Geçtiğimiz hafta başında KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) nın hemşerilerimizin çoğunun umurunda olmadığı, oysa ilimiz için hayati öneme haiz şu Adapazarı Gar’ı hakkında gerçekleştirdikleri basın açıklamasına katıldım.
Dile getirmede biraz geç kaldım, doğru, ama Hasan Kurtiç ağabeyimiz günlerdir yazdığı için, ben biraz sona kaldım.
Öncelikle, ilgileri ve duyarlılıkları için BTS Genel Başkan, şube yöneticileri ve üyelerine teşekkür ediyorum.
Keşke bütün sendikalar, odalar, dernekler ve sair sivil toplum kuruluşları da herhangi bir partinin arka bahçesi durumundan kurtularak yani sivil olduklarını hatırlayarak, yaşadıkları şehrin hayati öneme haiz konularına ve sorunlarına apolitik bir tavırla yaklaşabilseler, her şey çok daha güzel olurdu.
Malumunuz, Gebze-Köseköy arası hızlı tren yol çalışmaları sebebiyle Adapazarı-Haydarpaşa tren seferleri durdurulunca, 116 yıldır hizmette olan Adapazarı Garı da atıl duruma düştü.
Fırsatı ganimet mi bildiler nedir, yerel yöneticiler de, hazır unutulmuşken garı ortadan kaldıralım, değerli arazisini de bir şekilde ranta çevirelim derdine düştüler.
Ne imiş de tren hattı şehir trafiğine engel teşkil ediyor, kaldıralım veya şehir dışına taşıyalım gitsin gibisinden komik, eşyanın tabiatına aykırı bir gerekçe sundular.
Eşyanın tabiatına aykırı diyorum çünkü, yerel yönetimlerin hali hazırdaki trenyolu hattını yapımına başlanan Karasu tren hattı ile birleştirmek varken, aksine şehirden uzaklaştırmak istemeleri akıl alır bir durum değildir.
Kaldı ki şehir trafiğinin aksamasının en büyük sebebi araç yoğunluğu ve bu araç yoğunluğunun yegane sebebi de toplu taşımaya önem vermemek ve raylı hafif raylı toplu taşıma sistemini tercih etmemektir.
Ha, hemzemin geçitler trafiği aksatır mı? Evet, aksatır.
Ama bunun da bir çözümü vardır ve bu çözüm hem daha ekonomik, hem daha sosyal ve hem bir belediyeye daha çok yakışandır ki; alt ve üst geçitlerle trafik akışını sağlamak…
Bakın tren rayları komşu İzmit’i adeta ikiye bölüyor ama trafik aksamıyorsa işte bu yüzdendir.
Efendim, ne olmuş? Adapazarı Garı ile Mihtatpaşa İstasyonu arası yaklaşık 3 kilometre.
Tren yolu 3 kilometre kısalsa ne olur?
Güldürmeyin adamı…
Ve aklımızla dalga geçmeyin.
Bir yerel yönetimin raylı sistem hattını, uzatabildiğince uzatması gereken raylı sistem hattını  kısaltmaya kalkması, kentleşme, sosyalleşme ve yerel yönetim standartları anlamında aklınıza gelebilecek her türlü bilime ihanettir yahu…
Sonra, Adapazarı Garı gar, o taşımak istediğiniz yer ise istasyondur, istasyon.
Gar ile istasyon arasındaki farkı da bilmiyoruz demeyin, kendinize daha fazla güldürmeyin.
Gar dediğiniz alan, otobüs durağı değildir.
Trenlerin manevra yapabilecekleri, bakıma alınabilecekleri, çalışanların dinlenebilecekleri büyük bir alan olması gerekir.
Konuyla ilgili bilgilendirildiğimiz toplantının en güzel tarafı Gar Müdürü, yani kaderi iktidarın iki dudağı arasında bulunan bir bürokrat olmasına rağmen Hüsamettin Töre beyin topa girmesiydi.
Garın kaldırılmasıyla elde edilecek arazinin 64 dönüm olduğunu ve fiyatının bugünkü rayiçle 640 milyon liraya dayandığını, yerel yönetimlerin iştahını kabartan bu arsanın, çantada keklik olmadığını, TCDD’nin kendine ait arsayı Büyükşehir’e vermek yerine satıp, Karasu hattının bitirilmesine de harcayabileceğini de ondan öğrendik.
Konuya bir müdahale de Türk Ulaşım Sendikasından geldi, onları da duyarlılıklarından ve hem konuya dahil olmaları, hem de besleme bazı basın mensuplarına karşılık Gar Müdürü Hüsamettin Töre’yi savunmalarından
dolayı tebrik ediyorum.
Peki, yeterli mi? Yetmez.
Dini, dili, ırkı, kültürü ne olursa olsun, bu şehirde nefes alan herkesin, Adapazarı Garı’na sahip çıkmaları boyunlarının borcudur.