Sevgili okurlar,
Bu hafta hem “Cumhuriyet coşkusunu” yaşadık,hem de “Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, 81.Ölüm yıldönümünde minnetle, şükranla” andık..
Evet Atatürk..
Her Türk gencinin, doğumundan, ölümüne kadar mücadelesini bilmesi gereken bir kahraman, bir ışık, bir umut ve aydınlık gelecektir Atatürk..
O nedenle, özellikle yeni nesile Atatürk’ü iyi anlatmalı ve bizlerde Atatürk’ü iyi anlamalıyız..
Bu konuda yazılmış çok eser var..
Atatürk’ü anlamak için önce, “Milli Mücadele  Yıllarına” bakmak, ondan sonra kurucusu olduğu “Cumhuriyet” rejimini iyi anlamak gerekir..
Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde bulunduğu  siyasi duruma rağmen, insanımızın Atatürk’te, Cumhuriyet’te buluşması çok önemlidir..
Dünyada, aradan 81 Yıl geçmesine rağmen, böyle heyecan ile minnetle, şükranla anılan bir başka lider var mıdır ki?
Türk Milleti, bağrından çıkardığı, binlerce adsız kahramanı unutmadığı gibi Atatürk’ü unutmaz!
İşte 10 Kasım günü, insanımızın sel gibi Anıtkabire gitmesi, Dolmabahçe’yi ziyaret etmesi, anma törenlerine koşmasının hikmeti buradadır..
Türkiye Cumhuriyeti Brüksel Büyükelçiliği’nde düzenlenen 10 Kasım Anma törenlerine 1985 Yılından bu yana tanıklık ederim..
Türkiye’de olduğum dönemlerde de “10 Kasım Anma Törenlerini” hiç kaçırmadım..
Bu benim için bir ayrıcalıktır..
Aynı zamanda “Cumhuriyet coşkusunu” yaşamak, yaşatmak ta bizlere nasip oldu..
Üzerinde yaşadığımız, ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı, hür ve birlikte yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kıymetini bilelim..
Cumhuriyet eşitliktir,birliktir, dirliktir, aydın gelecektir..Bu rejim, milletin içinden ne kahramanlar, ne başarılı insanlar çıkartmıştır, çıkarmaya da devam edecektir..
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, hep dış temsilciliklerimizde yabancılar temsilci olarak görevliydi..Ama şimdilerde kendi bağrımızdan çıkan evlatlarımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni can siperane bir şekilde temsil etmeye devam ediyor..Bunlar arasında maalesef terör örgütü ASALA’nın şehit ettiği temsilcilerimizde var!..
Sırf siyaset adına, bu yetişmiş dışişleri kadrosunu bir kenara iter, bir kenara ötelerseniz, yerine atadıklarınız bu işi başarabilecekler midir ki?
Türkiye’nin böyle lüksü olamaz!
Yıllarca eğitim alan, bu görev için hazırlanan gençlerimizin önünü, siyasi atamalarla kesemezsiniz?
Bu yanlıştan derhal dönülmelidir..
Bu aynı zamanda, “eşitlik, liyakat” anlayışına da terstir..
Yapmayınız, Türkiye Cumhuriyeti dış kadrolarına kıymayınız!
Elbette, bu konuda yazılacak çok şey var..
10 Kasım 2019 günü Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü anma töreninde konuşan Büyükelçi Zeki Levent Gümrükçü’nün konuşmasının son bölümünü dikkatlerinize bırakıyorum:

Atatürk’ü tek kelime ile anlatmak gerekirse,
Atatürk bir umuttur.Tükenmiş bir halkı fikirleri ile tekrar ayağa kaldırmıştır..
Atatürk bir ülküdür, çünkü yönünü kaybetmiş bir millete vizyon vermiştir, yol çizmiştir.
Atatürk bir tutkudur, çünkü açtığı yolda gencinden yaşlısına beraber yürüme kararlılığını aşılamıştır.
Atatürk bir aşktır, milletine duyduğu sonsuz güven ile karşılık bulmuştur..
Atatürk,akıl,bilim ve yeniliktir.Çünkü o asla kendisinin takip edilmesini istememiş,aklın ve bilimin,çağın gereklerinin yapılmasını arzu etmiştir..Bir kez daha Atatürk’ümüzü,silah arkadaşlarını minnet ve saygı ile anıyoruz..”
***
Sevgili okurlar,
Geçtiğimiz haftaya damga vuran bir hadiseyi “es geçmek” bize yakışmaz..
Meslektaşımız, refikimiz bir gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Cumali, işinden etik olmayan bir şekilde uzaklaştırıldı..
Sevgili Hüseyin Cumali ile öyle hoş sohbet bir tanışıklığımız yok..
Ama gazetecilik konusundaki çalışmaları, duruşu, ortaya koyduğu eser benim için çok önemli..
Bir gazeteci, “haberdar eder, bilgilendirir” ve bunları “kamu” adına yapar..
Yaptığı haberden ötürü, bir gazetecinin ifadeye çağrılması, 12 Eylül döneminde bile yaşanmadı..
Üzülerek söyleyeyim, hoş olmayan bir durum ile kaşı karşıyayız..
Şunu tekrar üzülerek ifade edelim ki, Gazeteci Hüseyin Cumali’ye sahip çıkmadık, çıkamadık!?
Neden acaba?
Hüseyin Cumali’yi, işinden edecek ne yapıldı ki?
Cumali, Katar’a Tank Palet Fabrikası’nı mı sattı?
Değilse?
Suçu, “doğru haber” yapmaktı  herhalde!?
Sakarya’ya yakışmadı!?..
Keşke Hüseyin Cumali’ye, o haberde adı geçenler sahip çıksaydı..
Çıkabilseydi..
İşte onları o zaman alkışlardım!..
Demokrasi budur derdim!..
Yazık, çok yazık!
Birbirimize bugünlerde sahip çıkmayacaksak, ne zaman sahip çıkacağız?
Uyan ey Sakarya!
Bu bağlamda CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Grup Toplantısında sıraladığı “Tank Palet Fabrikası” sorularını aynen sıralıyorum:
Fabrika kaça, kime, neden, hangi gerekçeler ile satıldı?
Unutmayalım ki, bir ülkenin demokratik yapısının ölçüsü,” doğruluk, dürüstlük ve açık, hesap verilir” olmaktan geçer..
Bunun cevabını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu alamıyorsa, biz nasıl alacağız?
Son söz, fabrikasına sahip çıkmayan bir kentin, gazetecine sahip çıkması beklenir mi?
Geçmiş olsun!
(NOT:Atatürk diyor ki, devamla 5.Bölümü gelecek yazımda bulacaksınız..Özür dilerim..)