Oturdukları bölgede bulunan yıllardır kullanılmayan eve girmek istiyorlardı. İki kafadar hep bunun hayalini kuruyor, sokakta oynarken bile o eve bakıp giriş planlarını konuşuyorlardı. Çevrede oturanlar çocukların o eve girmemesi için ürkütücü öyküler uydurup çocukları o evden uzak tutmaya çalışıyordu. Bu öyküler diğer çocukları o eve karşı korkutsa da bizim iki kafadarı o eve girmeye daha da cesaretlendiriyor ve meraklandırıyordu.

Günlerden bir gün yine sokağa çıktıklarında artık o eve girmenin ve içinde neler olduğunu keşfetmenin zamanı gelmişti. Günlerce, haftalarca düşündükleri planı uygulamaya artık hazırlardı. Kimseye görünmeden evin bahçesine girdiler. İlk olarak evin etrafında bir tur attılar. Daha önce de gördükleri arka giriş kapısı hafif aralıktı. İkisi de kapıya tüm güçleriyle asılarak kendilerine doğru çektiler. Kapı açılmadı ama genişleyen aralık ikisinin de içeri girmesine yetti.

Ev çift katlıydı. Önce alt katı dolaşmaya karar verdiler. İçeride kötü bir koku vardı. Onları zorluyordu. Kollarıyla burunlarını kapayarak yavaş adımlarla dolaşmaya başladılar. İçlerinde korku da vardı ve bu korku onların çok dikkatli olmasına yardımcı oluyordu.

Eski eşyalar, tozlu ve örümcek ağları tutmuş odalar, çamurla kaplanmış camlar, ışıksız bir ortam… İki kafadarın hayal ettiği gibiydi her şey. Anlatılan korkutucu öykülerin gerçek olmadığını kanıtlıyorlardı. Üst kata çıkan merdivenin oraya geldiklerinde bir tanesi merdivenin yan tarafında yerde bir kapak gördü. Eğilip kapağı kaldırmaya çalıştı.

Kapak bir anda yukarıya doğru açıldı ve kafadarlardan biri aşağıya açılan merdivenden yere düştü. Yere düştüğünde birkaç yeri ağrımıştı fakat önemli bir şeyi yoktu. Yukarıda bulunan arkadaşına iyi olduğunu söyledikten sonra etrafına bakınmaya başladı. Etraf çok karanlıktı. Sadece kapağın açık olmasından dolayı içeriye giren az bir ışık bulunmaktaydı. Karanlığın bulunduğu noktalara korkarak, merakla ve ufak adımlarla ilerledi. Bir tıkırtı duydu. Sesin yönüne doğru baksa da bir şey göremedi. Bu tıkırtı onu korkutmuştu. Fakat bir daha buraya gelme fırsatını bulamayacağını düşünüyordu. Bu yüzden olabildiğince etrafı keşfetmeye devam etti. Bu sefer bulunduğu yerin tam arkasından bir tıkırtı daha duydu. Hemen arkasını döndü ve ufak bir ışık süzmesinin hareket ettiğini gördü. El feneri gibi bir ışıktı ve hareket ediyordu. Bu onun çığlık atmasına sebep oldu. Yukarıda bulunan arkadaşının sesi ona geliyordu. Duyuyordu ama cevap veremiyordu. Sadece çığlık atıyordu.

Işık süzmesi olduğu yerde duruyordu. Çok korktu. Buradan çıkması gerektiğini düşündüğü anda ışık süzmesi ona doğru yaklaştı. Olduğu yerde kalakaldı. Karşısındakinin ne olduğunu bilmiyordu. Bu ışık süzmesi etrafı da aydınlatmıyordu. Sadece olduğu yerde duruyor ve o hareket edince ışık süzmesi de ona doğru hareket ediyordu. Aklına bir fikir geldi ve bir anda hızlı bir şekilde merdivenlere doğru koşmaya başladı. Işık süzmesi de ona doğru son derece hızlı bir şekilde geldi ve ona çarpıp yere düşürdü. Boynunda bir sıkma hissetti ve nefes alamamaya başladı. Çığlık atıyordu fakat sesi çıkmıyordu.

Gözünü açtığında yanında arkadaşını gördü. Yattığı yerden doğruldu. Etrafına baktı. Evin yukarıya çıkan merdiveninin yanındaydı. Merdivenin yanında bir kapak vardı fakat açık değildi. Arkadaşına ne olduğunu sordu. Arkadaşı da ona bu kapağı bulduklarını, kapağı açmaya çalışırken elinin kayıp sırt üstü düştüğünü, başını yere çarptığını ve bayıldığını söyledi. Gördüklerinin hayal olduğunun farkına vardı. Korkutucu bir hayal. Hemen arkadaşına yaşadıklarını anlattı ve iki kafadar koşarak bu gizemli ve terk edilmiş evden ayrıldılar.