Türkiye, ekmeğiyle, suyuyla, yiyeceğiyle, battaniyesi ve çadırıyla deprem bölgesine koşmuştu.

Elazığ’da cuma akşamı meydana gelen deprem sonrasında da aynı duygular yaşandı ve örnek bir dayanışma gösterildi. Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin Kent Meydanı’ndaki yardım TIR’ına üzerindeki montunu çıkartıp verenlere, belki de ihtiyacı olduğu halde evindeki eşyasını, gıdasını getirenlere şahit olduk. Aynı şekilde deprem bölgesine yakın illerde evlerini depremzedelere açanların sosyal medya paylaşımlarını gördük ve duygulandık.

Ne var ki bu dayanışma tüm mağdurları sarıp sarmalamaya yetmiyor. Daha çok dijital medyada ve sosyal medyaya yansıdığı kadarıyla tek bir battaniyenin, sıcak bir çorbanın ulaşamadığı yerler de bulunuyordu.

Depremzede bir kadının, “Çıkıp sağa sola gidip battaniye mi dilenmem gerekiyor?” sözleriyle gösterdiği tepki ile muhtarların ‘Bize ulaşan yardım yok’ feryatları durumu tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.

AFAD’ın ve Kızılay’ın tüm bu bölgelere yardım ulaştıracak gücünün bulunduğunu, gecikmelerin organizasyon eksiklerinden kaynaklandığını düşünüyorum.

Görünen o ki, bilim insanlarının yıllardır yaptığı uyarılar nasıl kulak arkası edilip, yapılaşma konusunda önlem alınmadıysa, devletin böyle afetler sonrasında yapılacaklar konusunda da bir hazırlığı bulunmuyor. Elazığ ve Malatya Valiliklerinin deprem sonrasına ilişkin bir planı olsaydı, arama kurtarma ekipleri ile yardımlar hiç aksamadan o bölgelere ulaştırılabilirdi.

Bunlar yapılmadığı için yine akıl dışı işlere şahit olduk.

Eksikleri gösteren, bugün kadar alınmayan önlemlerin nedenini soranlardan hesap sorma peşine düşüldü. Sosyal medyada mesaj avcılığı yapıldı, deprem vergilerinin akıbetini soranlar ile Kızılay’ın yüksek maaşlı yöneticilerini hatırlatanlar ‘bozgunculukla’ suçlandı.

Yaşadığımız son deprem bize gösterdi ki, depreme ve sonrasına hazır değiliz. Ayakta kalabilmenin tek çaresi dayanışma ama o da yetmiyor...

Editör: TE Bilişim