Uzman Klinik Psikolog Hande Taştekin, velilere karne uyarısında bulunarak, “Çocuğun karnesinde gördüğümüz kırıklardansa, çocuğun kalbinde oluşturduğumuz kırıklıkları onarmak her zaman daha zordur” dedi.

Memorial Kayseri Hastanesi Uzman Klinik Psikologu Hande Taştekin, çocukları karne alan velilere uyarılarda bulundu. Çocukları karnelerine göre yargılanmaması gerektiğini kaydeden Taştekin, “Karne olgusu, birçok anne ve babanın aşikar olduğu kavramdır. Günümüzde çocuklarımız aklımıza gelince istenilmeyen notlar esnasında anne ve babalar panikler. Çocuklar için daha çok cezalandırma yöntemleri veya tatil dönemlerinde çalışma maratonunu başlatma düşüncesi ilk akla gelir. Karneler çocuklarımızın bütünsel olarak zekalarını ölçmesi için belirli bir yöntem değildir. Çocukların aslında yeteneklerini ve çalışma düzenlerini oluşturmakta bize bilgi ve ipucu vermektedir. Bazı durumlarda çocuklara yüklenen aşırı sorumluluk ve beklentiler çocuklarda kendini geliştirememe gibi durumlar meydana getirir. Bu gibi durumlarda çocuklar sevdiği ve ilgi duyduğu alanlara karşıda çocuklarımıza bir engel oluştururuz. Öncelikli olarak ailelerin yapması gereken çocukların başarılı olduğu alanları bulmak ve nelerin onları motive ettiğini gözlemlemek, bunun yanında gözlem yaparken de çocuğun aslında çevresine ve kula karşı geliştirdiği kimliği bütünlemek lazım. Çocuğun tıkandığı noktalarda veya cesaret edemediği noktalarda ailenin güven verici bir tutum sergilemesi lazım” ifadelerini kullandı.

Taştekin, “Günümüzde de ‘Ben yapamadım ama çocuğum yapsın. Ben olamadım ama çocuğum olsun’ gibi düşünceler yaygın olmaya başlamıştır. Bu da çocukta proje kavramını oturtturur. Proje kavramı oturtturan çocuklarda kendisini sürekli başarılı kalma duygusuyla hareket ettirerek ileriki yaş döneminde yetersizlik duygularını uyandırabilir. Yetersizlik duygularını oluşturan bir çocukta veya yetişkinde ise anksiyete, kaygı bozuklukları, depresyon ve panik atak gibi daha sonrasında ruhsal problemler ortaya çıkabilmektedir. Okul öncesinde birincil öğrenme kaynağımız ailedir. Daha sonrasında okul ve aile çevresi çocuklar için ikincil öğrenme kaynağı halini alır. Bu öğrenme kaynakları çocuklar için korkutucu, stresli ve zorunlu hale gelmemesi lazım. Bunun içinde ailelerin çocukların daha rahat olacağı, kendilerini daha rahat ifade edebilecekleri ortamları hazırlamaları lazım. Aynı zamanda çocuğun yükselen başarısı ile orantılı olarak ödüllendirme veya lütufkar davranışlar çocuğun akademik kavrayışını zorlamaktadır. Çocukla aile arasında pazarlık anlayışını oturtmaktadır. Ailelerin ilk önce şuna dikkat etmesi gerekir. Çocuğun karnesinde gördüğümüz kırıklardansa, çocuğun kalbinde oluşturduğumuz kırıklıkları onarmak her zaman daha zordur” şeklinde konuştu.

Kaynak: iha