1999 Marmara depreminin 20’nci yılında Sakaryalılar o günlerde yaşadıklarını anlatıp, deprem sonrasında alınan önlemleri BİZİM SAKARYA’ya değerlendirdiler.

Depremde evi orta derecede hasar gören esnaf  Nuran Diyarlı, o geceyi  “Deprem çok kötü oldu. Babamın evinin yarısı yıkıldı, abimde bir misafir çocuk vardı oradan ölü çıktı. Benim yatak odamın kapısı kitlendi. Gardırop kapısı pervaza dayanmıştı dayanmasa ölürdük” diye anlattı.

Kendi evinin orta hasarlı olduğunu ifade eden Diyarlı, “Ama dediğim gibi babamın evi ciddi hasar almıştı. Benim yaşadığım yerde durum çok kötüydü. Sonra çadır kentlerde yaşadık ama unutamadık. Hala da unutamadık. Hiç unutmuyorum, evimin yakınındaki parkın kenarında, yol üstünde oturuyorduk. Artçı depremler sırasında ‘Yer açılacak bizi içine alacak’ diye düşündüm. O kadar şiddetliydi. Oturduğum taş altımdan gidip geliyordu. Anlatması bile zor” dedi.
ÇOK İNSAN AKLINI YİTİRDİ

Mahallesinde çok sayıda kişinin öldüğünü ifade eden Nuran Diyarlı, şöyle devam etti:
“Hele üç bebek anneleriyle yatıyordu, çocuklar öldü günler sonra çıktı. Anlatılacak bir şey değil. Allah bir daha yaşatmasın. Mahallemizde hiç ev kalmamıştı. Ölüler çok oldu. İnsanlar çadır kentlerde kafayı yedi. O üç çocuğu ölen aklını yitirdi. Çarşıya çıkıyoruz insan kokuyor, her yer yıkılmış. O esnada da duyduk hırsızlıklar yapılmış, dükkanlar yağmalanmış. Onun bunun kolundan bilezik çalınmış. O zamanlar çok da yardımlar geldi. Allah razı olsun kimler yaptıysa. Fakat insanlar ölmüşse evler yıkılıp haneler bozulmuşsa o yardımların da faydası olmuyor tabi.”

Çok ama çok büyük bir depremdi.

Esnaf  Zekayi Tokdemir ise o gece yaşadıklarının her anını hatırlıyor, anlatırken sanki depremi bir daha yaşıyor:
O gece hava çok sıcaktı. Hatta uyuyamamıştım, televizyon seyrediyordum. Önce hafif hafif sallandı. Daha sonra ben deprem olduğunu anladım. Yan odada kızım yatıyordu, hemen o odaya doğru hamle yaptım. Eşim de vardı yanımda o da kalktı, eşimde giyinmeye başladı. Bu arada ben binanın 3. Katında oturuyordum. Ben yan odanın kapısına gelmiştim ki sanki alttan çok büyük bir hayvan sürüsü geçiyormuş gibi dehşet verici bir sesle alttan vurmaya başladı. Çok yüksek sesle, gürültüyle, çok yüksek bir şiddetle başladı. Hatta ben kapının eşiğinde kaldım, gidemedim yani oraya eğildim. Takriben 30-40 saniye sürdü, dehşet verici bir şeydi. Tabi elektrikler gitti. Hemen çocuğumu kaptım 5 yaşlarında bir kız çocuğum vardı. Hatta giyinmeye bile fırsatımız olmadı, elimize ne geçtiyse onu giydik. Hanımla birlikte inmek istedik ama benim aklıma merdivenlerin çökebileceği ihtimali geldi, zifiri karanlık olduğu için. O zamanlar cep telefonum da yoktu. Tabi elinizde de fenerle yatamazsınız bunu düşünerek. Biz aile apartmanında oturuyorduk. Tam içeriye girip çakmak, kibrit gibi bir şey arayacaktım ki o anda eşimin gel dediğini duydum, o anda da kardeşim aşağıdan ışık tutuyordu. Küçük bir ışıkla indik aşağıya. Sonra mahallemizin bir meydanı vardı herkes oraya toplandı ama toz toprak içerisindeydi,  göz gözü görmüyordu. Kimin, nerenin yıkıldığını o anda fark edemedik. Biz sadece o an meydana, açık bir alana gitmeyi düşündük. Karımı, çocuğumu, annemleri topladım meydana geldik. O geldiğimiz meydanın karşısında benim halamın kızı oturuyordu. Biraz toz toprak ortadan kalkınca o binanın yan yattığını gördük. Bina resmen garaj katı ve birinci katıyla birlikte yan yatmıştı. Hemen oraya koştuk onları kurtarmaya çalıştık. Hatta bir yeğenim de orada vefat etti. Yeğenimin birine ve yengemi göçük altından ben çıkardım, abimlerle birlikte biz çıkardık. Sonra hava aydınlanana kadar da o meydan da bekledik. Hava aydınlanınca gerçeği gördük ki her yer çok perişan bir haldeydi. Allah kimseye yaşatmasın. Çok ama çok büyük bir depremdi. Babamlar yaşamış 67 depremini, ondan bile çok daha büyüktü. Hatta şiddeti bana göre 7.3’ten çok daha fazlaydı çünkü yeryüzüne çok yakın bir depremdi.”

DERS ALMADIK

“ Çok şükür o depremden sağ çıktık ama gerçekten ders alınması gereken, özellikle yöneticilerimizin der alması gereken bir olaydı. Ancak geçen 20 seneye baktığımda pek ders almadığımız ortaya çıkıyor, hem halk olarak hem de yöneticiler olarak. Şu anda Adapazarı’nda bana göre en sakat binanın en altındayız. Biz bu depremi ilk yaşadığımızda Maltepe’ye gittik orada bir akrabaların evine sığındık. 1 katlı evde yatamadık korkudan. Şimdi neredeyiz binanın en altındayız.

Depremden sonra bir müddet önlem aldım. Sonra evdeki sağ sola düşen eşyaların duvarlara montajını yaptım. Çocuğuma bir şeyler anlattım, kendimce öğrendiklerimden dersler aldım. Mesela en azından yanımda bir fener tutmaya başladım. Zaten ilk 1 sene o depremi yaşayıp da normal olan bir insan zordur. İlk 1 sene bırak önlem almayı uyuyamadık bile. Zaten 1 sene kadar sürdü artçı depremler sürdü.
Yapılan önlemleri yeterli bulmuyorum. Aslında bizim binalarımız sağlam binalardı bana göre. Bizim yaşadığımız depreme göre bu yıkım az bile. O zaman son 10 yılda yapılan binalar yıkıldı. Yıkılan binaların yüzde 90’ı Ankara Caddesi, İzmit Caddesi’ndeki son 10 yılda yapılan binalardı. Bu da demek oluyor ki son 10 yılda yapılan binalardı. “

Kimse gerekli önlemleri almıyor.

Sigortacı Ayça Beriş,  deprem meydana geldiğinde  4-5 yaşlarında olduğunu, felaketin büyüklüğünü büyüklerimden dinledikleriyle idrak edebildiğini söyledi.  Depremde yakınlarının öldüğünü anlatan Beriş, şunları kaydetti:

“Yakınlarımızı kaybettik, sakat kalanlar oldu, annem kısmi felç geçirdi hatta o dönemde ama dediğim gibi ben yaşamadım hatırımda bir anım yok. Biz bir önlem alamadık. Üzerinden uzun zaman geçti. İnsanlar teknolojinin gelişmesiyle beraber bir şeyleri öğrendi ama unutulmuş bir deprem ama bir önlem almadık. Herhangi bir eşyamız duvara sabit değil, birçoğumuz dayanıklı evlerde yaşamıyoruz.

Devlet tarafından herhangi bir önlem alındığını düşünmüyorum. Doğal afetlerde toplanma alanları olur büyük alanlar, parklar afet toplanma alanı olarak ayrılır. İşte bunların şehrin en ücra yerine taşınması, afet toplanma yerlerinin bir şekilde imara açılması, binaların dikilmesi bir önlem olarak kabul edilemez. Bizde bir önlem almıyoruz, onlarda bir önlem almıyor. “

Editör: TE Bilişim