Prof. Dr. Sarper Diler, şiddetli ve süregelen stres ve travmanın beyinde korkuyu algılayan amigdala bölgesini baskıladığını belirterek koronavirüsten dolayı insanların artık korkuyu hissedemediklerini söyledi.

Koronavirüs pandemisiyle ilgili dikkat çeken bir yorum yapıldı. Prof. Dr. Sarper Diler “Koronavirüs korkusu önce toplumsal korkuyla başladı” diyerek sonrasında yerini endişeye nasıl bıraktığını ve bundan sonra bizi neyin beklediğini anlattı.

“Beynin amigdala bölgesi baskılanıyor”

Prof. Dr. Diler, “Bugün büyük tehlike var; sınırları ve oluşturacağı zarar sadece tahminlerden ibaret bu tehlikenin... Ama asıl tehlike şu ki insanlar korkuyu hissetmiyorlar, hissedemiyorlar. Bunun adı ‘Korona Tutulması’, ay ya da güneş tutulması kadar romantik ve doğal olmayan, tehlikeli bir akıl tutukluğu sekli. Çünku şiddetli ve süregelen bir stres ve travma, beyinde amigdala bölgesinin baskılanmasına ve insanların önlerindeki tehdidi algılama ve bu tehdide karşı pozisyon alma yetilerini dondurdu. Amigdala başta korku olmak üzere öfke, mutluluk, şaşkınlık gibi temel duyguların ilk algılandığı ve işlendiği yerdir. Bellek ve sağkalım ile ilgili dürtülerin denetiminden sorumludur ve duygusal olarak etrafımızdaki birçok şeyi tanımamıza yardımcı olur. İnsanlarımız Urbach-Witte hastalığında görülen belirtilere benzer şekilde korkuyu algılama, anlama ve ondan uzaklaşacak/korunacak tedbirler alma yetilerini kaybetmişe benziyorlar” dedi.

Prof. Dr. Sarper Diler, alınan tüm idari tedbirlere rağmen halen virüsün hızla yayılmasının en önemli sebebinin bu olduğunu söyleyerek, “Bunun eğitimle yada sosyokültürel düzeyle bir ilişkisi de yok. Yani genel (IQ) ve duygusal (EQ) zekası yüksek olanları ve düşük olanları da aynı oranda etkiliyor ‘Korona tutulması’. Tıpkı uzun bir insana süre aslan kükreme sesi dinletildikten sonra kafesden çıkan bir aslanın karşısında o insanın aslanı görmesi ama algılayıp reaksiyon verememesi, kaçamaması ve aslana yem olması gibi ya da sokağa çıkma yasağının açıklandığı saatlerde bu yasağa sokağa çıkarak hazırlanan, sosyal mesafeyi hiçe sayarak ‘korona tutulması’ ile virüsü herkesin birbirine bulaştırması gibi..Bu noktada sosyologlar, psikologlar ve psikiyatristlere görev düşüyor. Tabi bu ‘korona tutulması’ na onlar da yakalanmadılar ise” diye konuştu.

Biz bununla nasıl baş edeceğiz?

Dr. Sarper Diler ‘Korona tutulması’ olarak adlandırdığı durum ile mücadelenin yollarını da anlattı: “Malesef, beynimizin düzenleyici ve dengeleyici bölümü olan prefrontal korteks de sürekli korku dolu haberlerinin takip edilmesi ile görevini tam yapamıyor ve baskılanmış amigdala bölgesiyle bağlantı kuramıyor ve tepkilerimizi normal düzeye getiremiyor. Öncelikle korku uyandıran haberlerden başımızı kaldırmamız, sürekli televizyon ve sosyal medya takip etmek yerine resmi ve bilimsel bilgi veren uzman görüşlerini ve bakanlığın uyarılarını takip ederek prefrontal korteksimizin etkisini güçlendirmemiz gerekiyor.

Bu şekilde, korona tutulmasının önüne geçip, temel önlemleri alıyor olacağız. El yıkama, yüze-göze el sürmeme, insanlarla aramıza mesafe koyma, zaruri değilse evden dışarı çıkmama, maske takma ve hem kendimizin, hem sevdiklerimizin, hem de çevremizdekilerin risk düzeyini daha iyi anlayıp değerlendirerek neler yapmamız gerektiğine ‘korona tutulması’’na yakalanmadan “kendimiz bilinçli olarak” karar verebileceğiz. Yani özetle; sosyal medyadan bir nebze uzak duralım. Korona tutulmasına yakalanmayanlar yakalananları sabırla anlatarak ikna ederek sağlıklarına kavuşmasına yardım edelim. Bu pandemiyi beraber yeneceğiz. Önce kendinize sonra ailenize ve arkadaşlarınıza sonra da çevrenize iyi bakınız ki korona tutulmasız sağlıklı günlerimiz olsun.”

Kaynak: iha