Mutluluğu yüzlerinden okunuyor, ikisi de etrafa gülücükler saçıyordu. Nikâh masasına oturdular, şahitler geldi sonrasında da nikâh memuru. Çiftlere o sihirli soruyu sordu. İnsanlık tarihinde bu kadar basit bir kelime, bu kadar çok alkış ve olumlu tepki almazdı. İkisi de ‘’Evet’’ dediler. Nikâh memuru onları karı koca ilan etti, geline evlilik cüzdanını verdi. Fotoğraflar çekildi, eğlencelere gidildi ve en sonunda çift balayına gitti.

Balayında da mutlulukları devam etti. Hatta döndüklerinde de arkadaşlarıyla aynı şekilde görüşmeye devam ettiler. Evde yalnız kaldıklarında da evliliğe alışmaya çalıştılar. İkisi de birbirini çok seviyordu. Sadece sevgi değildi onlara evlilik kararı aldıran. Hayatları, fikirleri, düşünceleri hatta tutukları takım bile aynıydı. Her şeyden de önemlisi birbirlerine büyük bir saygı duyuyorlardı. Zaten buna güvenerek ikisi de birbiri için doğru kişi olduğunu düşünmüştü.

Gel zaman git zaman ufak fikir ayrılıkları, ufak tartışmalar yaşandı. Şüphelenmeler arttı, sorgu soruları çoğaldı. ‘’Neredeydin?’’, ‘’Kimleydin?’’ soruları artık tartışmaları kavgaya dönüştürdü. İkisi de kendi çevrelerine, yakın arkadaşlarına yaşadığı bu sıkıntıları anlatsa da hep aynı cevapları aldılar. ‘’Kavga, evliliğin tuzu biberidir.’’ Onlar aslında bu tuzu ve biberi sevmiyorlardı. Kim kavga etmek için birini sever, biriyle evlenirdi ki? Bir iki defa alttan almayı deneseler de, pek başarılı olamadılar. Sabır ve anlayış da bir yere kadardı. Yataklar ayrılmış, ortak izledikleri dizileri bile ayrı seyreder duruma gelmişlerdi.

Şartlar daha da zorlaşmaya başladı. Artık ikisi de kavga etmemek için birbirleriyle daha az konuşur hale gelmişlerdi. Evde birbiriyle konuşmayan iki yabancı gibiydiler. Eskiden günde üç dört defa telefonla konuşan çift artık bir mesajla yetiniyordu. Kimse kimseye nereye gittiğini, nerede ve kimle olduğunu söylemiyordu. Tüm bunlara rağmen ikisi de ayrılığa yanaşmıyor, terk eden değil terk edilen olmak için bekliyordu. Hâl böyle olunca da bir türlü ‘’boşanma’’ kelimesi birinin ağzından çıkmıyordu. Köy görünüyordu fakat o köye gitmek için kılavuz da gerekiyordu.

Biri cesaretini toplayarak sabah kalktığında konuyu diğerine söyleme kararı aldı. Söyledi de. Yine tartışmaya başladılar. ‘’Nasıl ayrılırsın?’’, ‘’Neden ayrılırsın?’’ gibi cevabı olmayan sorular sordu. Avukatlarına danıştılar. Avukatları ikisinin de anlaşarak ayrılması için konuştu. Kabul ettiler.

Mahkeme günü ikisi de hâkimin karşısındaydı. Tıpkı nikâh memurunun söylediği sözler gibi önce isimleri ve soyadlarını okudu ve sonrasında da ikisine de ayrı ayrı şu soruyu sordu: ‘’Ayrılmak istediğinden emin misin?’’ İkisi de bu soruya ‘’Evet’’ cevabını verdiler. Hâkim çifti anlaşmalı olarak, tek celsede boşadı.

Koca bir sevgi, büyük bir ilişki ve bir ömür sanılan mutluluk, hayaller ve umutlar sadece iki ‘’Evet’’ in arasına sıkıştı kaldı.