Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nurcan Baykam, korona virüs (Covid-19) gibi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının da virüslerin neden olduğu bir enfeksiyon olduğuna dikkat çekerek, “Korona virüse karşı etkili olan sosyal mesafe kuralını, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığında da farklı yöntemlerle kenelere karşı uygulamalıyız” dedi.

Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte zehirli kenelerin neden olduğu Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) vak’alarının görülmeye başladı. Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nurcan Baykam, KKKA vak’alarına karşı vatandaşları uyararak, alınması gereken tedbirler hakkında açıklamalarda bulundu.

Prof. Dr. Baykam, korona virüs salgının tüm dünyada etkisi sürdürürken yaz mevsiminin gelmesi ve havaların ısınmasıyla ülkemizde 2002 yılından beri görülen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vak’alarının da ortaya çıkmaya başladığına dikkat çekti.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin de korona virüs gibi virüslerin neden olduğu bir enfeksiyon olduğuna işaret eden Prof. Dr. Baykam, “Ancak KKKA’nın bulaşma şekli korona virüsten farklı. En önemli bulaş yolu keneler aracılığıyla virüsün insan cildine salınması. Bunun yanı sıra enfekte hayvanların dokuları ve vücut sıvılarıyla da direk temas virüsü bulaştırıyor. Diğer bir bulaş yöntemi ise insandan insana olan bulaş ki burada kan ve vücut sıvıları ile temas söz konusu. Tüm bulguları değerlendirdiğimizde en sık bulaşın keneler yoluyla olduğunu görüyoruz. Bu nedenle halkımızın bu konuda duyarlı olmalarını istiyoruz” dedi.

“Korona virüs ile Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının benzeyen noktaları bulunuyor”

Korona virüs ile Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının benzer noktalarının bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Nurcan Baykam, “Tüm dünya son günlerde viral enfeksiyonlar konusunda gerek görsel gerekse sosyal medya aracılığıyla büyük bir bilgi birikimine sahip oldu. Viral enfeksiyonların birbirine benzeyen ve benzemeyen yanları olabiliyor. Korona virüs ile Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına neden olan virüsler arasında ve hastalıklar konusunda benzeyen noktalar bulunuyor. İki hastalığı da tedavi eden bir antiviral bir ilacı ve aşısı henüz yok. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vak’alarında kullandığımız bir antiviral ajanımız var ancak yüzde 100 etkinliği henüz görülmedi. Üzerinde çalışmalar devam ediyor. Viral enfeksiyonların tedavisi her zaman kolay olmayabiliyor. KKKA’da bu şekilde zaman zaman ölümcül seyredebilen tedavisi ve aşısı konusunda çok çalışmaların gerektiği bir alan” diye konuştu.

““Sosyal mesafe kuralını, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığında da uygulamalıyız””

Viral enfeksiyonların neden olduğu hastalıklardan etkilenmemek korunmanın önemine vurgu yapan Prof. Dr. Baykam, “Burada korunmanın önemi ön plana çıkıyor. Korona virüste biliyoruz ki 3 önemli önlemi almak virüsün bulaşını ortadan kaldırıyor. Bunlar sosyal mesafe, maske kullanımı ve el hijyeni. Bu önlemleri sıkı sıkıya uyguladığınızda virüsün bulaşmasını önlüyorsunuz. Keneler yürüyen vektörler. Vücuda tutunduktan sonra taşıdıkları virüsü salıyorlar dolayısıyla bunu önlemek gerekiyor. Korona virüste insanların damlacık yoluyla virüsü karşı taraftaki insana göndermesine engel olan sosyal mesafe keneler içinde farklı uygulamalarla yapılabilir” şeklinde açıklama da bulundu.

“Kene vücutta ne kadar uzun süre durursa virüsü o kadar fazla vücuda salar”

“Bunu nasıl yapabiliriz” diyen Prof. Dr. Baykam, şunları kaydetti; “Kenenin arazide vücudumuzla temasını önlemek için çıplak ayakla dolaşmamalıyız. Cildimize ulaşmaması için tüm vücudumuzu kaplayan cildimizi açıkta bırakmayacak şekilde giyinmeliyiz. Gerekirse pantolonlarımızın paça kısımlarını çoraplarımızın içerisine sokmalıyız. Yine gerekirse bazı böcek kovucu ilaçlarla keneyi uzaklaştırmalıyız. Arazide çalışıp eve döndüğümüzde mutlaka vücutta kene taraması yapmalıyız. Varsa tutunmuş kene görülüyorsa da en kısa zamanda bu keneyi vücudumuzdan uzaklaştırmalıyız. Keneyi vücuttan uzaklaştırırken hiçbir zaman keneye çıplak elle dokunmamız lazım. En sık bulaşlar keneyi çıplak elle çıkarırken veya hayvanlara yapışan keneyi kopartırken kenenin patlaması sonucu oluyor. Bu nedenle keneyi pens ile vücuttan uzaklaştırmamız gerekiyor. Bunu bulamıyorsak en azından bariyer olarak kumaş parçası olabilir. Kene vücutta ne kadar uzun süre durursa virüsü o kadar fazla vücuda salar. O nedenle sağlık merkezine gideyim, orada bekleyim. Sağlık görevlileri çıkarsın gibi bir beklemeye gerek yok. Hızla uzaklaştırmamız lazım. Kene ve virüs ile enfekte olmamak için keneden uzak olmak ona karşı sosyal mesafe uygulamak en önemli önlemdir”

Hastalığın kene ile temastan sonraki kuluçka süresinin genelde ortalama 2-7 gün olduğunu belirten Prof. Dr. Baykam, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Virüsle temas edenlerde büyük oranda enfeksiyon hali gelişmektedir. Ancak Korona virüste olduğu gibi Kırım Kongoda da çok hafif bulgularla enfeksiyon geçirilebilmekte olup, ateş, üşüme, titreme, yaygın kas ağrıları, bulantı, kusma ishal en sık görülen bulgulardır. Özellikle gözlerde kızarıklık, yüzde kızarıklık görülmekte olup vücutta morluklar, döküntüler olması, kan değerlerindeki bozulma sonucunda ortaya çıkmaktadır. Ağır seyreden olgularda vücudun bazı bölgelerinde kanamalar görülebilmektedir.” şeklinde konuştu.

“Korona virüs ve KKKA’da hafif ve ağır tablolar ortaya çıkabiliyor”

Korona virüs enfeksiyonunda da Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığında da virüs vücuda girdikten sonra herkeste ağır tablolara neden olmadığını anlatan Prof. Dr. Nurcan Baykam, “Korona virüste gördüğümüz gibi neredeyse yüzde 80-85 hafif bulgularla, hatta bazen hiç hissetmediğimiz enfeksiyon süreçleri olabiliyor. Kırım Kongo Kanamalı Ateş Hastalığı’nda da basit, hafif bir grip gibi olan ya da yine semptomu olmayan hissetmeyen vakalarda olabiliyor. İkisinde de hafif olguların yanı sıra ağır olgularda ortaya çıkabilir. Ağır olgular ikisinin de vücudu normal viral enfeksiyonun oluşturduğu bulguların ardından vücudun bağışıklık sisteminin aşırı ya da kontrolsüz tepki vermesi sonucu organlarda meydana getirdiği ağır hasarlarla bir tablo ortaya çıkabiliyor. Koron virüste, virüsler solunum sistemi akciğerler hedef seçiyor. Kırım Kongo’da ise karaciğer, damar endoteli ardından hedef alırken buradaki uyarı ile kanama bozuklukları ile seyrediyor. Bu durumda hastaların çok az bir kısmında olan şekli birçoğunda olmadığı klinik bulgularla karşımıza çıkabiliyor. Her iki enfeksiyonun da henüz aşısı geliştirilmedi. Aşı geliştirme çalışmaları devam ediyor. İnsanlara uygulanması için heyecanla bekliyoruz” dedi.

HİTÜ’nün kene vakalarıyla ilgili tecrübesi uluslararası ilgi görüyor

Prof. Dr. Baykam, Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde KKKA vakalarıyla ilgili ulusal ve uluslararası düzeyde kendilerini kabul ettirmiş tecrübeli hocaların, öğretim üyelerinin görev yaptığını belirterek; “Hastanemizde bu hastaların tanısı ve tedavisine yönelik yapılması gereken tüm uygulamalar en yeni bilgiler doğrultusunda yapılmaktadır. Hastalığın natürü gereği çok ağır seyirli olgular da takip edilmekte ve bu hastaları iyileştirmek için gereken tüm tedavi seçenekleri ve bilgi birikimi kullanılmaktadır. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin bulaşı, korunma önlemleri, kene ile temasın önlenmesi, tedavi yöntemleri, aşı çalışmaları, bulaşın önlenmesine yönelik toplum bilgilendirilmesi açısından yıllardır yaptığımız çalışmalarla birçok veriler ve bilgi birikimini Türk hekimleri olarak dünya literatürüne de sunduk. Hitit Üniversitesi olarak bu konuda uluslararası düzeyde eğitim çalışmaları da gerçekleştirmekteyiz. Hastanemizde Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğimizce yurt dışından gelen hekimlere bu tecrübeyi de aktarıyoruz. Nitekim gerek Japonya’dan gerek İspanya’dan gelen uzmanlar, Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırması Hastanesi’nde Kırım Kongo konusundaki tecrübeleri izlediler ve belirli sürelerde kalarak eğitim aldılar. Bundan sonrada gelmek için talepleri devam etmektedir. Üniversitemiz kapsamında kurulan “Kene Kaynaklı Hastalık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde de bu enfeksiyonun etkeni, vektörü, tanısı ve tedavisine yönelik Ar-Ge kapsamında farklı merkezlerin de paydaş olacağı projeler ve çalışmalar hedeflenmiştir” ifadelerini kullandı.

Kaynak: iha