ÜNİVERSİTE ÇOK YURT HANİ?

Anayasa Madde 36; “Herkes temel insani gereksinimlerini karşılayabilecek, insan haysiyetine yakışır biçimde konut ve barınma hakkına sahiptir” diyor.

Yani en temel insan haklarından biridir konut ve barınma hakkı... Anayasal bir hak, anayasa ile sağlanmış bir hak.

Ve ekliyor; “Devlet bu hakların gerçekleşmesi için şehirlerin ve diğer yerleşim birimlerinin tarihi ve kültürel nitelikleri ile çevre değerlerini de esas alan bir plan çerçevesinde gerekli tedbirleri alır.”

Peki, yurttaşlarına barınma olanağı sağlamakla mükellef devlet, özellikle yoksul, yoksun ve ötekileştirilmiş kesimlerin konut ve barınma haklarının gerçekten varolabilmesi gereğini yapıyor mu? Hayır…

Üniversiteler yüz yüze eğitime başladı.

İki yıldır iyi kötü uzaktan eğitimle herhangi bir barınma sorunu yaşamayan öğrenciler, ailelerinin yanlarından okuyacakları kentlere geldiklerinde hiçbir şeyi bıraktıkları gibi bulamadılar.

Özellikle de kaldıkları öğrenci evlerinin kiralarını ve yurtları.

Kiraların ışık hızıyla arttığı ülkede, artan üniversite ve öğrenci sayıları karşısında aynı oranda artmayan yurt ve yatak sayılarındaki yetersizlik de gün yüzüne çıktı.

Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’nün bağlı olduğu Gençlik ve Spor Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 4 milyon üniversite öğrencisi var. Hepsi yurtlarda kalmayabilir, bir kısmı da ev tutabilecek durumda olabilir. Ama asıl olan, bir ülkede bu kadar çok üniversite öğrencisi varsa yurt ve yatak sayılarının ona göre düzenlenmesi gerektiğidir.

Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) verilerine göre Türkiye’de 769 yurt, 719 bin 567 yatak kapasitesi var. Yani üniversiteye giden her 100 öğrenciden yalnızca 8’i yurtta kalabilme şansına sahip.

Geri kalan öğrenciler aile, arkadaşlarla ortak ev, akraba yanı ya da vakıf ve derneklere mecbur ediliyor.

Bütün bu verilere karşın KYK’nin bağlı olduğu bakanlık da onun bilgilendirdiği Cumhurbaşkanı da ortada yurt ya da barınma sorunu olmadığını, gençlerin yeni bir Gezi Parkı yaratmak istediğini söylüyor.

Öyle değil işte…

Öğrencisiyle velisiyle milyonlarca insan çaresiz.

Geçim zorluğu yaşayan, cebindeki para her gün değersizleşen, alım gücü düşen aileler, çocuklarını başka şehirlerdeki üniversitelere bin türlü fedakârlıkla gönderip okutmaya çalışan insanlarımızın çaresizliklerini ve taleplerini siyasi iç çekişmelere kurban etmek yanlış…

Özellikle devlet yurtlarının yetersiz kaldığı (doğrusu, yetersiz bırakıldığı), öğrenci sayısının ise fazlaca arttığı şehirlerde, kiralardaki olağanüstü fahişliği de karşılayamayacak durumda olan gençler, “Barınamıyoruz” diyerek parklarda sabahlıyor, seslerini duyurmaya çalışıyorsa, bunu terörize etmenin ne anlamı var?

Ha, bir elleri yağda bir elleri balda olup kaşınıyor veya terör örgütlerince kandırılıyorlarsa o başka…

Ama çaresizlikleri sebebiyle istismar ediliyorlarsa ki öyle bu durumu eleştirmek veya çaresizliği saptırmak olsa olsa beceriksizliği örtme girişimidir.

Kimsenin sizin hükümetinizi en azından bu yolla devirmek gibi bir niyeti yok, korkmayın.

Zamanlama dikkat falan gibi manipülasyonları da bir yana bırakın.

Kaldı ki zaman işte bu zamandı.

Her şehre üniversite açıldı. Ancak yurt kapasiteleri aynı oranda geliştirilmedi. Bu durum bir yandan iktidarla gündem birliği içindeki derneklere, vakıflara, tarikatlara yurt açma, gençleri buralara çekme şansı tanıdı. Bir de inşaat merkezli büyüme stratejisi, her yerde yapılaşmanın önünü açtı. Parası olan, fazladan ev aldı. Kimisi özel yurt yaptı; kimisi de öğrencilere, gerçek değerinin üstünde pay ederek kiraladı. Buradan da bir başka geçim kapısı açıldı. Fakat şimdi alım gücünün düştüğü bu kriz koşullarında ev kiralamak zorlaştı, devlet yurtları da yetmiyor.

Şimdi istemesinler, eleştirmesinler de ne yapsınlar?

Evet, bir istismar varsa ki var. O da devletin kucak açmadığı çocukların bilvesile farklı mecraların kucağına atılmasıdır.

Bunda da atan sorumludur her şeyden önce…

SAKARYA BAROSU YURT SORUNUNU DİLE GETİRDİ

Av. Ali Fethi Gürler başkanlığında, Av. Alperen Ak, Av. Hikmet Epözdemir, Av. Saadet Diriarın, Av. Uğurcan Saraç, Av. Erhan Dursun, Av. Onur Engin, Av. Merve Karaçoban, Av. Hilal Sayılgan, Av. Ali Sarı ve Av. Yusuf Emre Ateş’ten oluşan Sakarya Barosu İnsan Hakları Merkezi, konuyu gündeme taşımış ve basın açıklaması yapmışlardı.

Hukukçular gözüyle yurt sorununa nasıl bakmışlar, aktaralım;

“Üniversitelerin açılması ve örgün öğretime geçilmesi, üniversite öğrencilerinin barınma sorununu gündeme getirmiş olup, hali hazırda şehrimizde onlarca genç kalacak bir yer bulamaması nedeniyle, üniversiteyi bırakıp şehirlerine dönmek durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Sakarya Valiliği tarafından alınan geçici barınma imkanına yönelik tedbirler bir süreliğine öğrencilerimizin sorununu çözecek olsa da eğitim ve öğretim hayatının devamlılığı için yeterli değildir. Bu konuda tüm il, ilçe yönetimleri tarafından acil bir kesin çözüm planı yapması gerekliliği elzemdir.

Son bir yılda özellikle büyükşehirlerdeki konut kiralarının neredeyse %50 civarında yükseldiğine ilişkin birçok haber ve araştırma yayınlandı. Bu husus öğrencilerin yaşadığı barınma sorunun temelinde yer almakta olup, kamu eliyle bu durumun kontrol edilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.

Barınma hakkı, konut hakkını da içeren ama onu da kapsayarak aşan temel bir insan hakkıdır. Konut, sadece dört duvar ve çatıdan oluşan bir sığınak olmadığı gibi barınma da sığınakta geçirilen kısa süreli ikamet durumu değildir. Barınma hakkı; güvenli, ödenebilir, ulaşılabilir, insani yaşam standartlarına uygun, deprem ve benzeri afetlere karşı dayanıklı ve aynı zamanda asgari yaşamsal (elektrik, su, doğalgaz, internet) hizmetleri de içeren temel bir insan hakkı olarak tanımlanabilir. Söz konusu barınma hakkı, vatandaşlar açısından Anayasal güvence kapsamında bir hak olup, Anayasanın "Konut Hakkı" başlıklı 57. Maddesinde yer alan; "Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler." şeklindeki düzenleme de bu konudaki devletin doğrudan pozitif yükümlülüğünü ortaya koyar.

Devletin, Anayasal bağlamdaki yükümlülüğünün yanı sıra uluslararası sözleşmeler de taraf ülkelere barınma hakkı çerçevesinde çeşitli görevler yüklemektedir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 25. Maddesindeki “Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar." ve BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesinin 11. maddesindeki; “Bu Sözleşmeye taraf devletler herkesin, yeterli beslenme, giyim ve konut da dahil olmak üzere geliştirme hakkına sahip olduğunu kabul ederler.” şeklinde düzenlemeler ülkelerin yerine getirmeleri zorunlu görevlerini içermektedir.

Geldiğimiz noktada devletin bu pozitif yükümlülüğünün yerine getirilmemesi netice olarak öğrencilerimizin aynı zamanda Anayasal güvence altında olan eğitim haklarını da etkileyeceği açıktır.

Bu kapsamda, Sakarya ilinde yer alan, mülkiyeti kamuda olan atıl ve kullanılmayan yapıların tespit edilerek gerekli düzenlemelerin yapılıp, yurt olarak öğrencilerin hizmetine sunulmasını, bu süreci fırsata çevirmeye çalışan konut sahiplerinin denetimlerle tespit edilerek gerekli yaptırımların uygulanmasını talep etmekteyiz.

Öğrencilerimizin en temel insan hakkı olan barınma hakkı ve eğitim hakkının takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.”

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE TOPLULUĞUNUN YURT SORUNUNA BAKIŞI

Sakarya Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu da yurtların yetersizliği, barınma ihtiyacının karşılanamaması ile ilgili basın açıklaması yaptı.

Sakarya Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu Başkanı Demircan Demir’in seslendirdiği açıklama şöyle;

Değerli Arkadaşlar;

Bugün burada barınma gibi bir temel hakta dahi sorun yaşayan öğrenci arkadaşlarımızın haklı taleplerini ve çözüm önerilerimizi iletmek için toplandık.

Yeni eğitim öğretim yılında pek çok öğrenci KYK yurtlarındaki yetersiz kapasite kiralardaki fahiş fiyat artışları nedeniyle barınma konusunda sorun yaşamakta en iyi ihtimalle barınmak için mali şartlarını zorlamakta ve ekonomik sıkıntı yaşamaktadır.

Barınma öğrencinin temel hakkıdır. Barınma ihtiyacının karşılanmadığı koşulların oluşması, eğitim hakkının önüne geçmektedir. Öğrenciyi, fırsatçıların insafına bırakmak, kaderine terk etmektir.

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlik nasıl Türkiye’nin geleceğini kuracak? Gençlik çalışmak, üretmek istiyor bu koşullarda nasıl üretecek?

Türk gençliğinin sorunlarını oyun konsolu, bolca internet ve ucuz oy argümanlarından ibaret zannedenlere sesleniyoruz; Türk Gençliği Türkiye’nin yarınlarını kurmak istiyor. Öğrencilerin barınma sorunu, bu gayenin önüne geçemez.

Bu sorunun yakıcılığı su götürmez bir gerçektir.

Aynı zamanda öğrencilerin haklı talebi bazı gruplarca istismar edilmekte ve farklı yerlere çekilmektedir. Devletimiz, belediyemiz ve rektörlüğümüz bu sorunu çözmekle yükümlüdür.

Sayın valimizin kamu misafirhanelerini öğrencilere açması yerinde bir karardır, fakat bu kısa vadeli bir çözümdür uzun vadede ise yetersizdir. Daha yapıcı ve kamucu adımlar atılmalıdır.

Buradan yetkililere sesleniyoruz çözüm önerilerimiz şunlardır:

Öğrencilerin yaşadığı barınma ihtiyacının acil bir şekilde çözülmesi için devlet kurumu, sendika, baro vb. kuruluşların misafirhaneleri, öğretmen evleri, orduevleri, üniversite çevresindeki özel yurtlar ve oteller cüzi ücretlerle öğrencinin kullanımına açılmalıdır. Konaklama ihtiyacını karşılamaya uygun binalar geçici olarak öğrenci yurduna dönüştürülmelidir.

Üniversite içerisinde ve çevresinde uygun görülen arazilere öğrencilerin barınabilmesi için geçici konaklama alanları kurulmalıdır. Herhangi bir şekilde barınma ihtiyacını karşılayamamış öğrencilerin geçici süreliğine buralarda konaklatılması sağlanmalıdır.

Bir öğrenci şehri olan Sakarya'da öğrenci sayısının çeyreğine denk gelmeyecek bir yurt kapasitesi var. Mevcut devlet yurtlarının kapasitelerinin yetersizliği ortadadır. Önümüzdeki süreçte planlı şekilde devlet yurtlarının sayısının artırılması ve yurt koşullarının iyileştirilmesi öğrencilerin daha güvenilir ve daha uygun fiyatlar karşılığında barınmasını sağlayacaktır.

Barınma ihtiyacının acil bir şekilde karşılanması adına bakanlığımız, valiliğimiz, üniversitelerimiz ve belediyelerimiz eşgüdüm halinde çalışarak tüm kamu imkanlarını seferber etmelidir.”

GÜNDEME TAKILANLAR

AHMET TAKAN/KORKUSUZ GAZETESİ

Üniversitelerin yeniden yüz yüze eğitime geçmesi ile birlikte tüm Türkiye, öğrencilerin barınma sorununu tartışmaya başladı. Adı da “Yurt sorunu” oldu…

Gençlik yıllarımdan beri bu sorunu hep tartışır dururuz. Saray iktidarı geldi aynı sağlık alanında yazdıkları palavra hikayeler gibi üniversite gençliğinin barınma imkanları ile ilgili bir dünya masal anlattı durdu. Tablo bugün tüm çıplaklığı ile ortada. Ankara’da tüm hatırlı zat-ı muhteremler, eşten dosttan gelen çocukları için yurt bulma talepleri için mesai harcıyor. Büyük sıkıntıyı, parklarda yatan gençlerin fotoğrafları ile tekrar tekrar anlatmanın faydası yok… Gerçek Gündem haber sitesinin dünkü haberi çok çarpıcıydı:

-2020 yılına ait verilere göre Kredi ve Yurtlar Kurumu’na bağlı yurtların toplam kapasitesi 780 bin. Yani her 11 öğrenciden yalnızca 1’i devlet yurtlarına yerleşebiliyor.

Devlet yurtlarına erişemeyen, özel yurtlara para veremeyen ve ev kiralayacak kadar geliri olmayan öğrenciler de tarikat ve cemaat yurtlarının ağına itiliyor.

-Kredi ve Yurtlar Kurumu’na bağlı yurtların ihtiyacı karşılayamaması ya da farklı değerlendirmelere göre karşılamaması sonucunda öğrenciler özel yurtlara başvuruyor.

-Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2020-2021 verilerine göre Türkiye’de toplam 2 bin 894 özel yurt bulunuyor. Özel yurtların toplam kapasitesi de bakanlık verilerine göre 442 bin.

Ancak son yıllarda özel yurt sayılarında dikkat çekici bir artış yaşanıyor.

2007 yılında 199 olan özel yurt sayısı; 2019 yılına gelindiğinde 592’ye yükselmiş durumda.

-Devlet yurtlarının ihtiyacı karşılayamaması ve özel yurtlardaki fahiş fiyatlar, öğrencileri alternatif arayışına sokuyor.

-Konut kiralarının radikal şekilde arttığını göz önünde bulundurursak; tarikat ve cemaatlerin açtığı yurtlar bir alternatif haline geliyor.

-Vakıf yurtlarının son yıllardaki artışına bakıldığında da öğrenciler tarikat ve cemaatlerin ağına mı itiliyor sorusu akıllara geliyor.

-2007 yılında 154 olan vakıf yurdu sayısı 2019 yılına gelindiğinde 454’e çıktı.

-Son 14 yıldaki bu artışta ise AKP’ye yakınlığı ile bilinen vakıflar öne çıkıyor.

-Türkiye’de İlim Yayma Cemiyeti’nin 107 yurdu bulunurken; toplam kapasite 14 bin 463 olarak biliniyor. TÜRGEV’in 18 yurdunun kapasitesi 3 bin 690, TÜGVA’nın 38 yurdunun kapasitesi 4 bin 852 ve Ensar Vakfı’nın 60 yurdunun kapasitesinin 6 bin 688 olduğu belirtiliyor.

-İstanbul’da ise İlim Yayma Cemiyeti’ne ait yurtların toplam kapasitesi 3 bin 455, TÜRGEV’in 2 bin 396. Çocuklara yönelik cinsel istismar olayları ile gündeme gelen Ensar Vakfı’nın İstanbul’daki yurtlarının kapasitesi ise 1089.

Devletten, öğrenci başına barınma ve beslenme yardımı alan bu yurtlar, tanıtımlarını “devlet destekli” ifadeleriyle sürdürüyor.

Yurt desteğinde devletin, bu 4 dernek ve vakfa bir ayda ödeyeceği para 19 milyon 300 bin 450 lira.

-Bu rakam üniversitelerin yüz yüze eğitimi sürdüreceği 9 ay boyunca 173 milyon 704 bin 50 lirayı buluyor.

-Tarikat ve cemaat yurtlarına başvurmak için söz konusu vakıfların internet sitelerinden başvuru yapılıyor ancak ön kayıt işlemi sonrası öğrenciler, mülakatlara alınıyor.

İşte gerçek fotoğraf bu!..

Bir zamanlar FETÖ yurtları ve dershaneleri çok revaçtaydı. Öküz öldü ortaklık bitti diyemeyeceğim ama sistem aynı şekilde tıkır tıkır işletiliyor. Başarılı, fakir fukura Anadolu çocukları zorla cemaatlerin, karanlık odakların kucağına itiliyor.

Kızmayın!.. Soruna çok yüzeysel bir yerden bakıyoruz.

“Yurt sorunu” öyle mi?.. “Yurt” deyince sadece barına yerleri mi aklınıza geliyor?..

Madem, Gerçek Gündem haber sitesinin haberi ile mevzuya başladık o zaman onlardan ricamız olsun; son yıllarda Türkiye’den yurt dışına giden ve oralarda kendilerine yaşam şansı arayan üniversite mezunu olan/olmayan gençlerimizin sayısı ile ilgili rakamları -varsa- çıkarıp kamuoyuna duyurabilir mi?..

“Yurt sorunu” öyle mi?…

Harp okullarındaki cemaatlerin faaliyetlerinden haberdar olan var mı?..

Başta kuvvet komutanlıkları olmak üzere, jandarma, emniyet ve tüm devlet kadrolarındaki cemaatler sızmalarının rakamları belli mi?..

MİT’in elinde bu konuyla ilgili bir çalışma var mı?.. Varsa bunu ilgili makamlara iletti mi?.. Var da ilettiyse o raporların sonucu ne oldu?..

Gençlerimizin barınama sorunu yüzünden çektikleri ıstıraplara tabii ki üzülelim. Ancak, şu veya bu şekilde başlarını sokacak bir dam bulup üniversite mezunu olsalar bile yurt sorunları bitmeyecek. Eğer bu kafayla gitmeye devam edersek ve sorunlara sadece günlük bakarsak çok yakında hepimizin büyük bir “yurt sorunu” olacak. İşte o zaman hepimizi barınacak bir yurt arayacağız.

Ne yapacağız, “Yurt” için İngiltere’den torpil mi arayacağız?..

Torpil bulana kadar hangi parkta yatacağız?...

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ