Ben ‘Askıda ekmek kampanyası’ olayına, ‘Size özgürlükten önce ekmek lazım’ diyen emperyalistlere  “Konuşma özgürlüğüm olmazsa, ekmeğimi kimin çaldığını nasıl söyleyeceğim?” diyen Afrikalı kadın gözüyle bakıyorum.

İşte, geldiğimiz nokta; Somalı madencilere yürümek, miting yapmak yani ekmeklerini kimin çaldığını, canlarına kimin kastettiğini söylemek suç…

İsmail Saymaz yazdı, gözyaşları içinde okudum, istedim ki size de dokunsun;

Şimdi yorgunlar.

Yaman bir ekmek kavgasında dişe diş vuruşmaktan yorgun düştüler.

Direniş için geldikleri Manisa Kırkağaç'taki mesire alanının kapısında, belki bir gün çoluk çocuk piknik yapmak da nasip olur diye umarak, sırt sırta vermişler.

Ali Kandemir, arkadaşı İdris'in tutmayan bacakları…

İdris Sarıkaya, Ali'nin körelen gözleri olmuş.

Soma'daki Azyak Uyarlar Maden Ocağı'nda 2007 yılında yerin bilmem kaç yüz metre altında ayaklarının ucunda dinamit patlatıldığından, birinin bacakları, diğerinin gözleri kömüre karıştığından beri, Ali ile İdris, kardeşten ileri sayılır.

İkisi de Balıkesir Savaştepeli. Soma'ya 20 kilometre mesafedeki Savaştepeliler, say ki yüzyıllardır maden işçisi…

Ali ile İdris hem aynı kasabadan, hem aynı vardiyadandı. Ve aynı hastaneden…

Ali, gözlerini kaybettiğinde 26 yaşındaydı. İdris, yürüyemez hale geldiğinde 34'üne yeni girmişti.

Üç kuruş engelli maaşı bağlandı. Kredi çekip aynı kooperatife girdiler. Dava açtılar. Cinayetten beter bir kazanın faillerine 10'ar ay hapis cezası verildi. Bir gün hapiste yatmadılar bile.

Ali ile İdris, tazminat için başvurdular. Mahkeme, yüksek bir tazminata hükmetse de parayı tahsil edecek kimse kalmamıştı.

Kaza meydana geldiğinde şirketin adı, Azyak Uyarlar'dı. Dava sürerken ‘Darkale Uyar' oldu. Biterken ‘Uyar' konuldu.

Soma'daki linyit işletmelerinin gücü karşısında Türkiye Cumhuriyeti'nin yasaları yok hükmündeydi. Yeni kömür alanları koparabilmek adına işçileri zorla AK Parti mitingine götüren Uyarlar, zorbaların başta geleniydi.

TKİ'nin sahasına girip yeraltında devletin 106 bin 78 ton kömürünü çaldı. Darkale'deki ocakta üç yılda 812 kaza meydana geldi. Altı işçi yanarak öldü. 800 işçinin tazminatı ödenmedi.

CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, “Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği” günü olan 29 Nisan 2014'te TBMM'de kürsüye çıkarak, Uyarlar'daki iş kazalarından söz etti. AK Partililer ise Soma Kömür İşletmeleri'ni savundu.

İki hafta sonra… Övündükleri ocakta da 301 işçi öldü.

Ali ve İdris ile onlarca arkadaşı tazminat alamayan 748 işçi adına Bağımsız Maden İş Sendikası öncülüğünde 12 Ekim'den bu yana Ankara'ya yürümek için mücadele ediyor. Yalnızca Soma'daki madencinin anıtına yürümelerine izin verildi.

Beş gün çembere alındılar. Çemberi yaran, aralarında Ali ve İdris'in de olduğu 35 işçi ise Dursallı'ya kadar geldi. Ankara, 10 gün sonra seslerini işitti.

Önceki gün işçilerle görüşen AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, sorunu çözecekleri sözünü verdi. İşçilere “Haber bekleyin” denildi.

Şimdi artık Kırkağaç'taki mesire alanınım girişinde… Polis ablukası altındalar. Ali, konuşuyor:

“Çektiğimiz ızdırabın binde birini karşılamaz ama tazminatın ödenmesini istiyoruz. Birimiz kör, birimiz topalız. Bu mudur alın terinin bedeli?”

Kırkağaç'tan 750 kilometre uzakta, Karaman'ın Ermenek İlçesi'nde iki yetimi ile bir hayat süren Şadiye Çoksöyler de Ankara'dan gelecek habere kulak kesilmiş.

Evlendiklerinde eşi Osman'a, “Bırak bu işi” diye çok yalvarmış. Osman, usta işçi… “Sen hiç keder etme” dedi Şadiye'ye.

Osman'ın çalıştığı Has Şekerler Madencilik'in sahibi Saffet Uyar ile… Soma'daki Uyarlar'ın sahibi Azim Uyar amca çocuklarıydı. AK Partili Saffet Uyar, ocakların bulunduğu Güneyyurt'un da belediye başkanıydı.

Vaziyet böyleyken, denetim-menetim de hak getire…

O kadar ki, zorunlu olduğu halde 25 metre uzunluğundaki sondaj makinesini temin bile etmedi, Uyar. İşçiler kazma vurdukları kömür sütununun arkasında 17 bin ton suyun ve çamurun olduğunu nasıl bilebilirdi?

Sanki bir baraj patladı. Tam 18 can gitti.

Osman'ın cesedini 21 gün sonra çıkardılar.

Büyük kızı beş yaşında, küçük kızı üç aylıkken yetim kaldı.

Şimdi Şadiye Çoksöyler, eşinden kalan avuç kadar maaşla geçiniyor.

Boğaza mı yetirsin, çocukların okul masrafına mı…

Şadiye anlatıyor:

“İlk iki yıl psikolojim bozuktu. Üç aylık çocukla kalakaldım. Ki, kendim çocuktum. Neyi nasıl yaşadım, bilmiyorum. Bizim hayatımızı yolun başında bitirdiler.”

Yalnızca Şadiye değil, Ermenek'te can veren 18 işçinin ailesinden hiçbiri tazminatını alamadı. Kazadan sonra 211 işçi kapı dışarı edildi.

Seba Madencilik'e bağlı Cenne 1 No'lu ocakta çalışan 30 işçi 13 aydır alacakları verilmediği için iş bıraktı. Sekizi işten atıldı.

Seba Madencilik'in Halimiye sahasında ise yedi aydır maaşları yatmayan 57 işçi de 6 Eylül 2020'de greve gitti. 21'i atıldı.

Soma ile aynı gün… 12 Ekim'de Ermenekliler de Ankara'ya yürümeye koyuldu. Karşılarına jandarma timleri dikildi.

Ankara, “Çözeceğiz” diyor.

Gel gör ki devlet ve adalet, Somalı ve Ermenekli iş adamlarına cömert olduğu kadar…

Savaştepeli madenci Ali'ye kör…

İdris'e topal…

Şadiye'nin kızlarına yetim…”

Sözün özü; Türk halkı sizden askıda ekmek değil ‘askıda adalet’ istiyor beyler…