‘FAKİR KOKAİNİ’ CAN ALIYOR

Dün MET, yani fakir kokaini, halk arazındaki ismiyle Metin amca denilen uyuşturucudan söz ettik. Çok ucuz olması, kolay erişilebilir olması ve sokaklarda peynir ekmek gibi satılan, ölümcül bir uyuşturucu olduğunu ifade ettik.

Uzmanlar metamfetamin yani kristal MET için en fazla dört yıl kullanılabilir diyorlar. Sebep ona başladıktan sonra en fazla dört yıl yaşayabilmeniz.

Öylesine öldürücü bir uyuşturucu…

Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl, Manisa’da dört genç aşırı doz uyuşturucu kullandıktan sonra intihar etmişlerdi.

Kan örnekleri incelenince, gençlerin kısa sürede bağımlılık yapan ‘delirten uyuşturucu’ ya da 'fakir kokaini' olarak bilenen 'Kristal met' kullandıkları belirlenmişti.

'Kristal met' kullanan kişilerde pozitif düşüncelerin yerini negatif düşüncelere bıraktığı ve bu durumun da intiharlara yol açtığının bir örneğiydi bu olay.

Gençler uyuşturucu alemi yaparlarken, içlerinden bir tanesi aşırı dozdan ölünce, kalan arkadaşları da uyuşturucunun etkisiyle intihar kararı almışlardı. İkisi yine aşırı dozdan, kalan son kişi de av tüfeği ile intihar etmişti. Arkalarından bir intihar videosu bırakarak…

Böyle de bir özelliği var bu fakir kokaininin ki ölümcül bir cesaret vermesi sebebiyle, bazı ülkelerin askerlerine ve bazılarının da intihar komandolarına bu uyuşturucuyu verdiklerini biliyoruz.

Maalesef metamfetamin askeri-stratejik anlamında kullanılmış ve kullanılıyor.

Bunun ilk çarpıcı örneği, Fransa’da yapılan bir iç savaş…

Fransızlar bir istila manevrası öncesi, harekatın olağanüstü süratli yürütülmesi, zırhlı birliklerin üç gün durmadan, uyumadan ilerleyebilmesi için Pervitin hapı sipariş ediyor subay ve askerlere hekim denetiminde kullandırıyorlar.

Ve adeta zombileşen Fransız askerleri o harekatı gerçekleştiriyor.

Bu hareket tarihe ‘Yıldırım Savaşı’ olarak geçtiği kadar yöntemi itibariyle “metamfetamin savaşı” olarak da geçiyor.

Tanıl Bora’nın anlatıyla Hitler ve Alman Ordusu da kullanmış:

“Alman askerler, özellikle batağa sürüklenen Rusya seferinde, kendi kendine de kullanıyor.

1972’de Nobel edebiyat ödülünü alacak olan Heinrich Böll mesela, o sıralar cephede er, ailesine yazdığı mektuplarda sürekli Pervitin göndermelerini istiyor.

Normandiya Çıkartması sonrasında, savaşın geri dönülmez biçimde kaybedildiğinin belli olduğu son safhasında, bir metamfetamin hamlesi daha yaptı Nazi ordusu.

Toplama kamplarındaki tutuklular üzerinde çarçabuk denenmiş, etkisi tam olarak bilinmeyen daha sert metamfematin kokteylleri çırpıştırdılar.

14-15 yaşındaki delikanlıları cep denizaltılarına tıkıp Müttefik donanmasını vurmak üzere Manş Denizi’ne saldılar. Yüzlerce genç, ‘kafa bin beş yüz,’ talihli olan bazıları bir yerlerde karaya vurdu, çoğu deniz altında oradan oraya savrularak mahvolup gittiler.

Hitler’in askerlerinden” öte, Hitler’in kendisinin haplanma tecrübesi, önemli. Ohler çalışmasının yaklaşık üçte birini buna ayırmış. 1941’den sonra, diktatörün metamfetamin menüsünü yöneten özel hekimi Theo Morell’in, nasıl dokunulmaz bir mevki işgal eder hale geldiğini anlatıyor. Zira Hitler, tam anlamıyla bir uyarıcı bağımlısı.

En kapsamlı Hitler biyografisinin yazarı Ian Kershaw, Nazi Führer’inin günlük hap kullanımının günde 28’e kadar çıktığını saptamıştı. Ohler, doktor Morell’in 1941 Ağustos’undan 1945 Nisan’ına kadar, 1349 günün 885’inde tuttuğu ayrıntılı notları inceleyerek, diktatörün yaklaşık 1100 doz hap aldığını, üstüne yaklaşık 800 iğne vurulduğunu tespit ediyor.

Seksene yakın çeşit hap kullanmış; hormon preparatları, steroidler, muhtelif metamfetamin karışımları. Doktor Morell, doz ayarlarını değiştirip farklı kokteyller tertip ederek, psikolojik etkiyi artırmayı da gözetmiş.

High Hitler”e de “kafası iyi Hitler” diyelim.

Ki zaten birçok Nazi uluları da bizzat metamfetamin bağımlısı.

Hedefleri ve saikleri, ideolojik cinnet dünyası, aldığı uyarıcıların sonucu değildi, zaten çok öncesinde şekillenmişti. Hitler cinayetlerini zihni sislendiği için işlemedi, aksine son ana kadar, yaptıklarının sonuçlarını hesaplama kabiliyetine, cezai ehliyete sahipti. Duygu ve düşüncelerine daima hâkimdi, ne yaptığını biliyor, soğukkanlılıkla, uyanık zihinle eyliyordu. Başında itibaren cinnet ve gerçeklikten kaçan bir mahiyet taşıyan düşünce sistemi içinde, çılgınca değil dehşet verici bir tutarlılıkla davrandı. O kadar çok uyarıcıyı almasının sebebi, eylemlerini işlemeye devam edebilecek durumda kalmak içindi.”

Buradan anlıyoruz ki MET uyuşturucudan ziyade bir uyarıcı…

Evet kısa sürede vücudu çürütüyor ama “insana enerji vermesi… korku denen şeyin beyinlerinden çıkması… ve merhamet duygusunu tamamen ortadan kaldırması” gibi özellikleri var.

Türkiye bu korkunç uyuşturucuyu bazı olay ve ölümlerden sonra keşfetti maalesef…

Hatırlarsınız, Manisa’da, bir arkadaşları aşırı dozdan ölünce, intihar videosu çekip canlarına kıyan gençlerle vardı.

Uyuşturucu alemi esnasında bir arkadaşları aşırı dozdan ölünce intihar kararı almışlar ve yaşamlarına son vermişlerdi.

Sebebin MET olduğu olayın ardından öğrenildi.

Kan örnekleri incelenen gençlerin kısa sürede bağımlılık yapan 'delirten uyuşturucu' ya da 'fakir kokaini' olarak bilenen 'Kristal met' kullandığı belirlendi.

Ancak ölüm ve cinayet nedenleri araştırılırken ortaya çıktı.

Yani her olay bir dönüm noktasıydı bizim için…

Bir olayda Erdek'te yaşanmıştı mesela…

MET kullanıcısı olduğu olay üzerine anlaşılan bir genç başka bir genci bıçakla adeta doğramış ardından kendisine de zarar vermişti.

MET kullandığı daha sonra anlaşıldı.

Bu konuya devam edeceğiz.

İlimiz özelindeki durumu Emniyetten bilgi alarak aktaracağız.

Kullanıcılarla ve kullananların aileleriyle konuşup sizlerle paylaşacağız.

CUMA HUTBESİ; BAĞIMLILIK BİR TUZAKTIR

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Ayet-i kerime de Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun…”

Hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan ve buna rağmen hâlâ Allah’tan iyilik temenni edendir.”

Kardeşlerim!

İnsan, eşref-i mahlûkattır, varlık âleminin en değerli, en şerefli üyesidir. İslam, insanın ömrü boyunca bu değere layık biçimde yaşaması ve hem dünyada hem de ahirette saadete ermesi için gönderilmiştir. Yüce dinimizin gayesi, insanın canını, malını, aklını, ırzını ve inancını her türlü kötülükten, fitne ve fesattan korumaktır. Bu sebeple İslam, insanın canına ve malına kasteden, aklını ve idrakini zayıflatan, ırzına ve nesline zarar veren, din ve inanç özgürlüğünü elinden alan her şeyle mücadele eder. Ferdin, ailenin ve toplumun huzurunu bozan bütün zararlı alışkanlıkları ve bağımlılıkları yasaklar.

Aziz Müminler!

Kur’an-ı Kerim, dünya hayatının bir imtihan olduğunu ve bu imtihanda başarılı olmak isteyenlerin nefsine esir olmaması gerektiğini ısrarla tekrarlar. Geçici heveslerin, sınırsız arzu ve isteklerin peşinde koşan insanın sonu hüsrandır. Şu kısacık hayatın önemini, kıymetini ve ciddiyetini bize unutturan her türlü bağımlılık, birer tuzaktır. Zamanımızı, paramızı ve sağlığımızı heba eden kötü alışkanlıklar, geleceğimize yönelik birer tehdittir.

Muhterem Müslümanlar!

Kur’an-ı Kerim bizlere defalarca “Hiç düşünmez misiniz?” diye sorarken, alkol ve uyuşturucu ile beyni dumura uğramış bir insan nasıl düşünebilir? Yüce Rabbimiz bizleri “Ne kadar da az şükrediyorsunuz?” diye uyarırken, saatlerce ekrana bağlanıp hayattan kopan bir insan çevresindeki nimetleri görüp de nasıl şükredebilir? Resûl-i Ekrem Efendimiz “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.” buyururken, kumarda, bilgisayar oyunlarının başında geceleyen insan ailesiyle nasıl ilgilenebilir?

Kardeşlerim!

Bağımlılık, yuvalar dağıtmakta, milli servetimizi heder etmekte, maneviyatımızı kökünden sarsmaktadır. En üstün niteliklerle yaratılan insanoğlunun bu meziyetlerini toplumun ve ümmetin faydası için kullanamadan bu dünyadan geçip gitmesi ne acıdır! Çocuklarımız maalesef taklit, özenti ve merak ile kötü alışkanlıklara adım atmakta ve arkadaşlarının aklına uymaktadır. Ailesinden yeterli ilgi ve desteği göremeyen, kendisini yalnız ve sevgisiz hisseden gençlerimiz, hain şebekelerin ağına kolayca düşmektedir. Onlara rehberlik etmek, gündemlerini takip etmek, sadece maddi ihtiyaçlarını değil manevi ihtiyaçlarını da karşılamak bizlerin vazifesidir. “Çocuklarının senin üzerinde hakkı var” buyuran Sevgili Peygamberimiz bizlere bu mühim vazifeyi hatırlatmaktadır.

Aziz Kardeşlerim!

Sevgili Peygamberimiz “İki nimet vardır ki insanların pek çoğu bunların kıymetini bilmeyerek aldanmaktadır: Sağlık ve boş vakit” buyurur. Hastalanınca ya da meşgaleden bunalınca fark ettiğimiz bu iki nimetin kadrini bilelim. Beden ve ruh sağlığımızın en büyük düşmanı olan sigara, alkol ve uyuşturucu maddelerin her türlüsünden şiddetle sakınalım, sakındıralım. Vaktimizi bir kara delik gibi yutan ve faydalı işlere zaman ayırmamıza engel olarak günlerimizi tüketen internet bağımlılığına karşı uyanık olalım. Allah’ın bize sunduğu teknolojik imkânları akıllı ve bilinçli bir şekilde kullanmayı öğrenelim, öğretelim. İyi alışkanlıkların, erdem ve ahlakın aile içinde kazanıldığını, gençlerimizin ancak bizim ilgi ve desteğimizle bağımlılıktan uzak kalabileceğini unutmayalım.

Aziz Müminler!

Çocuklarımızı ve gençlerimizi eğlendirirken zehirleyen, sahte zaferlerle saatlerce meşgul eden sigara, alkol, uyuşturucu, kumar, internet, bilgisayar ve akıllı telefon gibi bağımlılıklara karşı uyanık olmak hepimizin vazifesidir. Cenab-ı Hak, bu konuda kötü bir gidişatın sonuna işaret ederek bizleri şöyle uyarır: “Sonra bunların ardından namazı kılmayan ve nefsani arzularına uyan bir nesil geldi…”

Unutmayalım ki, evlatlarımız bizim yarınlarımızdır ve neslimiz bize emanettir. Sağlıklı, eğitimli ve şuurlu nesiller için gözümüzün nuru olan evlatlarımızı dinimizle, kültürümüzle, kimliğimizle donatalım ki, her türlü kötülükten kendilerini koruyabilsinler.

Hutbemi, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu hadis-i şerifi ile bitirmek istiyorum: “Kıyamet gününde hiçbir kul, ömrünü ne için tükettiği, bilgisiyle ne yaptığı, malını nereden kazanıp nerede harcadığı ve bedenini neyle yıprattığı konusunda hesaba çekilmedikçe bir yere kıpırdayamayacaktır.”

Kaynak; Diyanet İşleri Cuma Hutbeleri