Akyazı Belediyesi tarafından daha önce tespit edilerek evlerinde ziyaret edilen ziyaret esnasında da kısa hayat hikayeleri çekilen, başta 2 Şehit anne ve babası, Uzun yıllar (62 yıl) evli kalmış karı koca çift, Eğitimci bayan, Siyasetçi bayan, Esnaf bayan, ilahiyatçı bayan, engelli çocuk annesi bayan, Eşini kaybetmiş bayan, Çok çocuklu bayan, kamu personeli bayan olmak üzere 11 ayrı örnek ev gezildi.

 

 

62 Yıl Evli Kalan Çift

Fadime Boğan, 62 yıllık evlilik hayatında eşiyle birlikte yaşadığı acı tatlı anıları anlattı. 14 Yaşında Trabzon’dan Akyazı’ya gelin gelen Fadime Nine, neredeyse bir ömür sayılabilecek evlilik süresince neler yaşadığını paylaştı.

“Benim babam ile kayınpederim öz teyze çocukları. Ben Trabzon’dan 14 yaşında gelin geldim. Eşim ve kayınpederim daha önce gelip Akyazı’ya yerleşmişlerdi. 14 yaşında evlilik yaptım. 2 sene çocuğum olmadı. 2 sene sonra çocuğum olduğunda, daha 2 günlükken eşim askere gitti. 62 yıllık evlilik hayatımızda yıllar kimi zaman iyi geçti, kimi zaman sorunlu geçti. Büyük çocuğum şimdi 60 yaşında. Küçük çocuğum 37 yaşında. Kızlarım evlenerek uzaklara gittiler. Hasretlik bir yandan, özlem bir yandan hayat geçiyor.” diyerek bir ömür sayılacak evlilik hayatında yaşadıklarını anlattı.

Şehit Olduğunu Televizyondan Öğrendim, Dünya Başımıza Yıkıldı

Gaziantep'te, El Kaide Terör Örgütüyle girilen çatışmada Şehit olan Özel Harekatta Görevli Polis Memuru Ahmet Çondul’un annesi Necmiye Çondul, kimi zaman duygulanarak yaşadıklarını anlattı.

“Çocuğumuzun şehit olduğunu televizyondan gördük. Çok acı yavrum çok acı. Bu acı bizde ne tavuk bıraktı, ne hayvan bıraktı. Bu acıyla hiçbir şeyle uğraşamadık. Kendimiz rahatsız, Kafan orda yavruda. Anca bağ bahçede bir şeyler ekip, gelene gidene ikram edebildik.1 gün önce rahmetliyle görüşebildik. Bizi merak ettiğini söyledi. Bizde ona sen bizi merak etme yavrum diye söyledim. Moral verdim ona. Ertesi gün kahvaltıda çay içerken televizyonu açtık. Çatışma haberinde şehit olduğunu duyduk. Dünyamız karardı” diyerek yaşadığı ifade edilemez acıyı paylaştı.

Yaşıyorsa 1 Dakika Bile Duramam

1996 yılında şehit olmuş er İbrahim Sever’in annesi Hatice Sever yaşadıklarını anlattı. Anlatırken gözyaşlarına hakim olamayan şehit annesi;

“1959 Yugoslavya doğumluyum. Oradan Adapazarı’na geldik. Adapazarı’na gelince eşim ile evlendim. 4 çocuğumuz oldu. En büyük çocuğumuzu şehit verdim. 30 Haziran günüydü. İntihar saldırısında şehit oldu benim oğlum. Yaralı diye haberi geldi. Yolda şehit düşmüş. Kayınpederime yalvardım. Ne olur baba, sen yalan söylemezsin, şehit mi oldu benim oğlum? Yaralıysa eğer hemen gitmek istiyorum. Bir şey diyemedi kayınpederim. Öylece baktı bana. 2 gün boyunca yaralı dediler bana. 2 gün sonra evimin önüne bayrak asılınca anladım ki oğlum şehit olmuş. Nasıl Beklediğimi şuan hiç hatırlamıyorum. Oğlumu İzmit’e hastaneye getirmişler. 1 gün orada kalmış. Bana söylemediler. Kırıldım. Söyleseler o morgun önünde beklerdim. 8 aydır yavrumu görmemiştim. En azından o 1 günü evimizde misafir geçirebilirdi. Olmadı. Kadere inanmak lazım. Hiç isyan etmedim elhamdülillah. Ama yine de ana yüreği, dayanamıyorum.” diyerek yaşadığı acısını gözyaşları arasında anlattı.

 

Çocuklarımın Okumasını Çok İstiyordum

1959 yılında dünyaya gelen Fatma Bilgin, 1984 yılında yaptığı evliliğinden 2. Çocuğu zihinsel özürlü doğdu. Zihinsel özürlü çocuğuna bakarak, diğer 2 çocuğunu da okutmak için gayret göstererek verdiği emek birçok insana örnek teşkil edecek nitelikte.

“1984 yılında evlendim. İlk çocuğum normal doğdu. 2. Çocuğum zihinsel engelli doğdu. Ondan sonra hayatım çok zorlu geçti. Ömrümüz ÇAPA’da, çeşitli hastanelerde geçti. Acı gerçeği doktorlar söyledi. Çocuğumun daha fazla gelişemeyeceğini söylediler. Bende evde bakmaya başladım çocuğuma. Ömrüm ona bakmakla geçti. Sosyal bir hayatım olmadı. Bunun yanında diğer 2 kızım bir yerlere gelmesi için çok mücadele ettim. Çünkü benden sonra çocuğuma onlar bakması için bir yerlere gelmeleri lazım. Sadece bunun için değil, kendi hayatlarını da kurtarmaları için onları okutmam lazımdı. Ben okuyamadım, onlar okusun diye canımı dişime taktım. Çok şükür bir kızım öğretmen, bir kızım da üniversitede öğretmenlik okuyor.” Diyerek yaşadığı zorlu hayattaki mücadelesini paylaştı.

Eşim Askere Gidince İŞ Kurmaya Karar Verdim

Başarılı iş hayatında yaşadıklarını anlatan Nihal Kara, eşinin askere gitmesiyle maddi olarak gelir sağlayacak ve meraklı olduğu dikiş işlerine nasıl başladığını anlattı.

“Eşim askere gidince bir şeyler yapma gereği duydum. Küçüklükten beri eskimiş çarşaf ve kumaşları alır, onları diker, şekil vermeye çalışırdım. Ufak yaştan beri hevesim vardı. Komşularım kumaş getirip onlara elbiseleri dikerek üzerlerinde görmek bana büyük keyif veriyordu. Sonra mahallemizden 15 20 kişilik gençlerle iş kurmaya karar verdik. Çocuklarım olduğu için evin bir odasını dikiş için ayırdım. Ama çocuklarım sürekli yanımda olsun istiyordum. Evin alt katını atölyeye çevirdim. Bu şekilde iş hayatına adım atmış oldum.” diyerek başarılı bir iş hayatına nasıl adım attığını anlattı.

Çok Talebeler Yetiştirdi

Bayan din hocası Bahriye Erdem’in ablası, kardeşinin hayat hikayesini anlattı.

“Bahriye hocamız genç yaşta 3 çocuğuyla tek başına kaldı. Onları yetiştirebilmek için kendini ilime verdi. Bu sayede çocuklarını ilimle yetiştirdi. Kendi öğrendiği gibi talebelerine de öğretti. Şimdi bu talebeleri Akyazı’nın köylerinde hocalık yapmakta” diyerek genç yaşta hem annelik hem hocalık görevini nasıl başarıyla yerine getirdiğini anlattı.

Çalışmak Gereği Duyunca Çok Yere Başvurdum

Akyazı Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürü Şükran Acar, bugünlere nasıl geldiğini anlattı.

“İş nedeniyle ailece İzmit’e taşındık. İzmit’te Ticaret Meslek Lisesini bitirdim. Sonra tekrar Akyazı’ya taşındık. Eğitimimi tamamladığım için iş hayatına atılmak istiyordum. Bankalara, devlet kurumlarına başvurdum. Tabiki o zamanlar lise mezunu olmak, üniversite mezunu olmuş gibi değerliydi. Bankalar istemedi ama ben yılmadım. Bütün kurumları tek tek dolaştım genç yaşımda. Zamanın kaymakamı Ahmet Karabıyık, beni çağırarak seni özel idarede çalıştırmak istiyoruz, kabul eder misin? Diye sordu. Bende çalışma hevesiyle dolu birisi olarak hemen kabul ettim ve bugünlere geldik” diyerek, başarılı bir iş hayatının nasıl başladığını anlattı.

30 Yıldan Beri Siyasetin İçerisindeyim

İş kadını ve siyasetçi Ayşe Yılmaz, siyasete olan merakını ve bu merakının nasıl geliştiğini anlattı.

“Ben siyaseti çok seven bir insanım. Her şeyi Allah rızası için yapan birisiyim. 1984 yılında siyasetin içerisine girdim. Öncelikle Almanya’da nerede bir toplantı olsa gider katılırdım. Bu şekilde siyasete de adım atmış oldum. Türkiye’ye gelince de toplantılara katılmaya devam ettim. Bu şekilde siyasette hep var oldum. Allah rızası için ölene kadar hizmet etmeye devam edeceğim” diyerek siyasete duyduğu ilgiyi ve nasıl başladığını anlattı.

Yaptığın İş Çok Güzel Ama Önce Kendini Düşünmen Lazım

Emekli öğretmen Yeter Özgün, öğretmenlik hayatında çocuklarına daha iyi bir eğitim verebilmek için yaşadığı sıkıntılara rağmen mesleğini yerine getirme gayretini anlattı.

“1979 yılında göreve başladım. 2004 yılında emekli oldum. Öğretmenlik mesleğini çok seviyorum. Öğretmenliğimin 2. Yılında Tokat’ta çalışıyordum. 5. Sınıf öğrencilerimi Sivas’a sınava götürmem gerekiyordu. Kendi maaşımla yol paralarını vererek onları Sivas’a götürdüm. Paramız yetişmediği için de sadece simit yiyebildik. Maaşımın hepsini harcayınca köyde bir süre sıkıntı çektim. Babam “yaptığın iş çok güzel ama önce kendini düşünmelisin” dedi. Asla pişman değilim. İlk görevimde 8 sene Tokat’ta çalıştım. Sonra Eskişehir’de öğretmenlik yaptıktan sonra Akyazı’ya geldim. Burada emekli oldum” diyerek öğretmenlik hayatını anlattı.

Editör: TE Bilişim