken adalettir.." demiş.

Çiçero'ya sormuşlar; “Roma İmparatorluğu nasıl yıkıldı?” “İşi ehline vermedik.." demiş.

Kârun'a "Zenginliğin sırrı nedir?" demişler. "Halka avuç açmamaktır" demiş..

IV. Murat'a sormuşlar: Yardıma alışana ne olur?" "Emir almaya da alışır..."diye cevap vermiş.

Gorbaçov'a: "En büyük hatan neydi?" diye sormuşlar. "Hatayı hep karşımızda aradık" diye cevap vermiş.

Stalin'e sormuşlar: "En büyük korkunuz?" "Sokakta yalnız başıma yürümek..." diye cevaplamış.