Sevgili okurlar,
Bir tarafta, Coronavirüsü(covid 19) ile amansız bir mücadele, öte yanda milletçe idrak ettiğimiz “ 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” coşkusu, beri yanda mübarek Ramazan-ı Şeriflerin karşılanması ve diğer yandan  alel- acele çıkarılan “infaz yasası” dosyaları, masanın üzerinde duruyor..
Bir kere Türkiye, “Coronavirüs” ile mücadelede olduğu kadar, sağlık ekipmanları konusundaki yardımları ile Avrupa’da adını duyuruyor..
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da bizzat açıkladığı gibi Türkiye, 34 ülkeye Coronalı günlerde yardım edebilmişse, bu alkışlanacak bir durumdur..
Türkiye’nin bunu ticari amaçla bile yapması az şey değildir..
Ancak, içte durum nedir?
Eğer kendi halkına, “bir maske, bir gıda yardımı, bir sıcak çorba, ekmek dağıtımında ve hastanelerde tedavi konusunda ihmal ve beceriksizlikler “ sergilemişsen, o zaman bu yapılan yardımların, kime, ne kerameti olur?
İşte tam bu zamanda, hani o bildiğimiz tekerleme akla gelir:
“Dostlar alış-verişte görsün!”
Biz biliriz ki, “Camiye lazım olan, mescide haramdır!”, ya da “Evde olmayan, camiye haramdır!”
Elbette, herkesin bir tarzı, siyasi duruşu ve bir yoğurt yiyişi vardır..
Kim ne diyebilir ki?
Kimse kusura bakmasın, yaşadığımız ülkede olup bitene de kayıtsız kalacak değiliz!
Daha önce de yazdığım gibi, Türkiye,” 15 Temmuz Darbe Kalkışması” olayında  sergilediği “birlik ve beraberliği” sürdürememiştir?!
Birilerinin,” tek başına hareketi, farklı tutumları”, bu birlik ve beraberliği kösteklemiştir!..
Ne yazık ki, bu durumun sebebi, ne muhalefet, ne vatandaş, ne de dış güçlerdir?
Bunun yegâne sebebi iktidardır ve tutunduğu siyasi tavırdır!
Siz şimdiden,“15 Temmuz Darbe Kalkışması” üzerindeki siyasi tartışmaları, “güvene” çeviremezseniz, bu tarihi, gelecek dönemlerde kağıt üzerinde,” bir tarih olarak kalmaya mahkum” edersiniz!
Bunu, niçin mi söyleme, gereği duydum?
Siz, önünüze gelen böyle önemli tarihi bir fırsatı kaçırdıktan sonra, bu coronavirüslü salgın günlerinde “birlik ve beraberlik” sergileyemiyorsanız, ne zaman sergileyeceksiniz ki?
Devleti yönetenler, yani devlet yönetimini elinde bulunduran siyasi irade, bu “birlik ve beraberliğin” sağlanmasında, kendini “muktedir” göremiyorsa, o zaman sorunu çözen ve sorunun üstesinden gelmeye kalkışanları suçlamaya, ne hakkı vardır, ne de bu suçlamaların tarafı olanlar olur!?
Son seçimlerde alınan yenilginin faturasını, “yeni seçilmiş, milletin takdirini kazanmış, sorunların üstesinden gelmeye çalışan, yeni çözümler, yeni fikirler ortaya koyan belediye başkanlarına” kesmeye kalkarsanız, o zaman daha büyük kaybeden olursunuz!
Türkiye, daha aklını kaybetmedi?
Ortada, demokratik temayüller, gelenekler ve yerleşik bir kültür var..
“Siz yardım toplayamazsınız, ekmek dağıtamazsınız, sıcak çorba veremezsiniz, maskeleri biz dağıtacağız “ diyerek, bu millete hizmette yol almaya çalışanların önüne keserseniz, yarın bu millette sizin önünüzü keser!
Maalesef siyasi iktidar, bu coronavirüslü günleri bile, “birlik ve beraberliğe” çeviremedi, karnesine bir zayıf notunun düşmesini engelleyemedi..
Kim kazandı, kim kaybetti!?
Bu yardımlardan kısmen yararlanacak olan, bu milletin evlatları kaybetti!
Yazık değil mi?
Bu günler, “siyasi hırs, kin, öfke” gösterme günleri değildir!
Bu günler,” halka hizmette yarış” günleridir!..
Kim yapıyorsa, alkışlarız..
Ancak, valin ile kaymakamın ile polisin, jandarman, bekçin ile lütfen gölge etmeyiniz!?
Siz seçilmişseniz, onlar içinde, iki kere seçilenlerin olduğunu unutmayınız!?
Gelelim,”23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” etkinliklerine..
Bu “milli bayramda” bile,üzülerek söylüyorum,ülkede “ikilik” zirve yaptı..
Bazı illerde Türk Bayrakları sokak ve caddelere asılmadı!?..
Bazı illerde ise “Atatürk posterleri” ters yüz edildi!
Bazı kentlerde ise valilikler kutlamalara, “coronavirüsü” bahanesi arkasına saklanarak, izin vermedi!?
Ne oldu sanki?
İşte Türk Milleti, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşuna ve Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına bağlılıklarını, coşkularını, heyecanlarını bir kere daha ortaya koydular..
Türk çocukları ile tüm dünya çocuklarına armağan edilen bu bayrama sahip çıkıldı..
100 Yıl önce kazananları, bugün kaybedeni mi olur?
İşte Meclis toplandı, “yüz yıl önce demokrasi yolunda atılan o adımlara sahip çıkıldı, demokrasiden vazgeçilemeyeceği”,  tekrar ortaya kondu, “İstiklal Marşı” birlikte söylendi, şarkılar ile şiirler ile türküler ile bu coronalı günlerde büyük coşku ve heyecan yaşandı..
Ne oldu, kim kazandı, kim kaybetti!?
Şüphesiz bu kutlamaların kazananı çocuklar oldu..
Geleceğimizin banisi çocuklarımız, bayramlarına sahip çıktı..
Onların elinden, bunu almaya gücünüz yeter mi?
Gördük ki, yetmez!
O zaman yapılacak iş, milli bayramlarımızı kimse ötelemeyecek, onlara sahip çıkanlara engel olmayacak, dini hassasiyetlerimizi, birlikte gözeteceğiz..
İşte görmek istediğimiz, “sorunlarında, kültürel değerlerinde, ekonomik ve sosyal alanlarda, dini hassasiyetlerinde birliktelik yapan” Türkiye’dir!
Kimse, bu milletin halis duygularını, siyasi emelleri ile kirletmemeli, bunu kendi çıkarları için kullanmamalıdır!..
Sonuç olarak,Türkiye için hepimizin yapacağı mutlak, bir şey vardır?..
O bir şey; “birlik ve beraberlik “ kalesine, ülküsüne, iradesine bir tuğla koyabilmektir..
Yoksa, kendiniz için yaptırdığınız sarayların, bu millete bir faydası olmaz! Yarın da, bu ihtişamlı sarayların yıkılmasına, engel de olamazsınız!
Siyasilerin görevi, aldıkları emanete layıkıyla sahip çıkmaları ve bu millete tarafsız, doğru, adil, eşit, hak ve hukuk çevresinde hizmet etmeleridir..
Şüphesiz, siyasi iradenin hazırladığı, “infaz yasasından” salıverilenler, topluma karışmaya başladı..
Daha önceleri yaşandığı gibi,” bu siyasi kararın acıları”, umarım bir daha yaşanmaz!
Biz bu ülkede “sen ve ben kavgası” görmek istemiyoruz!
“Siyasi çekişme ve kavgaları”, hiç görmek istemiyoruz!
Öyleyse, “bir noktada uzlaşmanın, birlikteliğin, beraberliğin, iri, diri ve bir olmanın aşısını da” bulmalıyız!
Bu bence, “corona aşısından” daha önemlidir!
Bu duygularla,” küçüklerin büyük bayramını “ ve mübarek ” Ramazan-ı Şeriflerin” ülkemize, insanlığa hayırlara vesile olmasını diliyorum..