Dün ‘günümüzde dürüstlük ve samimiyet’ ilkelerine  ilişkin düşüncelerimi paylaşmıştım Sıkıcı olur düşüncesiyle de  birazını da bugüne bıraktım. Günümüzde en çok eksikliğini hissettiğimiz iki ilke den söz etmiştim.Bu günde samimiyet ve dürüstlüğün getirisi güven duygusuna ilişkin yazmak istiyorum.

Hemen hepimiz güvenmek isteriz değil mi?

Hastanemize,doktorumuza,askerimize,polisimize,milletvekilimize,bakanımıza,cumhurbaşkanımıza,belediye başkanımıza, muhtarımıza, bakkalımıza ,çocuğumuza, eşimize, babamıza ya da kardeşimize güvenmek ve samimiyetlerinden emin olmak isteriz .Bu çok doğal  çünkü nevi ne olursa olsun, tüm ilişkilerin sağlıklı olması bu olgunun varlığı ile doğru orantılıdır. Yitirdiğimiz yerde mutlaka sağlıksız giden bir şeyler vardır.

Ama ne yazık ki bir  çoğumuz güven duygusu ile ilgili ikilemler yaşıyoruz. Örneğin bir hastaneye gidiyoruz enjeksiyon gerekli bir duruyoruz. Geçmişte çok basit bu işlem yüzünden insanların başına gelen kötü şeyleri anımsıyor, bu işi yapacak olanın becerisi ve diplomasına güvenemiyoruz. Doktorumuz bir teşhis koydu ve biz yine ikilem yaşıyor bir diğer hekimin de onayını almadan tedaviye başlayamıyoruz. Temkinli olmak son derece güzel, sağduyu oldukça yararlı ancak temelinde güvensizlik yatıyorsa sizce de yanlış giden bir şeyler yok mu? Güvenmiyoruz , güvenemiyoruz biz…Bu sağlık sektörüne ilişkin,  iki küçücük örnekti sadece. Örnekler çoğaltılabilir. sorun şu ki kime neden ve nasıl güveneceğimize ilişkin millet olarak ciddi sorunlarımız var. Geçenlerde sosyal medya da(twitter) İsmail küçükkaya bir soru yöneltmişti ‘Türkiye’de başarılı bakanlar kimler? Ve hangi bakanımızın çalışmalarını beğeniyorsunuz?’ diye. Gelen yanıtlar içler acısıydı. Anlatabilmek adına bir ikisini  aktarabilirim size ki bu yanıtlar güvenini yitirmiş halkın sesi ve düşüncesi;

*@Kucukkayaısmail adlı kullanıcıya yanıt olarak

*Aile ve sosyal politikalar bakanı bence ilk sırada. Gerici yurtlarda ki çocuk tacizlerine, ülkede ki kadın cinayetlerine öyle uzaktan bakıyor. En iyi bakan bence o!!!

*birde ekonomi bakanı var. Dolar çıkıyor o bakıyor, enflasyon artıyor o bakıyor yani ekonomi batıyor o bakıyor!!!

*başarıdan bahsetmek için mutluluktan bahsetmek lazım, bir bakın etrafınıza kim hangi alanda mutlu?Eğitim?Sağlık?Ulaşım?Aile bakanlığı?Maliye?İçişleri?

*Bugün maliye bakanı başka dönemde kültür ve turizm bakanı oluyor. Gerçekten o işten anlayan birileri bakanlık yapmıyor, dolayısıyla kimse başarılı değil.

*hiçbiri(diyenlerin sayısı fazla)

*Bize bakan yok herkes kendine bakıyor!Yatlar,katlar,altınlar,saatler….

*Pırıl pırıl parlayan Zafer Çağlayan vardı .Ama bıraktı bu işleri saatçiliğe başladı!

*Hiç biri başarılı değil biran önce kurtulmak dileğiyle….

*Valla bakan örneği veremem ama ülkenin en başarılı bakmayanı Fatma Betül Sayan..Konu kadın ve çocuk oldu mu asla dönüp bakmıyor…2017’de 409(bilinen) kadın öldürüldü,332 kadın cinsel şiddet gördü,387 çocuk istismara uğradı .Dönüp bakmadı!!!

AĞZINDA BAL OLAN ARININ BİLE…

Gerçek şu ki güven olmayan yerde sevgi olmaz, güven olmayan yerde bağlılık olmaz, yakınlık olmaz, sadakat olmaz, sevinç olmaz, mutluluk olmaz…

Sosyolog aynı zamanda  ekonomist Francis Fukuyama güven üzerine şöyle bir yorum da bulunmuş 'Toplumda insanların birbirlerine duydukları güven, o toplumun sosyal sermayesidir. Para ve teknoloji gibi ekonomik anlamda sermayenin üretken olabilmesi için iş ortamında güvenden kaynaklanan bir sosyal sermayenin olması gerekir.'

Fukuyama'nın mantığına göre, insanların birbirine güven duyması hem ekonomik refahı, hem de güler yüzlü ve mutlu bir toplum olmayı da yaratıyor. Katıldım bu fikre.. Çok mu karamsarım,siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama biz güven denen bu güzel olguyu hızla kaybederken ‘’ağzında bal olan arının bile kıçında iğnesi var’’ diyen, hem ekonomik hem de sosyolojik anlamda yoksul bir toplum haline dönüştük. Naçizane fikrim buLL