UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE VE TEDAVİDE YOKUZ!

Söyledim; Uyuşturucu denilince potansiyel itibariyle ilk akla gelen iliz.

İmalat, tedarik ve trafik konusunda başı çekiyoruz.

Kullanım konusunda da öyle…

Peki yetkili ve etkili mercilerimiz ne yapıyor?

Yaptıkları yeterli mi?

Dediğim gibi günlerdir yazıyor ama tek bir resmi makamdan arayan, soran ve bilgi akışı yok.

Dolayısıyla araştırmalarımı internet üzerinden yapıyorum,

Uyuşturucu ile mücadele konusu iki şekilde yapılır.

İlk aşama imalat, tedarik ve kullanımını önlemek ikinci aşama ise bağımlıları kurtarmak ve hayata kazandırmak…

Ne kadar mücadele ettiğimizin göstergesi ne kadar yakaladığımızdır. Dün paylaştım özellikle MET yakalama haberlerimiz bir elin parmakları kadar.

Oysa neredeyse ‘kırmızı alarm’ seviyesindeyiz… Demek ki mücadele konusunda pek iyi yerlerde değiliz.

Peki, tedavi ve geri dönüşüm bakımından ne durumdayız?

İlimizde bir AMATEM (Alkol Madde Tedavi ve Eğitim Merkezi) var.

Korucuk Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde faaliyet gösteriyor.

Resmi internet verilerine göre, alkol ve madde kullanım bozuklukları tedavilerinin yapıldığı bir klinik…

İlaç tedavilerinin yanında bireysel psikoterapiler, grup psikoterapileri, alkol ve madde ile ilgili eğitsel çalışmalar, rehabilitasyon ve dışarıya hazırlık faaliyetleri ve aile bilinçlendirme programları yapılıyor.

İlimiz AMATEM ile 2014 yılında tanışmış. 8 yıl önce…

Peki 8 yıllık kurum ne alemde, bakalım;

Kendi internet sayfasından aldığım verilere göre, AMATEM kliniği 12 yataklı.

Klinik içerisinde 2 yataklı bir özel bakım ve detoks (arındırma) odası bulunuyor.

Hasta odaları 2’şer ve 3’ er kişilik.

Her odada banyo ve tuvalet bulunuyor.

Merkezde hastaların ortak kullandığı çok amaçlı salon, faaliyet odası ve spor salonu var.

Personel kadrosu ayrı ve kendine ait olup ve bu konuda eğitimliymiş!

Bağımlılık tedavisi multidisipliner bir ekip tarafından yapılıyormuş.

Peki kaç kişiyle yapıyorlar bu işi?

İnternet sitelerine göre Amatem Kliniğinde 1 uzman hekim, asistan hekim, 6 hemşire, 1 psikolog 1 sosyal hizmet uzmanı, 1 uğraşı hocası, 1 spor hocası, 1 sekreter, 4 güvenlik görevlisi ve
4 temizlik personeli görev yapıyormuş.

Sizce de yeterli mi? Mümkün mü?

Bu kadar dar bir kadro ve müştemilat ile hem başvuranları tedavi edecek hem aile ve öğrenciler başta olmak üzere eğitim programları yapacak, ailelere yönelik grup psikoterapileri gerçekleştirilecek, diğer sağlık çalışanları ve halka yönelik seminerler, toplumda madde bağımlılığı konusundaki bilinci arttırmak için eğitici eğitimleri yapacaklar!!! Mümkün mü?

Bir de Toplum Ruh Sağlığı Merkezi’miz var. Yazlık’da eski belediye binasında hizmet veriyor.

Yine kendi tanımlarına göre, kendilerine bağlı coğrafi bölgedeki ağır ruhsal rahatsızlığı olan hastaların
(özellikle şizofreni hastaların) ve ailelerin bilgilendiriliyor, hastaların ayaktan tedavisi ve takibi gerçekleştiriliyor, rehabilitasyon, psikoeğitim, iş-uğraş terapisi, grup veya bireysel terapi gibi yöntemlerin kullanılarak hastanın toplum içinde yaşama becerilerinin artırılmasını hedefliyorlarmış.

Psikiyatri klinikleri ile ilişki içinde çalışıp ve gerektiğinde mobilize ekiplerle hastanın yaşadığı yerde takibini bile yapıyorlarmış.

Peki kaç kişiyle? Bakalım;

Yine kendi verilerine göre, 1 Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, 5 Hemşire/ Sağlık Memuru, 2 Psikolog, 1 Sosyal Çalışmacı, 1 Tıbbi Sekreter, 1 Güvenlik Görevlisi ve 1 Diğer Personel…

Yani bu bir avuç görevli, psikiyatrik değerlendirme, psikometrik inceleme (Zeka Testi-Kişilik Testi-Projektif Test vs), grup psikoterapisi, aile görüşme ve değerlendirmesi, bireysel psikoterapisi, psikoeğitim, aileye müdahale (Aile Terapisi/Aile Eğitimi), sosyal beceri ve iletişim becerileri eğitimi, iş-uğraş terapisi, diğer rehabilitasyon hizmetleri, sosyal inceme raporu, şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar, bipolar duygulanım bozukluğu ve diğer duygudurum (duygulanım) bozukluklarına yönelik çalışmalar gerçekleştirecekler!

Mümkün mü?
Uzatmayayım…

Evet uyuşturucu konusunda potansiyel olarak başı çeken illerden birisiyiz ama uyuşturucu ile mücadele, bağımlılığı engelleme ve bağımlıları hayata döndürme konusunda neredeyse hiç yokuz.

Dediğim gibi bilgileri adı geçen kurumların kendi internet sayfalarından aldım. Bir yanlışlık varsa sitelerini güncellesinler ve bizi de bilgilendirsinler lütfen!

CHP’NİN UYUŞTURUCU RAPORU

CHP’li bir okur uyardı, dikkatinden kaçmış olabilir, böyle bir rapor var, diye…

Kaçmıştı gerçekten, hem okunmaya hem paylaşılmaya değer bir haber;

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, uyuşturucu kullanımının sürekli arttığını, buna rağmen haklarında kamu davası açılanların sayısının azaldığını ortaya koyan bir raporu kamuoyu ile paylaştı,

Rapora göre;

2009-2019 yılları arasında uyuşturucuya bağlı suçlardan toplam 2 milyon 69 bin 868 kişi hakkında Cumhuriyet Başsavcılıklarınca şüpheli sıfatıyla işlem yapılmış.

Bu sayı Türkiye nüfusunun yüzde 2’sine denk geliyor. Başka bir ifadeyle sokaktaki her 50 kişiden 1’i uyuşturucu batağına saplanmış durumda…

“Tek Adam Rejiminin Uyuşturucu Bilançosu” raporuna göre, uyuşturucu ile ilgili kamu davası sayısı da sürekli azalmış.

2009 yılında Cumhuriyet Savcılıklarında hakkında şüpheli sıfatıyla işlem yapılan 116 bin 998 kişiden yüzde 70’i (81 bin 369) hakkında kamu davası açılmış.

2019’da ise şüphelilerin (291 bin 495) yalnızca yüzde 46’sı (135 bin 394) hakkında kamu davası açılmış ki bu rakamlar suçlunun yanına kar kaldığını gösteriyor.

“AKP iktidarında toplam 1 milyon 302 bin 19 kişi hakkında “kullanıcı” olduğu gerekçesiyle savcılıklarca “şüpheli” sıfatıyla işlem yapıldı. “2009 yılında uyuşturucu kullandığı gerekçesiyle şüpheli sıfatıyla işlem yapılan kişi sayısı 63 bin 733 iken bu sayı 2019’da yüzde 189 artarak, 184 bin 190’a fırladı,

2018-2019 yıllarına ait Tek Adam Rejimi verileri incelendiğinde de tablo değişmedi.

2017’de kullanıcı olduğu gerekçesiyle hakkında şüpheli sıfatıyla işlem yapılan kişi sayısı 111 bin 212 iken bu sayı 2019 yılında yüzde 66 arttı.

2018-2019 yılları arasında günde 465 kişi hakkında kullanıcı olduğu gerekçesiyle adli işlem yapıldı,

2018-2019 yıllarına ait veriler incelendiğinde Tek Adam Rejiminin ilk iki yılında uyuşturucuya bağlı suçlarda yüzde 58 artış yaşandı.

2017’de 183 bin 997 olan şüpheli sayısı, 2019’da 291 bin 495’e yükseldi,

Bu sayının aynı zamanda 19 yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında kayıt altına alınan uyuşturucuyla ilgili en yüksek suç verisidir.

2018-2019 yılları arasında Cumhuriyet savcılıklarınca toplam 539 bin 563 kişi hakkında işlem yapıldı. Buna göre de haftada 5 bin 188, saatte 31 kişinin uyuşturucuya bağlı suçlardan şüpheli olduğunu ortaya koyuyor.

2009-2019 yılları arasında toplam 767 bin 849 kişi hakkında uyuşturucu ticaret yaptığı gerekçesiyle şüpheli sıfatıyla işlem yapıldı.

Tek Adam Rejiminde (2018-2019) bu sayı 200 bin 254 oldu. Bu rakam 19 yıllık AK Parti iktidarının yüzde 26’sına denk geliyor.

Diğer taraftan Tek Adam Rejimine geçilmeden önce 2017’de uyuşturucu imal ve ticareti nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılıklarınca hakkında işlem yapılan şüpheli sayısı 72 bin 785.

Bu sayı 2018’de 92 bin 949’a ve 2019’da da 107 bin 305’e yükseldi.

Tek Adam Rejimi’nde uyuşturucu ticareti yaptığı gerekçesiyle hakkında şüpheli sıfatıyla işlem yapılan kişi sayısında da yüzde 47 artış yaşandı.

Uyuşturucu suçlarıyla bağlantılı oldukları gerekçesiyle işlem yapılan şüphelilerden 257 bin 671’i hakkında kamu davası açıldı. Hakkında kamu davası açılan şüphelilerin oranı yüzde 48’de kaldı.

Bu verilere göre savcılıklarda şüpheli sıfatıyla işlem gören her 5 kişiden 3’ü, “haklarında kovuşturmaya yer olmadığı” gerekçesiyle serbest bırakıldı,

KURTARILAN BİR GENÇ ANLATIYOR

Merhaba. Öncelikle ben size kendi yaşadıklarımı ve başımdan gelen olayları paylaşayım.

Bu paylaştıklarımın size ve insanlara faydası olacak ise ne mutlu bana.

Ben 32 yaşında orta gelirli bir ailenin çocuğuyum genç yaşta başlamış olduğum kötü alışkanlıklarım vardı, bunlar zaman ile bağımlılık yaptı fakat son olarak içtiğim ve bir kereden bir şey olmaz dediğim son zamanlarda epey yaygın olan met inanın bir kere denemeniz yetiyormuş bağımlı olmaya.

Tabi bunların hiçbirini tek yapmadım, arkadaş çevresi çok çok önemli, o zaman beni uyarmadılar,

Fakat ben önemli uyarılarda bulunmak isterim.

Kendi işyerimi kurmuştum bir sene önce, biraz küçük ama güzel butik tarzı bir işletmeydi, işlerim de iyi gidiyordu.

Met denilen pisliğe bulaşana kadar zamanla kazandığım yetmemeye başladı. İşlerimi aksatıyor ve günlerce uykusuz kalıyordum. Nitekim çok isteyerek açtığım dükkanımı kapatmak zorunda kaldım,

Şimdi başka bir yerde garsonluk yapıyorum.

Tedavi görme kararı aldığımda en büyük desteği ailemden gördüm.

Hatta arkadaş çevrem o kadar çoktu ki sanki ben bırakınca bütün arkadaşlarım yok oldu. Meğerse gerçek arkadaş değillermiş, geç te olsa anladım.

Tedavi kararı almak kolaydı, bırakması da çok zor değilmiş.

Doktorlarıma sonsuz teşekkürler, beni bu illetten kurtardıkları için,

Ben kullandığım dönem başımdan geçen olaylardan ve ailelerin yaklaşma biçiminden bahsetmek isterim. Geri kazandırılacak her insan bir ağaç gibidir u davada.

20 yıllık arkadaşımın sırf bu lanet yüzünden benden hırsızlık yaptığını gördüm. Evli çocuklu arkadaşlarım vardı evlerine gitmiyorlardı, aileleri dağılıyordu.

Met içeni nasıl anlarız?

Günlerce uyumayabilir sabah kahvaltı yapmayabilir, aşırı enerjik olur, aşırı agresif olabilir

Nasıl davranmalıyız?

Bence toplumun davranış şekli çok önemli. Uyuşturucu kullanan insanı dışlayıp önyargılı davranmak yerine onların yanında olup dertlerini dinlemeli ve yaptığının yanlış olduğunu güzel bir dil ile söylemeli,

Kesinlikle aileler baskıcı olmamalı. Zamanla ikna edilip çocuklarını tedaviye göndermeliler. Çünkü bunu kullanan kişinin parası yetmez, toplumdan uzaklaşır ve zamanla psikolojik sorunları başlar.

Başka (olmayan) sesler duymak, görmek vesaire gibi bunların hepsini yaşayıp gördüğümden dolayı ben de sizlerle paylaştım.

Umuyorum hem size hem insanlara bir faydası olur ve gençliğimiz uyuşturulmak zorunda kalmaz.

OKUNULMASI GEREKEN BİR KİTAP; SİYAH NEFES

Yine bir okur tavsiyesi…

Toplumun kanayan yarası olan uyuşturucunun pençesinde yitip giden hayatları anlatıyor.

İnsan, hayatının en büyük hatalarını yol ayrımlarında yapar.

En büyük hataların yol ayrımındaki tabeladaysa, ‘Bir kereden bir şey olmaz,’ yazar. Batuhan on sekiz yaşında, karakteri ve yakışıklılığıyla herkese kendini sevdiren bir gençtir. Annesi ve babası o henüz çok küçükken ayrılırlar. Üvey annesi Asu’yla anlaşamadığı için de Adana’nın tarihi semtlerinden biri olan Tepebağ’da, annesinin hatıralarıyla dolu bir evde anneannesi Pakize Hanım’la yaşamaya başlar. On sekiz yaşına bastığında yaşadığı bir olay onu derinden etkileyerek tüm hayatını altüst eder. Ailesi, dostları ve aşkı arasındaki döngüde bir yol ayrımına gelir ve tercih ettiği yoldaki tabelada ‘Bir kereden bir şey olmaz’ yazmaktadır. Bağımlılıkla ölüm arasındaki bu yolculukta uyuşturucunun acımasız yüzüyle tanışır. C. Fırat İzgi, ‘Kelebek Ömrü Kadar Aşk’ kitabının devamı olan ‘Siyah Nefes’ isimli romanında, uyuşturucunun pençesine düşmüş gençlerin bağımlılığa doğru ilerleyişlerini anlatırken, uyuşturucunun karanlık dilini, kötü karakterini, insanı zamanla yalana, çalmaya, fuhşa, intihara sürükleyişini, uyuşturucu bağımlılığının insanoğlu üzerindeki fiziksel ve acımasız etkilerini anlatıyor. Bu roman, tüm ebeveynlerin ve gençlerin okuması gerenken, yol gösterici niteliğinde ve ibretlik öykülerle bezenmiş bir roman. Bitirdiğinizde, bağımlılara ön yargıyla baktığınız için kendinizi sorgulayacak ve etkisinden uzun süre kurtulamayacaksınız!

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ