14 Ekim 1979 ara seçiminden sonra Ecevit/CHP Hükûmeti istifa etmiş. Süleyman Demirel azınlık hükûmeti kurmuştu.

Antalya'nın Manavgat ilçesinde vatandaşın biri, kahvehanede Sülayman Demirel'e sövüp saymış. Demirel Başbakan olduğu için savcı resen soruşturma başlatmış, adamı içeri attırmış.

Rutin görüşmelerden birinde Demirel, Yaşar Topçu'ya "Önemli bir şey var mı?" diye soruyor.

Topçu da "Önemli bir şey değil ama sadece bilgi arz etmek istiyorum. Antalya'nın Manavgat ilçesinde vatandaşın biri kahvehanede size hakarette bulunmuş, galiz sözler söylemiş. Vatandaşı tutuklamışlar. Mahkeme şikâyetçi misiniz diye soruyor." diyor.

Demirel de "Bu hâkim ve savcı arkadaşlar bazen kantarın topuzunu kaçırıyorlar. Başbakana hakaret etti diye bir vatandaş tutuklanır mı yahu?.. Biz burada oturuyoruz haberimiz olmuyor.. Yaptığımız uygulamalarla kim bilir adamı nasıl bunalttık ki, canını sıkmışız bize galiz küfürler etmiş. Hemen Antalya'ya o ilçeye git ve o vatandaşı hapisten çıkar. Tahliye et gel. Sevaba girersin." diyor.

Yaşar Topçu Manavgat’a gidiyor. Demirel'in avukatı olarak Asliye Ceza Hâkim’ine davaya müdahale kabulünü söylüyor. "-Sanığın tahliyesini talep ediyoruz. Müvekkilim Başbakan Demirel bana, bir ülkenin vatandaşı Başbakanına sövmez. Biz kim bilir adamı nasıl bunalttık ki küfretti.." diyor.

Hâkim şaşırıp duruşmaya ara veriyor. Savcı ile birlikte Topçu'yu görüşmeye davet ediyor.

Hâkim, "Kusura bakmayın, bu Demirel nasıl bir adam?.. Gazeteler tam tersini yazıyor. Bu kadar hoşgörülü, geniş gönüllü insanı biz ne kadar yanlış tanımışız" diyor.

Yeniden duruşmaya giriyorlar. Hâkim sanığın tahliyesine karar veriyor.

Sanığa da “Demirel yok ama avukatı var, Seni tahliye ettirmek için ta Ankara’dan gelmiş, ellerini öp” diyor.

Sanık “Hâkim Bey, bu bana hayatımın en ağır cezası. Beni tahliye için avukatını gönderen bir Başbakan'a dilim kopsaydı da böylesi hakaret etmeseydim. Elini ne kelime, ayağını öpeceğim” diyerek pişmanlığını ifade ediyor.

(Hikayeyi o tarihlerde Demirel’in Avukatı olan Yaşar Topçu kaleme almış)

Günümüz Türkiye’sinde bırak küfrü hakareti, eleştirmek bile büyük suç haline geldi/getirildi.

Medya büyük ölçüde ellerindeydi zaten, ardından sosyal medyayı da zaptı rap altına aldılar.

Öyle bir yasa çıkardılar ki, hatırlarsınız; ‘Almanya veya Fransa’yı örnek alacağız’ dediler ama bir de ne görelim, Almanya ve Fransa’dan alacakları örnek bölüm sadece cezaları kapsıyor. Yani AB ülkelerinin vatandaşlarına sağladıkları demokratik haklardan değil, suç işleyenlere verilen cezalardan yararlanacağız.

Almanya ve Fransa'da attığı muhalif tweet sebebiyle hapis yatan yok, sorgulanmıyor bile çünkü vatandaşın eleştiri hakkı var.

ABD’de nasıl olduğunu merak edenler de lütfen Trump’ın tweet’lerinin altındaki yorumları bir okusun, eleştiriyi bırak küfür yağıyor ama küfür bile eleştiri hakkı sayılıyor.

Bütün bunları görmüyor, ceza miktarını belirlerken Almanya ve Fransa’yı örnek alıyor, geri kalan hususlarda kıbleyi Kuzey Kore’ye, Çin’e, Suudi Arabistan’a çeviriyorlar.

Sizin anlayacağınız, özgürlüklerimizi ancak Koreli, Çinliler kadar kullanıyor ama cezalarımızı Avrupalılar gibi ödüyoruz.

Oh ne ala memleket!!!

Herkes biliyor ki, neredeyse bütün medyayı, ya satın alan ya da susturan iktidar, sosyal medya ile baş edemedi. İstanbul ve Ankara seçimleri sosyal medya sayesinde bizce kazanıldı onlarca kaybedildi. Baktılar ki Cumhurbaşkanının Ulusa sesleniş konuşması bile, internet üzerinden yayın yapan, sıradan bir Youtube kanalı kadar izlenmiyor ve ne yapsalar sosyal medyada esamileri okunmuyor, toptan susturalım da kurtulalım dediler.

Böylece susturulduk!

MUŞ ALPASLAN ÜNİVERSİTESİ’NDEN AÇIKLAMA GELDİ
Bir yazımızda, “Sayıştay’ın ortaya çıkarttığı tabloya göre, yeni açılan veya bölünme metoduyla çoğaltılan üniversiteler kağıt üzerinde faal ama gerçekte öğrencileri ve akademisyenleri dahi yok” demiş, örnekler arasına Muş Alpaslan Üniversite İletişim Fakültesini de saymıştım.

Üniversite açıklama gönderdi; 40 öğrenci ile eğitim/öğretim faaliyetlerini sürdürdüklerini, haberin doğru olmadığını ifade eden bir açıklama…

Saygı duyuyor ve özür diliyorum.

Bu yazıda kaynağım, Birgün Gazetesi’nden Mustafa mert Bildircin’in “AKP iktidarının, “Her ile bir üniversite” politikasının faturası ağır oldu başlıklı ve ”Sayıştay’ın üniversitelere yönelik denetimleri ile onlarca bölümde öğrenci ya da akademisyen olmadığı ortaya çıktı” içerikli haberiydi.. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.