Sevgili okurlar,
Her yıl 24 Nisan tarihinde, “Ermeni Diasporasının” eylemlerine takılıp kalıyoruz!
Bu manada, başta Amerika olmak üzere, hem “Diaspora Ermenilerinden”, hem de bazı ülkelerin söylemleri ile kafa karışıklığımız daha da artıyor..
Son Amerika Birleşik Devletler(ABD) Başkanı Jeo Biden’in 24 Nisan 2021 tarihli konuşmasında, 1915 Olaylarını, “Soykırım ve Büyük Felaket” olarak tanımlaması, öyle hafife alınacak açıklama değildir..
Bir önceki Başkan Donald Trump zamanında, güya ilişkilerin Türkiye açısından iyi olduğunu söyleyenler var?
Efendim Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump, iyi ilişkiler içindeymiş ve hatta “kanka” durumları bile varmış?!
Bu kadar vizyonsuz, bu kadar gerçekdışı tanımlamaların aydın kesim, gazeteci sınıfı ve sözde bilim adamları tarafından dillendirilmesi acınacak haldir?
Bu Amerika değimlidir ki, bizi Suriye’de bataklığa sürükleyen?
Bu Amerika değimlidir ki Irak’ta terör örgütlerini palazlandıran, koruyan?
Bu Amerika değimlidir ki, “PKK/PYD benim kara gücümdür” diyerek, bu kesime binlerce ton silah yardımında bulunan?
Bu Amerika değimlidir ki, Türkiye’de tutuklu bulunan Branson için,” Ekonominizi mahvederim” diyen?
Bu Amerika değimlidir ki, FETÖ Terör Örgütü elebaşı Fetullah Gülen’i bize vermeyen?
Bu Amerika değimlidir ki, Halk Bankası üzerinden, iş adamı, banka müdürü tutuklayan?..

İşte bütün bunlar Amerika Devlet Başkanı, yani dost, kanka bildiğimiz Donald Trump zamanında olmadı mı?
Kısacası Donald Trump’un farklı bir yoğurt yiyişi vardı.
Joe Biden’in  ise daha farklı..
Biz,” elin oğlu ne söyleyecek” diye beklersek?
Vay babam, vay!
Önemli olan, biz ne söyleyeceğiz?
Öyle ya, biz ne söyleyeceğiz?
Başta Devlet erkânı olmak üzere, muhalefet partileri, sivil örgütler, gazeteciler, emekli büyükelçiler, askeri uzmanların söyledikleri ortada!
Efendim, bu karar “yok hükmündeymiş, bu kararı reddediyormuşuz” gibi beylik laflara karnımız tok!
Bunları geçelim efendim?
Bu önemli, hassas, tarihi konuda bugüne kadar neler yaptık, neler yapamadık?
Düşmanın safı belli!
Bu güne kadar,” attıkları adımlar, attıklar çamurlar, Türk Milleti’ne sürdükleri leke” belli!
Kaç konferans, kaç panel, kaç toplantı, kaç kitap, kaç film, kaç etkinlik ile elimizdeki bilgileri, belgeleri uluslar arası kamuoyu ile paylaştık?
Türkiye, “varsa, yoksa iktidar mücadelesi” ile enerjisini tüketip duruyor!..
İçteki bu siyasi çekişmelerden kafa kaldırıp, bilim insanları, belgeselciler, yazarlar, gazeteciler için öyle bir ortam oluşturulmuyor ki?
Şöyle konuyu bilen, bu konuda bilimsel çalışma yapan kaç bilim adamımız var?
Efendim,” şu kadar üniversitemiz var “ diye böbürleneceğimize, “bu üniversitelerimizde bu konuda bilimsel tarihi çalışma yapan kaç bilim insanımız var” diye sorarlar insana!?
Hakkını teslim edelim, bu konuda kafa yoran, sürekli bilimsel çalışma sonuçlarını paylaşanlar var..
Yeterli mi?
Elbette hayır!
Uluslar arası platformda bu kadar ülke, Türkiye’ye karşı hasma ne tutup içinde, “Ermeni Diasporasının tezlerine arka çıkarak, tarihte yapılan o kalleş, arkadan vurma, açık düşürme, yok etme planını” adım, adım uyguluyorlar!
Hem de pes etmeden!
Bu işin şakaya gelecek hiç, ama hiç tarafı yok!
Bu iş, öyle beylik laflarla geçiştirilecek bir konu da değil!..
Türkiye, artık oyunu kuralına göre oynamak zorundadır..
Hangi dilden anlıyorlarsa, o dilden konuşmak, “Ermeni Diasporasının” elindeki kozları almak, oyunu bozmak gibi bir görevimiz olmalı..
Siyasi iktidarın, dağ başındaki köylerde olduğu gibi, kentlerde, mahallelerde  “iane yardımı” dağıtmasının ülkeye hiçbir yararı yoktur!..
İç siyasetin dışında da konular, önemli davalar, milli meseleler olduğu unutulmamalıdır!
Belki, bu şekilde biraz daha iktidarda kalırsınız, ama ülkenin geleceğine, milletimize büyük kötülük etmiş olursunuz..
Bu manada Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın önceki yıllar yaptıkları eylemler, çalışmalar, faaliyetler bu siyasi iktidar döneminde “şıp” diye kesildi!..
Vatandaşın morali, güveni sıfırlandı..
Artık bu tip çalışmaları, siyasi iktidarın arka bahçelerinden bekliyorlar..
Onlarda, bir iki yabancı dille bildiri yayımlayarak işe geçiştiriyorlar..
Oldu bitti öyle mi?
Bu karşı faaliyetlere tanıklık eden biri olarak, gidişatın hiç ama hiç iyi olmadığını söylemek için kahin olmak gerekmez..
Adamlar, adım, adım “toprak talebi ve tazminat için” diretiyorlar..
Biz ise, “havanda su dövmeye” devam ediyoruz!..
Böyle olunca da Türkiye, uluslar arası platformda mevzi kaybetmeyi sürdürüyor..
Bu işler iki ,üç “SİHA-MİHA üretiyoruz” ile geçiştirilecek konular değildir..
İşte ülke Korona salgını tedbirleri ile olduğu kadar, siyasi beceriksizliklerle bitap düştü!
Şimdi kapıda tam kapanma var!
“Tam kapanma” ile ilgili iktidarın açıklamaları doğrudur, yanlıştır bilemem!..
Ama, bu “tam kapanma” ile birlikte “ekonomik plan, programda” açıklanmalıydı!..
Bu milleti eve kapatmak, inşallah çare olur!
Fakat bu büyük yıkımın altından kalkmak, yine insanımıza vazife olacak bir durum dayatılıyor!..
Bu sefer fatura ağır olacak gibi!
Devletin imkan ve kabiliyetleri “seçim kazanma” üzerine değil, “ korona mağduriyeti” üzerine, herkese, her kesime, her gruba, kümeye eşit, adil bir şekilde yansıtılmalıdır..
Yansıtılmalıdır ama, hazinen bunu imkan veriyorsa?
Ağustos böceği gibi yan gelip, yatarak, hazırdan harcama yaparak, günü kurtarmışsan eyvallah!
Karınca gibi çalışan, yarınlar için hazırlık yapan ülkelerin durumu ortada..
Temennimiz, Türkiye’nin iktidarı, muhalefeti, iş adamı, esnafı, memuru, işçisi ve köylüsü ile bu büyük sağlık savaşının üstesinden gelmesidir..
“Kara gündür elbet geçer” ama, “el ele vermezsek, birliktelik yapmazsak, sen-ben kavgası içinde olursak”, bu belaların başımızdan eksik olmayacağı bilinmelidir..
İnşallah hayırlısı tecelli eder!