Dün belirttiğimiz gibi, 15 Temmuz bu iktidara ders teşkil etmedi.

Fetö için idam yaygaraları koparanlar, başka cemaatlerin fink atmasına ve boşluk doldurmasına adeta izin verdiler.

Güzelim ülkeyi tekrar şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketine döndürdüler.

Dün kamuda FETÖ’den boşalan makamların cemaatler ve tarikatlar tarafından doldurulması konusuna değinip Hizbullah’tan örnek verdim.

Sırada Menzil var…

Saygı Öztürk, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, İsmail Saymaz ve Esra Çeviker’in araştırmalarından özetle aktarayım.

Malumunuz bunların çoğu holdingleşmiş durumda ve çok ciddi ekonomik yapılar haline geldiler. Dolayısıyla dün kamusal alanda işlerinin görülmesi, çocuklarının eğitim alması ve atanması ve hiç değilse şerlerinden emin olma adına fetö safında görünmek zorunda kalan pek çok insanımız, bugün de iş, aş, yurt, barınak, cep harçlığı, yiyecek yardımı ve yine kamusal alandaki güçlerinden istifade edebilmek için bu yapılara sığınıyorlar.

Bunlara her şey serbest… Denetlenmiyorlar. Siyasi pazarlıklar da çok ustaca yapılıyor. Oy karşılığında milletvekillikleri, bakanlıklar isteniyor.

Ve veriliyor ki Sağlık Bakanlığı’nın uçak ambulanslarının kuyruk numaralarında ve yine üst makam araçların plakalarında GVS yazması tesadüf değil. Eski moda FG idi, yenisi GVS…

GVS, Gavs’ın kısaltılmışı… Gavs ise (Kutub, aziz kişi) demek. Günümüz de Gavs olarak Menzil’in şeyhi kabul görüyor.

Gavs önemli, sanki İslam’ın altıncı şartı ki Fevzeddin Erol: “Biz insan olmuşsak gavs'ın sayesindedir. Canımızda ruh olduğu müddetçe o aileye köle olacağız. Biz başımızı yere koyacağız, bütün gavs hazretlerinin çocukları başımıza basıp geçecekler. Ömrümüz boyunca gavs'ın evlatlarına kölelik yapacağız” diyor, mevcut ve müstakbel müritlerine…

Bu cümlede ki Gavs Babası Muhammed Raşit Erol, haliyle kendisi de Gavz’ın şehzadesi ki, geleceğe yatırım yapıyor.

Şimdi Allah aşkına, bu cümlede İslam var mı veya İslam da böyle bir cümle kurmak mümkün mü?

Gel de anlat işte…

Evet, Gavs önemli, onlara göre Gavs dünyanın manevi yöneticisi… Artık kendilerini haşa Allah’ın mı yoksa son peygamberin varisi veya halifesi olarak mı görüyorlar belli değil. Ama nereden baksanız büyük şirk…

Lakin Gavs, ona inanlar için hayli önemli…

Bu cemaatin en güçlü olduğu bürokratik alan; Sağlık Bakanlığı ve Emniyet…

Önceden Menzilcilerde devlet örgütlenmesi, devlete sızma gibi bir gaye yoktu. Ancak fetöden çok şey öğrendiler. Artık Sağlık Bakanlığı’ndan Emniyet’e kadar boşalan her yeri bunlar dolduruyor.

Menzil, AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı'na özel ilgi gösterdi. Menzil'ci diye bilinen Recep Akdağ, 2002-2013 yılları arasında kesintisiz bu koltukta oturdu. Akdağ, öyle inanmış bir müritti ki; Ankara'da 2008 yılında devlet hastanesinde üç günde 27, bir ayda 49 bebeğin ölümünü yorumlaması için şeyhinden istihareye yatmasını istedi.

Bakanlık bürokrasisi Menzil'cilerle dolduruldu.

İhaleler Menzil'ci şirketlere verildi.

Bu hal AK Parti'yi de rahatsız ettiği için 2013'te Akdağ'ın yerine Mehmet Müezzinoğlu getirildi.

İddia o ki Müezzinoğlu, Menzil'ciler tarafından çalıştırılmadı.

Akdağ, 2016'da üçüncü kez Sağlık Bakanlığı'na atandı.

Bir yıl sonra yerini Fahrettin Koca'ya bıraktı.

Nakşibendiliğin İskenderpaşa Kolu'na, Hak-Yol'culara mensubiyeti bilinen Koca'nın Menzil'cileri kızağa çektiği iddia edilse de Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Ali Edizer, tarikatın halen etkin olduğunu gösteriyor.

Peki, bütün güçleri yalnızca bu kadar mı?

Fetullahçıların 17-25 Aralık 2013'te AK Parti iktidarına savaş açmasından sonra tüm tarikat ve tarikatlar yol ayrımına geldi. Nurcu Yeni Asya Grubu'nu ve Süleymancıları saymazsak, dini gruplar AK Parti'ye biatını ilan etti.

Biat edene kamusal alanda yer açıldı.

Fetullahçı örgütlenme modelini diğerleri de benimsedi.

Örneğin, Fetullahçıların TUSKON adlı bir işadamı örgütü vardı.

Bu dernek “Kayırma Ekonomisi” kapsamında kamu ihaleleri ile semirtilmişti.

Resmi verilere göre kamu ihalelerinin yüzde 13'ünü MÜSİAD, ASKON ve TUSKON üyeleri alıyordu.

Aslan payı ise TUSKON'a aitti.

Bugün ise Menzil'in TÜMSİAD'ı var.

Fetullahçıların Kimse Yok Mu Derneği'nin yerini bugün Menzil'in Beşir Derneği aldı.

Beşir'i Erenköy'cülerin Aziz Mahmut Hüdai Vakfı, İsmailağa'nın İDDEF'i ve İskenderpaşa'nın Hak-Yol dernekleri izliyor.

Kamu yararına dernek statüsü verilen bu kuruluşlar kurban, zekat ve fitre gerekçesiyle topladıkları serveti, tebliğ çalışması adı altında Afrika'dan Uzak Asya'ya kadar dolaştırıyor.

Bu coğrafyalarda ne tür ilişkilere girdikleri, bir muamma…

Fetullahçıların STV'si tarihe karışırken, kumandadaki yerine Menzil'in Semerkand TV'si oturdu.

Bu yapılanma, iddiaya göre Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı'nda örgütleniyor.

Hak-Yol'cular Adalet Bakanlığı'na, İsmailağa'cılar Diyanet'e, Erenköy'cüler ticarete, Süleymancılar Kuran kursları ve öğrenci yurtlarına, Işık'çılar medyaya hükmediyor.

Tarikatların birer holdinge, şeyhlerin CEO'ya, müritlerin müşteriye evrildiği istismar çarkı daha çok dünyalık ve makam edinmek için “Hu” çeke çeke dönüyor.

Bütün bunlar olurken, tüm bunlar olmasın diye kurulan Diyanet ise pek ortalıkta görünmüyor.