Konuşmasında fıkıhta dört önemli kırılma noktasının bulunduğunu ifade eden Pof. Dr. Apaydın, bunları şöyle sıraladı: “Birincisi, İslamiyetin ilk yılları ve dört halife döneminde dini ve siyasi anlamda otorite tek iken, Muaviye ile birlikte dini ve siyasi otoritenin birbirinden ayrıştırılmasıdır. Muaviye verdiği hutbesinde dini işleri âlimlere bıraktığını siyasi işleri ise kendilerinin halledeceğini söylemiştir. Bu ise Müslümanların ilk defa duydukları ve karşılaştıkları bir şeydi. İkinci kırılma noktası, Selçuklu ve Büveyhiler gibi birden fazla İslam devleti bulunduğu dönemde Abbasi halifesinin bu devlet tarafından manevi lider olarak görülmesidir. Üçüncüsü, Moğol istilasının İslam düşüncesi üzerinde oluşturduğu tesirlerdir. Bu tesirlerin neticesi olarak fıkıhta maslahat teorisi daha sık vurgulanmaya başlandı ve birçok şey de maslahat gereği meşrulaştırılmaya başlandı. Dördüncü kırılma noktası ise modern dönemde yaşananlardır. Bu dönemde birçok yeni ve İslam düşüncesine alternatif akımlar çıkmaya başladı. "
İslam düşüncesinin son kırılma noktası ile birlikte geleneği bir kenara atmak yerine, gelenekte ortaya çıkmış olan mezheplerden hareketle yeni bir sistem ve ekol oluşturmak suretiyle modern dönemin ihtiyaçlarına cevap bulmanın mümkün olduğunu savunan Apaydın mezheplerin ve geleneğin Kur’an’ın temel manasını koruyan mahfaza olduğunu belirtti. 

Editör: TE Bilişim